Bin Selman'la İlgili Yeni İddiaları Batı Görmüyor

Giorgio Cafiero tarafından thecradle.co adlı internet sitesinde kaleme alınan “MUHAMMED BİN SELMAN’A YÖNELİK YENİ İDDİALAR BATI'DA GÖRMEZDEN GELİNDİ” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

03 Eylul 2024
Bin Selman'la İlgili Yeni İddiaları Batı Görmüyor

Bu ayın başlarında, ABD ve Britanya medyasındaki manşet yağmuru, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'a yönelik şaşırtıcı yeni iddialara ışık tuttu.  

Eski bir üst düzey Suudi istihbarat yetkilisi olan Saad el-Cebri, Muhammed bin Selman’I, babası Kral Selman'ın 2015'te Yemen'e kara birlikleri konuşlandırmak için imzasını taklit etmekle suçladı ve onu, babasının saltanatına giden yolu açmak adına eski Kral Abdullah'ı öldürmek için komplo kurmakla suçladı. Bu büyük iddialar, BBC'nin “The Kingdom: The World's Most Powerful Prince” (Krallık: Dünyanın En Güçlü Prensi) adlı belgeselinde yer aldı ve Bin Selman’ın iktidara yükselişi sırasındaki tartışmalı eylemlerine ilişkin yeni bir inceleme dalgasına yol açtı. 

Büyük İngiliz tabloid gazeteleri ve The Sun ve The Times gibi gazeteler, "Suudi Prens Muhammed Bin Selman' Yemen işgalini başlatmak için babasının imzasını UYDURDU" gibi manşetler atarak konuyu derhal ele aldı.

Muhammed bin Selman hakkındaki iddialar Batı'da kayıtsızlıkla karşılandı 

Bu yazılar, Muhammed bin Selman yönetimi, Yemen savaşına katılımı, Katar ablukası, Ritz-Carlton'ın Suudi milyarderlere ve yetkililere yönelik “suçlamaları" ve Lübnan Başbakanı Saad Hariri'nin Suudi televizyonunda istifaya zorlandığı 2017 destanı hakkındaki tartışmaları yeniden alevlendirdi. 

Cemal Kaşıkçı'nın yaklaşık altı yıl önce İstanbul'daki Suudi konsolosluğunda öldürülmesi hala kamuoyunun hafızasında yer ederken, bu yeni iddialar, veliaht prensin krallığın fiili hükümdarı olarak iktidara yükselişinin tartışmalı ilk yıllarını yeniden odak noktasına getirdi. 

Fakat The Cradle'a konuşan uzmanlar, Cebri'nin iddiasıyla ilgili bu makalelerin herhangi bir şekilde Bin Selman’a zarar vermek için tasarlanmış ABD ve/veya İngiltere hükümeti liderliğindeki bir bilgilendirme kampanyasının parçası olduğuna inanmıyorlar.

"ABD hükümetinin şu anda Bin Selman’a baskı yapmakta herhangi bir çıkarı olduğunu sanmıyorum - kesinlikle yok...” diyor Amerikan Üniversitesi Uluslararası Hizmet Okulu'nda siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü olan Dr. William Lawrence, ve ekliyor: 

“ABD ve İngiltere'de Muhammed bin Selman’a baskı yapmaya devam eden, iktidara yükselişine, takip eden işten çıkarmalara ve Kaşıkçı cinayetine geri dönüp irdeleyen insanlar olduğunu biliyorum. İçinde Amerikalılar ve İngilizlerin bulunduğu bu gazeteciler medyada bir görünüp bir kayboluyorlar. Ancak bu konuda gördüğümüz bir hükümet çabası yok.” 

Aynı şey İngiliz hükümeti için de geçerlidir. Bu noktada analistler, Londra'daki politika yapıcıların Muhammed bin Selman veya bir ülke olarak Suudi Arabistan üzerindeki baskıyı artırma konusunda motive olmadıklarını söylüyorlar.

King's College London'da doçent olan Dr. Andreas Krieg, The Cradle'a yaptığı açıklamada, "İngiltere'nin, Muhammed bin Selman yönetimindeki Suudi Arabistan ile insan hakları konularının ötesinde gerçek bir sorunu yok - en azından şu anda" diyor.  

"Birleşik Krallık hükümeti, iletişim, ticaret ve güvenlik konularında Suudilere karşı oldukça olumlu davrandı. İngiltere ile Riyad arasındaki ilişkiler son birkaç yılda, altı ya da yedi yıl öncesine göre çok daha yapıcı oldu. Dolayısıyla, İngiltere'nin bu noktada Bin Selman’a baskı yapması için hiçbir neden yok" dedi. 

