Al-Akhbar, Lübnan ve İngiliz orduları arasında, Lübnan egemenliğini ihlal eden ve İngiltere ordusunu Lübnan topraklarında konuşlandırma ihtiyacının nedenlerini veya Lübnan’ın, örtülü bir İngiliz işgali olarak kabul edilen bu “iş birliğinden” elde ettiği faydayı açıklamayan bir mutabakat zaptı taslağını inceledi. Mutabakat, sağlanması durumunda Lübnan’ı, Londra’nın Lübnan üzerinden Suriye’de konuşlanmış Moskova ile mücadele ettiği bölgesel ve uluslararası düzeyde büyük bir eksen savaşına dahil ediyor.
İngilizler, Lübnan topraklarında askeri varlık bulundurmak için hiçbir çabadan kaçınmıyor. Lübnan ordusunun eğitimi ve Suriye sınırında yaklaşık 80 gözlem kulesinin konuşlandırılmasına katkıda bulunulmasından, işgal altındaki Filistin sınırında güneyde benzer bir projeyle varlık arayışına kadar İngilizlerin Lübnan’a yönelik askeri ilgisi artmakta. Bu durumun belirginlik kazanması, Ürdün ve Kıbrıs’ta İngiliz silahlı kuvvetlerinin varlığını güçlendirdiği Rusya-Ukrayna savaşına ve ardından Gazze’de soykırım savaşının başlamasına denk düşüyor. Yıllar önce, Lübnan ile İngiliz tarafı arasında bir mutabakat zaptı üzerinde çalışmalar başlamıştı (bkz. Al-Akhbar, 21 Kasım 2023 Salı); ancak muğlaklığı ve şaibeleri nedeniyle bu mutabakat zaptı onaylanamadı. Yeni taslağın ise eski versiyonda bir değişiklik mi yoksa yeni bir mutabakat zaptı mı olduğu açıklığa kavuşturulmadı. Ne var ki bu sefer açıkça kuvvet konuşlandırmanın amacının eğitim olmadığı belirtiliyor.
Resmi kaynaklardan edinilen bilgiye göre Lübnan Dışişleri Bakanlığı, yeni taslağı geçtiğimiz Mayıs ayında İngiltere Büyükelçiliği’nden alarak üzerinde çalışması gereken orduya gönderdi. Al-Akhbar, 14 bölümden müteşekkil yeni metni inceledi. Mutabakat metni taslağının giriş kısmından, iki ordu arasında bu konudaki görüşmelerin mevcut versiyondan önce başladığı ve kısaca tek bir amacı taşıdığı açıkça görülüyor: “Ev sahibi ülke (Lübnan), Lübnan topraklarında konuşlandırıldığında İngiltere’nin silahlı kuvvetlerine destek sağlayacaktır.”
Ülkeler arasındaki olağan mutabakat zabıtlarının aksine mevcut mutabakat zaptı, giriş bölümünde iki taraf arasındaki ortak çıkarları izah etmiyor veya Lübnan’ı, pek çok maddesinin egemenliğine ciddi anlamda dokunduğu bu tür bir mutabakat zaptını imzalamaya iten nedenleri açıklayan siyasi ve stratejik bir felsefeye dayanmıyor. Ayrıca İngiltere’nin gemi, uçak ve askerden oluşan kuvvetlerini Lübnan topraklarına konuşlandırmasının gerekliliğini dahi açıklamıyor. Taslak, kendisini çevreleyen siyasi ve ulusal tartışmalar dışında başlı başına bir mutabakat metni olmaktan çok; başka gerçek bir mutabakatın teknik ek bölümü gibi duruyor. Ayrıca taslağı hazırlayanların, sanki Lübnan’ın rızası cepteymiş, ülke egemenlikten yoksunmuş ve Lübnanlılar her şeyi kabul edebilirmiş gibi siyasi ve stratejik bir felsefe sunma ihtiyacı hissetmediği de açık! Taslakta İngiltere’nin temsilcisinin mevcut İngiltere Büyükelçisi Hamish Cowell değil, İngiliz Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Oramiral Anthony David Radakin ve Lübnan tarafında ise Ordu Komutanı General Joseph Avn olması dikkat çekiyor.
