Batılılar Karamsar: İsrail İçin "Zafer" İmkansızlaşıyor

Rim Hâni tarafından al-akbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “BATILI OKUMALAR DAHA KARAMSAR BİR TABLO ÇİZİYOR: İSRAİL GİT GİDE “ZAFERDEN” UZAKLAŞIYOR” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

03 Eylul 2024
Batılılar Karamsar: İsrail İçin "Zafer" İmkansızlaşıyor

Savaşın gelecekte alabileceği durum bir gizem halesiyle çevrelenmişken İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısına başlamasından yaklaşık 11 ay sonra Batılıların yaptığı okumaların bir “envanterini” çıkardığımızda, gözlemciler nezdinde işgal Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun arzuladığı zafere giden açık bir yolun olmayışı ve fiili bir ateşkes ve esir değişimi anlaşmasının imzalanmasını engellemek için yaptığı “manevraların” ardındaki nedenler başta olmak üzere bazı başlıkların değişmediğini görüyoruz. Ayrıca bölgesel bir savaş henüz doğrudan patlak vermemiş olsa da perde arkasından Batılı politikacıların, İran’ın bölgedeki direniş gruplarına verdiği desteği kesmesine sebebiyet verecek mekanizmalar bulmaya çalıştığı ve şok etkisini devam ettiren 7 Ekim’deki Aksa Tufanı Operasyonu’nda alametleri belirginleşen bu grupların kazandığı yetenekler nedeniyle Lübnan’a bile bazı kısıtlamalar getirilmek istendiği göze çarpıyor. 

Bu bağlamda Amerika’nın New York Times gazetesi bu hafta bir rapor yayınladı ve raporda şu ifadeler yer aldı: “Hamas’ın askeri altyapısının çoğunun yok edilmesine ve on binlerce kişinin öldürülmesine rağmen ufukta devam eden savaş için bir son görülmüyor. Zafer için İsrail’in, Hamas liderliğinin ortadan kaldırılması ve yaklaşık 100 esirin kurtarılması gibi yüksek bir tavan belirlemesi ve buna karşılık Hamas’ın, başka herhangi bir grubun teslim olmasına neden olabilecek yıkım düzeyini aşmasına olanak tanıyan savaşta ayakta kalmak gibi mütevazı bir hedefe sahip olması kısmen bunun nedeni.” 

Gazete, İsrail’in, özellikle ordusunun çoğu yerden hızla geri çekilmesiyle ilgili olarak misyonunu zorlaştıran ve bazı durumlarda Hamas’ın saflarını yeniden toparlamasına ve bir tarafın diğer tarafın topraklarını ele geçirdiği çoğu savaşın nihayeti gibi bir sonla çatışmaların son bulmasını engellemesine olanak tanıyan yeni askeri taktiklerin yanı sıra bir kez daha İsrail’in kazanmasını zorlaştıran geniş tünel ağından bahsediyor. Raporda, işgal ordusunun üst üste beş gündür devam ettiği Batı Şeria’daki duruma ve kuzeydeki kanlı askeri operasyona da değiniliyor ki Batılı analistler buradaki direnişin yükselişinin ardındaki nedenleri inkâr etmiyor. Aynı raporda Filistin devleti kurma hayalinin ortadan kaldırılması ve Filistinlilerin İsraillilere yönelik artan memnuniyetsizliği de dahil olmak üzere İsrail yönetiminin Batı Şeria’da daha da sağlam bir pozisyona kavuştuğu göz önüne alındığında, Batı Şeria’daki silahlı grupların son yıllarda daha aktif hale geldiğine dikkat çekiliyor. Gazeteye göre Filistinli gruplar ayrıca, aşırılık yanlısı yerleşimcilerin Filistinli sivillere karşı artan şiddetine, bu insanların sivillere yönelik gerçekleştirdiği suçlara mukabil herhangi bir ceza ile karşılaşmamasına ve üstüne üstük aşırılıklarının bir nevi onaylanması mesabesindeki yerleşim yerlerinin genişlemesine şahit oluyor.

Pek çok kişi, Netanyahu’nun “kişisel” hedeflerinin hâlâ savaşın sona ermesinin önünde temel bir engel oluşturduğuna inanıyor ve şu an Netanyahu’yu önündeki anlaşmayı kabul etmeye teşvik ediyor. Bu görüşte olanlar, Foreign Affairs dergisinin yayınladığı raporda stratejik analistler olarak genellikle yapısal faktörlere odaklanırken, bireylerin rolünü abartmamaya dikkat ettiklerinin altını çizerek, Netanyahu’nun şu aşamada neyi beklediğini sorguluyor. Şu hâlde onlar göre Netanyahu, Hamas lideri Yahya Sinvar dışında herkesin kabul ettiği anlaşmayı reddetmeye devam ederse bundan çıkan tek sonuç, İsrailli rehineleri eve getiren ateşkesin önündeki aşılmaz tek engelin, Netanyahu’nun kişisel çıkarları açısından duyduğu kaygılar olacak. Yine onlara göre Netanyahu, Gazze’deki savaşın sona ermesinin İsrail parlamentosu Knesset’te kendisini destekleyen koalisyonun çökmesine ve kaybetmekten çekindiği yeni seçimlerin yapılmasına yol açmasından korkuyor. Ayrıca savaştan sonra bir hesaplaşmanın geleceğini ve bağımsız kişilerden oluşan bir komitenin, İsrail tarihindeki en büyük ulusal güvenlik başarısızlığı olan 7 Ekim’deki Hamas saldırılarını önleyememesinden dolayı onu suçlarken “acımasızca gerçekçi” olacağını biliyor. Dergiye göre, İsrail’in ulusal güvenlik servislerinin mevcut başkanları sorumluluklarını açıkça kabul eder ve sert cezalar beklemeye başlarsa bu durumda Hamas’ın bunca büyümesine izin veren kişi olan Netanyahu bu durumda oynadığı rol ile alakalı sessiz kalacak.