Rice Üniversitesi Baker Kamu Politikası Enstitüsü'nde Ortadoğu araştırmacısı olan Dr. Kristian Coates Ulrichsen, MbS'ye yönelik son medya saldırısı hakkında şunları söylüyor:

“Gazeteciler Cebri'nin bir BBC belgeselinde yer alan bir iddiasını haber yapıyorlardı. Ortaya atılan iddianın niteliği göz önüne alındığında bu iddia haber değeri taşıdı. Belgeselin kendisi de bir dizi rejim yanlısı sese yer verdi ve Bin Selman’a ilişkin genel değerlendirmesinde dengeliydi.”

İlke yerine pragmatizm 

ABD ve Suudi Arabistan, Ukrayna, Gazze, İsrail'in normalleşmesi, Suriye ve OPEC+ dahil olmak üzere bir dizi hassas bölgesel ve uluslararası meselede uzun süredir anlaşmazlık içinde. Bu anlaşmazlıklar Washington ve Riyad'ın ilişkilerinde önemli bir gerginliğe yol açtı. Özünde, Suudi Arabistan, giderek daha çok kutuplu bir dünyada ABD'den giderek daha özerk ve çok daha az Batı merkezli bir dış politika yürütme kararlılığını göstermiştir. ABD'li politika yapıcılar bu konuda hayal kırıklığına uğramış olsalar da, özellikle Batı Asya'daki çatışmalar tırmanırken Riyad'ın işbirliğine giderek daha fazla ihtiyaç duydukları göz önüne alındığında, Suudilerin davranışını değiştirecek kaldıraçtan yoksunlar.

Suudilerin, Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline verdiği tepki, Riyad'ın uluslararası sahnede kendi rotasını çizme ve krallık liderlerinin çok kutuplulukta gezinme kararlılığı hakkında çok şey anlattı.  Suudi Arabistan, Batı'nın Moskova'ya yönelik yaptırımlarından herhangi birini uygulamaktan kaçınmakla kalmadı, aynı zamanda OPEC+ aracılığıyla enerji politikaları konusunda Rusya ile yakın koordinasyonu sürdürdü ve hatta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i Şubat 2022 sonrası ilk Batı Asya gezisinde ağırladı. Dahası, Suudi yetkililer çatışmayı tartışırken bir Rus "istilasına" atıfta bulunmaktan kaçındılar.

Bu sürtüşmelere rağmen, Washington şikayetlerini kamuoyu önünde dile getirmiyor. Joe Biden, 2019'daki kampanya sırasında, insan hakları endişelerine yanıt olarak Suudi Arabistan'a bir "parya" muamelesi yapma sözü verirken, yönetimi o zamandan beri krallıkla yakın işbirliği yaparak daha pragmatik bir yaklaşım benimsedi. Gerçekte, Beyaz Saray Suudi Arabistan'a "parya" gibi davranmadı. 

ABD, Riyad'ın elinde özel kartlar olduğunu ve Washington'un birçok portföyde çıkarlarını ilerletmesine yardımcı olmak için benzersiz niteliklere sahip olduğunu görüyor. Biden'ın ekibi, krallığa baskı yapmak yerine, Suudi çıkarlarına uyum sağlamak için çok şey yaptı. Riyad'a saldırı silahlarının satışına devam etme kararı bu noktayı göstermektedir.

ABD etkisinin sınırları 

Biden yönetiminin 2020 İbrahim Anlaşmaları'nın kapsamını genişletme çabalarına rağmen Riyad, İsrail'in normalleşmesinin ancak İsrail'in Filistin topraklarındaki acımasız ve insanlık dışı işgali sona erdikten ve 1967 sınırlarına dayalı bir Filistin devleti kurulduktan sonra (daha önce değil) gerçekleşebileceğine dair uzun süredir devam eden tutumunu kararlı bir şekilde savundu.  

Biden ekibi, Libya da dahil olmak üzere diğer Arap devletlerini İbrahim Anlaşmalarına dahil etmeye çalışsa da, Beyaz Saray en çok Suudi Arabistan'ın İsrail ile normalleşmesine odaklandı ve Biden uzun zamandır bu gerçekleşmemiş olasılığın dış politika mirasının merkezinde yer almasını istedi. Suudi Arabistan'ın Arap-İslam dünyasındaki liderlik rolünü, geniş enerji kaynaklarını ve coğrafyasını göz önünde bulunduran Riyad'ın Tel Aviv ile ilişkilerini resmileştirmesi, İsrail'i bölgeye entegre etme açısından Washington için büyük bir zafer anlamına gelecektir.