Mutabakat metninin ilk bölümü, burada yer alan terimlerin tanımlarını, özellikle de İngiliz Silahlı Kuvvetleri’ni ele alıyor ki bu, Birleşik Krallık Silahlı Kuvvetlerinin Lübnan topraklarında konuşlandırılacak unsurları anlamına geliyor. Kuvvetler; gemileri, uçakları, araçları, depoları, teçhizatları, iletişim araçları, mühimmatları, silahları, malzemeleri ve insan bileşeniyle birlikte bu kuvvetlere eşlik eden hava, deniz ve kara hareket kaynakları ve yukarıda belirtilen kuvvetleri konuşlandırmak için gerekli ekipler dahil olmak üzere tüm askeri mürettebatı içeriyor.
İkinci bölümde ise birinci fıkrasında belirtildiği gibi mahiyeti açıklanmadan “amaç ve kapsam” anlatılmakta: “Mutabakatın amacı, İngiliz Silahlı Kuvvetlerinin eğitim faaliyetleri dışındaki amaçlarla Lübnan topraklarında konuşlandırılmasına ilişkin sorumlulukları ve genel ilkeleri tanımlamaktır.”. Bölümün ikinci fıkrası ise yine mahiyeti belirtilmeden iki taraf arasında 2007 yılında imzalanan ayrı bir anlaşmaya atıfta bulunuyor. İkinci madde, örtülü bir işgal gibi görünmekte: “Beyrut’taki İngiliz Büyükelçiliği, kendi egemenliğine sahip Lübnan topraklarına girmeden önce, İngiliz Silahlı Kuvvetlerinin konuşlandırılmasının boyutu, rolü ve misyonu hakkında ev sahibi ülkeyi resmi bir mektup aracılığıyla bilgilendirecektir.” Basitleştirilmiş bir açıklamayla Lübnan, İngiliz kuvvetlerinin konuşlandırılmasını düzenleyen mutabakat zaptını kabul edecek; ancak bu konuşlandırmanın asıl amacını bilmeden. İngiliz Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacına binaen İngiliz Büyükelçiliği tarafından haberdar edilecek! 5. Bentte ifade edildiği üzere, “İngiliz kuvvetlerinin konuşlandırılmasına yönelik herhangi bir talep geçici olacak ve Lübnan’a uzun vadeli veya kalıcı konuşlandırma talep edilmeyecek. Dağıtım ve yeniden konuşlanma tarihleri Lübnan Ordusu ile önceden teyit edilecek.” Ayrıca mutabakat metninin konuşlanma süreci için herhangi bir zaman çerçevesi belirtmediği ve bunun yerine son bölümde açıklandığı gibi konunun her iki tarafın iradesine bırakıldığı bilinmekte.
Üçüncü bölümde ev sahibi ülkenin yani Lübnan’ın sorumluluğuna yer veriliyor. İngiliz çalışma ekibinin, personelin geçerli bir askeri veya mesleki kimlik kartına veya bireysel ya da grup görev emri içeren bir pasaporta veya hizmet yetkilileri (yani İngiliz kuvvetleri) tarafından verilen herhangi bir resmî belgeye sahip olması koşuluyla giriş vizesine gerek olmadan ülkeye girmelerine izin verilmesine ve ayrıca İngiliz kuvvetlerinin gümrük vergilerinden muaf tutulmasına ilişkin hükümlerin yanı sıra havalimanlarının, kara, hava ve deniz yollarının herhangi bir zorunluluk olmaksızın İngiliz kuvvetleri tarafından kullanımının kolaylaştırılmasına ilişkin hükümler bu bölümde ön plana çıkan mevzuları oluşturuyor.
Dördüncü bölümde ise silahlar ve üniformalardan bahsediliyor ve İngiliz kuvvetleri mensuplarının; kara, deniz ve hava iletişim araçlarına ek olarak açık bir şekilde ve resmi İngiliz askeri üniformalarıyla taşıyacağı temel bireysel silahların bir tablosu sunuluyor. Tabloya göre her bir piyade güvenlik birimi için yaklaşık mürettebat sayısı 250 asker, tıbbi destek ekibi 40 asker ve lojistik destek ekibi 40 asker olup konuşlandırılacak güvenlik birimi sayısı belirtilmemektedir.
Beşinci bölüm lojistik ve finansal hizmetler konusunu ele alıyor.
Altıncı bölümde davranış kuralları ve yargı mevzusu işleniyor. Bu bölümün hükümleri, İngiliz askerlerinin takibatında Lübnanlı yetkililerin rolünü belirtmekte; ancak aynı zamanda hizmet yetkililerine/İngilizlere geniş bir marj alanı vermekte ve tutuklanan ya da hüküm giymiş İngiliz askerlerinin yargılanmak veya ceza sürelerini tamamlamak üzere İngiltere’ye nakledilme olasılığına öncelik vermekte.
