Bir Pusu Hikayesi: Cenin Tugayları

Asrî Feyyaz tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “BİR PUSU HİKAYESİ” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

12 Eylul 2024
Bir Pusu Hikayesi: Cenin Tugayları

Kamp yine aynı kamp ve hâlâ direnmekte. Bayrak düşmedi. Başlangıcı bildi; ama başına gelenler rağmen son nedir bilmedi. Cenin Tugayları’nın ilk kıvılcımından bu yana 3 yıldan fazla bir süre geçti. Birçok yaralıya, kayba ve şehide rağmen her bir dönüm noktasında kaderin örgüsü ve kurucu asil ruh ön plana çıktı.

Son yirmi yıl için en uzun olan ve Filistinlilerin yeni direniş tarihinde ise ellinciye tekabül eden en son Siyonist saldırı, kontrolü ele alma kararı ile serapları ve yanıltıcı vaatleri beklemek arasındaki ayırım çizgisini meydana getirdi. Hikayemizin konusunu, mevzu bahis Siyonist saldırıda sadece iki direnişçinin eliyle ed-Demc mahallesinde gerçekleştirilen pusu oluşturuyor. Pusu düşman için acı bir tecrübe oldu. Bir subayın ölümüne ve ikisinin de yaralanmasına sebebiyet verdi.

Dava Arkadaşlarının İntikamı

El-Hasem ve el-Harbuş, uzun zaman önce direnişe katılan kamptaki iki gencin takma adları. Bu kampta örfün bir gereği olarak evde veya mahallede büyürken elde edilen böylesi takma adlar, delikanlılar ve gençler arasında yaygındır. Siyonist bir özel kuvvetin, kampın kuzeybatı bölgesine girip takip ettikleri iki direnişçi Kasem Cebbârîn ve Âsım Dabâyâ’yı Cenin Devlet Hastanesi yakınında tasfiye etmelerinin ardından arkadaşları gibi bu iki direnişçi de harekete geçti. El-Hasem ve el-Harbuş, yaptıkları ahdi hatırladılar. Arkadaşları ve yoldaşlarının intikamı ve kendi canlarının, iftihar edilip örnek alınacak bir bedeli olmak üzere yanlarında işgalcilerden bir kısmını götürmeden şehit olmayacaklardı. Batı mahallesinde işgalcileri çarşamba sabahına kadar beklediler. Sabaha kadar el-Vehdan, es-Sus ve el-Mansur’un şehadet haberlerini aldılar. Perşembe ve gecesini geçirdiler. Cuma günü ise El-Hâzim (İzzeddin Kassam Tugayları Komutanı) ve El-Meşarika (Aksa Şehitleri Tugayları Komutanı) ve Ebu’l-Câsir’in şehadet haberleri ulaştı. Ruhları üzerindeki yük arttı. Mutlaka intikam alınmalıydı.

Kekikli Sandviç ile Kahvaltı

El-Hasem, mahalledeki evlerden birinin kapısını çaldı. Ellilerinde bir hanımefendi çıktı. Vakit gece yarısını geçmişti. Ed-Demc mahallesine işgalcilerin girmediklerinden emin olmak için o bölgedeki bir tanıdığı kendisinden aramasını rica etti. Hanımefendi, kahramanlara yardım şeklinde tezahür eden bir adeti yerine getirmekten mutluluk duyarak isteneni yaptı. Şafak vakti yola çıktılar. Kamp semalarında süzülen insansız hava araçları tarafından fark edilmemek için silahlarını uzun, kalın paltoların altına gizleyerek ed-Demc mahallesi ve çevresine sızdılar. Sabah saat dört sularında ulaşmışlardı mahalleye. Temkinli temkinli mahalle sakinlerine seslenmeye başladılar. Sosyal medya gruplarındaki haberleri takip eden ve hâlâ uyanık olan gençlerden biri seslerini duydu ve onlara baktı. İçlerinden biri ona sordu: “Siyonist askerler mahallede mi?” Hayır cevabını alınca teşekkür edip daha önceden bildikleri bir eve gittiler. Boş buldukları için içeri girdiler ve sessizce pusu için beklemeye başladılar. Mahalledeki hanımefendilerden biri onları fark etmişti. Mahsur kalan iki genç adam olduklarını düşündü. Saat 8:30’du. Muhtemelen açtılar. Küçük kızıyla birlikte onlara kekikli sandviç ve iki kutu içecek gönderdi. Çocuğuna, eğer evlerine doğru gelmek isterlerse onlara yardım edeceklerini; çünkü işgal ordusunun mahalleye doğru ilerlediğini söylemesini istedi. Ne var ki iki genç adam kalıp hedefi beklemekte ısrarlıydı.

Pusu

Mahalleye sızan askerlerle aralarındaki mesafe her geçen dakika daralıyor; bölgeye gönderilmiş bölüğün silah ve bomba sesleri dinmiyordu. Biri kekikli sandviçinden iki lokma ısırıp kola kutusundan iki yudum almış; diğeri ise beklediği şeye duyduğu aşırı özlemden dolayı kahvaltısını olduğu gibi bırakmıştı. Bölük yaklaştı. Subaylar ve diğer askerler sıfır noktasındaydı; yani üç metreden daha az bir mesafedeydiler. Bölük, gençlerin insansız hava araçlarını kör etmek için ara sokaklara ve yollara kurduğu tenteleri parçalamaya başladı. Artık el-Hasem ve el-Harbuş’un namlularının menziline girmişlerdi. Siyah maske takmış ve hedefin derinliğini iyice hesaplamış ikili, arkadaşlarının hatıraları gözlerinin önünden geçerken tetiğe bastılar. Beş dakika süren şiddetli bir çatışmada düşürebildikleri kadar adam düşürdüler ve ardından ters yöne çekildiler. Şans eseri evin doğu tarafında başka bir kapı daha vardı. O kapıdan kaçmayı başardılar.

Şehadet

Evlerin çoğunun terk edilmiş gibi sessiz olduğu mahallenin doğu yakasına doğru çok dikkatli bir şekilde birlikte çıktılar. Güney yönündeki bir ara sokaktan otuz metre yürüdükten sonra batıya döndüler. Kampı, doğu tarafından şehirden ayıran Ğabs tepesine ulaşmaya çalışıyorlardı. Tepe ile aralarında Ebu Haldun ve Ebu Murad’ın evleri vardı. Burada daha önce Ebu Haldun’un evinde pusuya yatmış keskin nişancılarca fark edildiler. Kısa süren bir çatışmanın nihayetinde şehadet mertebesine yükseldiler. Ahitleri yerine gelmiş ve Cenin Tugayı’nda birlikte biatlaştıkları dostlarına kavuşmuşlardı.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.