ABD’ye gelince, gözlemciler ABD’nin, özellikle önümüzdeki Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleriyle birlikte ateşkese en susamış taraf olduğuna inanıyor. Foreign Policy dergisindeki bir rapor, bu bakış açısını dile getirerek Netanyahu, Hamas ve Washington’daki demokratların dayandığı siyasi gerekliliklerin büyük ölçüde farklı olduğuna dikkat çekti. Washington, kendi ülkesindeki seçmenlerin korkularını yatıştırmak için Gazze’deki cinayetlere son vermek isterken büyük ihtimalle Netanyahu, ona çatışmayla nasıl baş edeceği konusunda daha fazla özgürlük tanıyacak Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump’ın seçimleri kazanmasını bekliyor. Hamas ise hiçbir anlaşmanın, varlığına son vermeyi hedeflememesi ve gerçekleşecek anlaşmanın Gazze’deki otoritesini garanti altına alması için çabalıyor. Raporda, Uluslararası Kriz Grubu’nun Orta Doğu ve Kuzey Afrika Programı direktörü Gust Hiltermann’ın, yakın zamanda haziran ayında yapılan bir Gallup anketine atıfta bulunarak, Joe Biden yönetiminin ABD seçimleri öncesinde artan siyasi hassasiyetler göz önüne alındığında, ateşkesi güçlü bir şekilde istediğini söylediği aktarılıyor. Anket, İsrail askeri operasyonuna yönelik halk desteğinin mart ayından bu yana biraz artmasına rağmen Amerikalıların büyük çoğunluğunun İsrail’in Gazze’deki askeri eylemini onaylamadığını gösterdi. Demokratların ve bağımsızların çoğunluğu ise bu operasyonları hâlâ desteklemiyor. Bu nedenle özellikle de büyük Arap-Amerikan topluluklarının bulunduğu tereddütteki beş eyalette oylar üzerinde etkisi olacağını düşündükleri için Demokratlar, İsraillilerin ve Filistinlilerin hayatlarını kurtarmak adına çaba harcıyormuş gibi görünmek istiyor.

New York Times’ın aktardığı ayrı bir rapora göre Washington, yakın zamanda sadece İran’a değil, İsrail’e de mesajlar gönderme yolunu tuttu. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’in geçen hafta Tel Aviv’e yaptığı ziyarette, Hizbullah’ın Fuad Şükr suikastına verdiği karşılıktan önce, İsrailli yetkililere farklı bir noktayı izah etti. Üst düzey bir Amerikalı yetkiliye göre Blinken, Washington’un, Hizbullah’a veya yakın bir saldırı başlatmaya hazırlanan güçlere karşı önleyici bir İsrail saldırısını destekleyeceklerini bildirip buna karşın İsrail’in, fırsatı kötüye kullanarak saldırı alanını genişletmemesi gerektiğini vurguladı. Her ne kadar Biden yönetimi yetkilileri “en kötünün önlenmesinde önemli bir rol oynadıklarına” inansalar da savaş kazanı kaynamakta ve özellikle de sonunda ateşkesi “güvence altına almadıkları” için başka risk faktörleri hâlâ mevcut. Son tahlilde daha geniş bir savaşı kontrol altına alma başarısının akamete uğraması mümkün.

Perde arkasında, İran’ın bölgedeki direniş gruplarına verdiği desteğin, özellikle de onlara sağlanan fonların kesilmesi yoluyla nasıl sınırlandırılacağı tartışılıyor. Bu bağlamda Politico gazetesinin haberine göre, İran’ın terörü finansmanı konusundaki mücadelenin gizlice devam ettiği ve tartışmaların önümüzdeki haftalarda “küresel kara para aklama otoritelerinin” Lübnan’a sert tedbirler uygulanıp uygulanmaması hususunda karar vermesiyle doruk noktasına ulaşacağı belirtildi. Politico’ya göre, önümüzdeki haftalarda Paris merkezli Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu (FATF) salonlarında Lübnan’ın “gri listeye” koyulma olasılığına ve Lübnan’ın uluslararası finansman çekme yeteneği üzerinde “korkutucu” bir etki meydana getirecek “kara listeden” kaçınması adına gerçekleştirmesi gereken reformların belirlenmesine dair görüşmeler yapılacak.

Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsü ise, İran’a karşı yeni bir Batılı yaptırım kampanyasını tasarlamanın, Tahran’ın Washington’un diğer muhalifleriyle yan yana yaptırımlar ve etkileri hususunda daha bilinçli olmasından sonra çok zor olacağını belirten bir rapor yayınladı. Bu raporda özetle şunlar belirtildi: Trump yönetiminin izlediği “azami baskı” yaklaşımının da gösterdiği gibi İranlılar, bu kez kendilerini ve varlıklarını daha etkin bir biçimde koruyabilecekler. Zira bu baskılar, İran üzerinde önemli ekonomik etkiler bırakmasına rağmen Trump görevden ayrıldığında yeni bir nükleer anlaşma yapılmasına sebebiyet vermedi. Her ne kadar Biden yönetimi, mezkûr yaptırımların hiçbirini teknik olarak hafifletmemiş ve İran ekonomisi hala kötü durumda olsa da Amerika’nın zayıf performansı, genel olarak İran’ın çöküşüne ya da İran’ı Washington’un herhangi bir anlaşmaya ilişkin koşullarını kabul etmeye zorlamadı.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.