Günün sonunda Beyaz Saray, Suudi Arabistan'ı ABD'nin dışlayamayacağı kadar önemli ve etkili bir ülke olarak görüyor.  

Suudi Veliaht Prensi'ne karşı seçim söylemini hızla unutan Biden, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden beş ay sonra Cidde'ye tartışmalı bir gezi yaptı ve Muhammed bin Selman ile ünlü "yumruk-yumruğa" anını yaşadı. ABD'nin eski Tunus büyükelçisi Gordon Gray, The Cradle'a şunları söylüyor: 

“Başkan Biden'ın Cidde'de Muhammed bin Selman ile Temmuz 2022’deki görüşmesi ABD'nin Orta Doğu'daki güvenlik çıkarlarını ilerletmek istiyorsa, aday Biden'ın Kasım 2019'da önerdiği gibi Suudi Arabistan'a artık bir 'parya' muamelesi yapamayacağının farkına vardığını yansıtıyordu.” 

Quincy Institute for Responsible S'de Orta Doğu programında Araştırma Görevlisi olan Dr. Annelle Sheline, "Biden ekibi, Suudilere sözde saldırı silahlarının satışına bir kez daha izin verme kararının kanıtladığı gibi, MbS'nin insan hakları sicilinin artık ciddi bir endişe kaynağı olmadığı sonucuna varmıştır" dedi.

İsrail'le normalleşme için bastırıyor 

Biden yönetimi, Suudi Arabistan'a, hem Gazze savaşının Batı Asya'ya yayılma etkilerini sınırlamak hem de bölgenin Direniş Eksenini kontrol altına almak ve Sudan ihtilafını sona erdirmek söz konusu olduğunda, Washington'un birlikte çalışması gereken kilit bir oyuncu olarak değer vermeye devam edecek.  

İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı Biden'ın görev süresi sona ermeden sona ererse, ekibi Riyad'ın Tel Aviv ile normalleştiğini görmek isteyecektir.

2025'in başlarında Oval Ofis'e ister Başkan Yardımcısı Kamala Harris ister eski Başkan Donald Trump  girsin, krallığı İbrahim Anlaşmaları'na dahil etmeye yönelik ABD liderliğindeki bu baskı, İsrail'in Filistinlilere asgari düzeyde bile taviz vermeyi reddetmesi göz önüne alındığında böyle bir sonuç son derece gerçekçi olmasa bile, Washington'un Batı Asya dış politikasının önemli bir parçası olmaya devam edecek.  

ABD'li yetkililer, Muhammed bin Selman’ı küçük düşürmeye yönelik hükümet önderliğindeki herhangi bir bilgilendirme kampanyasının, Suudi Arabistan'ı İsrail'in normalleşme kampına dahil etmeye çalışmak açısından ters etki yaratacağının gayet iyi farkındalar. 

Bu arada, Cebri davası, 2017 saray darbesinden bu yana yaşadığı Kanada'da ortaya çıkmaya devam ediyor. Cebri gibi eski bir Suudi istihbarat yetkilisi Muhammed bin Selman’a karşı ciddi iddialarda bulunduğunda, birçok gazetecinin bu iddiaları neden haber yaptığı anlaşılabilir.

Cebri'nin, Muhammed bin Selman küresel bir devlet adamı olarak yükselirken, Batı'nın onun iktidara yükselişinin belirli yönlerini unutmamasını sağlamak konusunda yeterli motivasyonu var. Batı'da, hükümetlerinin Muhammed bin Selman ile ilişkilerine ve onun ülkelerinde hoş karşılanmasına karşı çıkan gazeteciler, aktivistler ve endişeli vatandaşlar, Suudi Veliaht Prensi üzerindeki baskıyı sürdürmeye hevesli.  

Batılı politika yapıcılar, özellikle de ABD ve İngiltere'dekiler, şu anda Muhammed bin Selman’a baskı yapmak konusunda açık bir niyet göstermezken, geçen haftaki aşağılayıcı medya manşetleri, çok sayıda Batı çıkarlarının anahtarlarını elinde tutan bir Suudi liderine karşı bir tokat gibi geldi.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.