Yedinci bölüm ise altıncı bölümle ilgili “haklar ve borçlar” ile alakalı hükümlerle devam etmekte. Bölüm 10 ve 11, iki ordu arasındaki ilişkinin organizasyonunda bilgilerin kullanımı, ifşa edilmesi ve bilgi güvenliği konularını vurgulamakta.
Mutabakat, İngiliz kuvvetlerinin Lübnan’a konuşlandırılmasının amacının “eğitim olmadığını” açıkça belirtiyor.
Mutabakat taslağı, gizli bir işgal için tehlikeli bir başlık gibi görünüyor. Zira ardındaki gerçek hedefleri ve İngilizlerin, Akdeniz’in doğu kıyısındaki varlığını güçlendirmeyle eş zamanlı olarak şimdi ve gelecekte Lübnan topraklarını kullanma çabasının ardındaki nedenleri gizliyor. Özellikle İngilizlerin Ukrayna savaşına dahil olması, Rusya’ya karşı Ukrayna ordusunu büyük ölçüde desteklemesi, Amerika’nın Orta Doğu ve Pasifik’teki planlarına ayak uydurmaya çalışması ve belki de Ukrayna’da Amerikalıların ilerisine geçmeleri sebebiyle İngilizlerin, Lübnan’da askeri varlık arayışının en belirgin nedeni, Suriye ve Akdeniz’de üsleri, kara, hava ve deniz kuvvetleri bulunan Rusya ile denge oluşturma ve yüzleşme isteği olabilir. Lübnan’da yer almak, İngiliz kuvvetlerinin varlığını, özellikle Kıbrıs ve Ürdün’deki İngiliz üsleri ve sembolik de olsa Fırat’ın doğusundaki askeri varlığıyla birlikte, bölgedeki orduların hareketinde etkili bir halka haline getirecek.
İngilizler, Genelkurmay Başkanı Joseph Avn ve Başbakan Necib Mikati ile ilişkilerini güçlendirerek Fransızlarla Lübnan’da siyasi olarak rekabet etmeye başladıkları gibi böylesi bir atılımla birinci dereceden askerî açıdan Fransızlarla rekabet edebilmelerinin önü açacaklar; ayrıca Lübnan’daki Amerikan askeri varlığı ile uyumlu bir konum tutup belki de Amerikalılara omuz vermiş olacaklar. Ne var ki İngilizlerin, özellikle de Gazze’ye karşı İsrail’in giriştiği imha savaşında ve Güney Lübnan ve işgal altındaki Batı Şeria’ya yönelik savaşında İsrail’i yoğun bir biçimde desteklemeleri göz önüne alındığında derin hedeflerinin Ruslarla yüzleşmekle sınırlı olduğuna ikna olmak kolay değil. Eğer İşçi Partisi hükümeti beyaz bir sayfa açarak ülkesinin mazisini temiz göstermeye çalışıyor ve yeni savunma ve dışişleri bakanları Lübnan ziyaretlerini Lübnanlı yetkililerin önünde -önceki hükümetle karşılaştırıldığında- “ılımlı” bir yaklaşımla başlatıyorsa buradan çıkacak sonuç, İşçi Partisi hükümetinin bunu, savaşın bitmesi gerektiğine dair bir kanaatle değil de oy düzleminde geniş bir alana sahip kendisini destekleyen ve Gazze’ye karşı gerçekleştirilen imha savaşını reddeden kesimi dikkate aldığı için yaptığıdır. Bu yargının kanıtı ise İsrail’e silah ihracatını yasaklama kararında yapılan basit değişikliklerdir ki İsrail ordusunun, Filistin ve Lübnan halklarına karşı katliamlar ve insanlığa karşı suçlar işlemeye devam etmesine izin verecek biçimde bazı silah bileşenlerini yasaklamaktadır.
İngiliz Büyükelçiliğine yakın kaynakların, Al-Akhbar’ın sorularına verdiği cevaplar ise şu şekilde: “Birleşik Krallık; Lübnan’ın güvenliğini, istikrarını ve mozaiğini geliştirmek için Lübnan ile birlikte. İngiltere, Lübnan’daki dostlarıyla birlikte çalışıyor. Orduya ve iç güvenlik güçlerine uzun vadeli destek vererek güvenliği güçlendirmekte kararlıyız.”
Kudüs Haber Ajansı - KHA