Düşmanın Stratejisi: Ardışık Darbelerle Yanıltmak

İbrahim el-Emin tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “ARDIŞIK DARBELERLE YANILTMAK DÜŞMANIN STRATEJİSİ” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

02 Ekim 2024
Düşmanın Stratejisi: Ardışık Darbelerle Yanıltmak

Gazze’deki çılgın savaş deneyimi, işgalci Siyonist varlıktaki karar vericilerin düşünce tarzına dair en açık dersi temsil ediyor. Mevzu sadece ateş gücüyle ilgili değil, aynı zamanda hedeflerle de ilgili. Yani İsrail’in kuzey kolonilerinde yaşayanlara yönelik Hizbullah tehdidinden kurtulmak istediği yönünde medyada ve hatta diplomasi koridorlarında yapılan hiçbir konuşma, bu savaşın asıl amacını yansıtmıyor. Amerikalılar, İsrail’in askeri operasyonlarını perdeliyor ve olup bitenleri, Hizbullah’ın geçen yıl boyunca yaptıklarının intikamı olarak veya Hizbullah’ın, İsrail’e saldırmayı planladığı için önleyici operasyonlar olarak göstererek yaptığı desteği meşru kılmaya çalışıyor. Gerçekte ise Washington; Hizbullah’ı askeri, siyasi, sivil ve sosyal bir kurum olarak yok etmeyi ve Lübnan’daki denklemden çıkarmayı amaçlayan daha önemli bir misyona arka çıkıyor. Başka bir değişle Amerika, İsrail ve bazı Arap ve bölge ülkeleri, Hizbullah’ın diğer çatışma alanları olan Suriye, Irak, Yemen ve hatta İran ile alakalı üstlendiği rolden ve nüfuzundan kurtulmak istiyor.

İsrail, diplomatik mesajlarında ve hatta kamuoyuna yaptığı açıklamalarda, kuvvetlerinin gerçekleştireceği eylemlerinin zaman ve kapsam açısından sınırlı olacağını söylüyor. Sıradan insanlar ya da suç ortakları, meseleyi Siyonist düşmanın, Hizbullah’ın kendisinin ve tesislerinin bulunduğunu söylediği cephenin ön kısımlarında yer alan köylerden müteşekkil bir şeritle sınırlı kılacak diye yorumluyor. Ne var ki İsrail’in ve tüm dünyanın bildiği üzere Lübnan İslami Direnişi’nin insani ve askeri yetenekleri sadece bu coğrafyayla bağlantılı değil. Yani Siyonist düşman, hedef kitlesine operasyonunun sınırlı olduğu konusunda yalan söylüyor. Esas olarak buradaki yalan, İsrailli liderlerin Lübnan’la ilgili her konuda son derece kırılgan olduğunu bildiği iç cepheyle ilgili.

Birkaç haftadır yaşanan şeylerin ardından bazı temel noktaları tespit etmek mümkün:

  1. Siyonist işgalin liderler, ordu ve güvenlik hizmetlerinden müteşekkil güçlerinin motivasyonu bugün en üst düzeydedir ve bu da düşmanı adım adım ilerlemek isteyen bir konuma getirmiştir. İşgalci düşman “aldatma” ve “art arda yumruk” başlıklı bir stratejiye dayanıyor ve Hizbullah’a çok sert bir darbe vurduğu ve Hizbullah’ın bir daha ayağa kalkamayacağı varsayımına göre hareket ediyor.
  2. Siyonist düşmanın, tüm siyasi, askeri ve güvenlik kurumlarıyla daha önce herhangi bir düşmanla karşılaşma hazırlıklarına benzemeyecek şekilde kendisini hazırladığı ve İsrail istihbaratının, Hizbullah konusunda neler başardığı çok açık. Sistem, doğrudan kafaya darbeler yoluyla hızlı bir şekilde vurulması gereken güçlü noktaları belirlemeye ve ardından direnci tamamen felç etmek amacıyla vücudun geri kalan kısmına vurmaya devam etmeye odaklanıyor. Binaenaleyh İsrail’in özellikle Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’a düzenlenen suikastın ardından yaşadığı “coşku”, onu operasyonlarını ilerletmeye sevk ediyor. Bu da açıkça saldırıların gidişatının sahanın gerçekliğine bağlı kaldığı anlamına geliyor. İsrail, üstünlük kurduğunu hissettiği her an daha da ileriye gidecektir.
  3. İşgalci düşmanın sadece 2006 savaşındaki deneyiminden değil, aynı zamanda bir yıldır devam eden Gazze’deki savaş deneyiminden de büyük fayda sağladığı gayet net. Bu da İsrail güçlerinin, sadece kaygı tuzağına düşmemesi için değil; aynı zamanda Siyonist varlık içinde kamusal düzeyde meydana gelebilecek dönüşümleri önlemek için hedef belirlemede dikkatli davranmasına neden oluyor. Çünkü Binyamin Netanyahu hükümeti, İsrail kamuoyunun, Lübnan’da olup bitenlerden diğer cephelere göre farklı şekilde etkilendiğini biliyor. Lübnan’la savaşa dair şu anda var olan fikir birliği, başarılar olduğu sürece devam edecek; ancak sahada karşıt sonuçlar ortaya çıktığında bu fikir birliğinin sağlamlığı test edilmeye başlayacak.
  4. İsrail’in kuzeydeki yerleşim birimlerini tehdit eden güçleri yok etme hedefinden bahsetmesi ona önemli bir manevra olanağı sağlıyor. Eğer düşman, işlerin çıkmaza girdiğini görür ve zorlukları hissederse geri çekilecek ve iyi bildiğimiz siyasi çözümlerin yolunu açacaktır. Ne var ki İsrail bölgesel bir tedaviyi değil; çok daha ilerisini düşünüyor. İşgalci varlık, bölgede stratejik bir değişimi hedefliyor. Dolayısıyla İsrailli liderlerin kolektif bir biçimde Hizbullah’la çatışmayı bir alanda düşündüğüne inanan kişi gerçekle hayali birbirine karıştırıyordur. Sadece bir tehdit kaynağı olduğu için değil; Filistin ve diğer bölgelerdeki direniş güçleri için bir merkez olması bakımından Hizbullah tamamıyla yok edilmek istenmektedir.
  5. Siyasi ve hatta askeri tüm İsrail operasyonları, Lübnan’la çatışmada “aldatma” ilkesiyle karakterize ediliyor. Bu, belirli bir çevreyle sınırlı bir savaşla bağlantılı olmayan stratejik bir aldatmacadır. İsrail’in “herhangi bir kara harekâtının kapsamı ve süresini sınırlı” olarak pazarlamaya çalışması, hiçbir şekilde Siyonist düşmanın ne düşündüğünü ifade etmez. Mevzubahis söylem, işgalci düşmanın müttefiklerinin, Hizbullah’ı içeriden kuşatmak için siyasi baskı uygulamak veya kendisinden siyasi tavizler kopartmak amacıyla kullanabileceği bir hileden başka bir şey değil. Dolayısıyla Siyonist düşman, saldırılarını dikey olarak inşa ediyor. Yani, saldırıların düzeyini kat kat artırmaya hazır. Aslında İsrail çok daha büyük bir şeye hazır gibi görünüyor. Anlaşılan o ki Siyonist düşmanın hedef çemberi belirli bir alanla sınırlı olmayacak; İsrail’in, Lübnan’da ve dışında direniş cephesine hizmet ettiğine inandığı her yeri kapsayacak şekilde genişleyecek. ABD’nin işgal güçlerine mutlak desteğini sürdürmesi nedeniyle İsrail’in çılgınlığını yapılan hiçbir diplomatik çağrı durduramıyor. Ayrıca diğer Batılı ülkeler de İsrail’e farklı bir denklem dayatacak durumda değiller.
  6. İsrail artık “her gün bir gün” mantığıyla çalışıyor, yani saldırıyor; sonuçları bekliyor ve bir sonraki adıma karar veriyor. Bu da bizi, İsrail’i caydıran ve askeri saldırılarını durduran şeyin direnişin eylem programı olduğunu bilmeye denk düşen mantıksal sonuca götürüyor. Yani Lübnan İslami Direnişi Hizbullah, stratejik saldırıları Siyonist varlığın derinliklerine taşımalı, ringde sağlam durmalı ve “art arda yumruk” stratejisini düşmana çevirmeli. Direnişin ister sınırlarda ister işgalci varlığın derinliklerinde olsun, düşmana karşı niteliksel saldırılar gerçekleştirmedeki başarısı, düşmana önceliklerini yeniden düzenletecek merkezi faktörü temsil ediyor ve kesinlikle bu noktada etki edecek başka hiçbir de şey yok.

İsrail bir yıldır “varoluş savaşı” adı altında bir savaş yürütüyor. Bu da direniş cephesinin de “varoluş savaşı” mantığıyla mücadele etmesi gerektiği anlamına geliyor. Direnişin dünkü yeni niteliksel vuruşları, farklı bir sürecin başladığı manasına geliyor. İsrail, operasyonlarından kaynaklanan hasarın boyutunu değerlendirmekle meşgulse Lübnan İslami Direnişi Hizbullah’ın, Siyonist işgalci düşmanı caydırmak için sert bir saldırı gerçekleştirmekten başka seçeneği yok demektir. Bunun dışındaki tüm siyasi fikirler ve anlaşmaya dair söylemler sadece serap görmektir.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.