Lübnan Savaşı Gazze Gibi Olmayacak

İbrahim el-Emin tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “LÜBNAN’DAKİ SAVAŞ GAZZE’DEKİ GİBİ OLMAYACAK” başlıklı yazıyı Muhammed Yaşar siz kıymetli okuyucularımız için çevirdi. 

02 Temmuz 2024
Lübnan Savaşı Gazze Gibi Olmayacak

Pek revaçta olan “Siyonist düşmanla büyük bir savaş çıkacak mı?” sorusunun cevabı, basitçe ve doğrudan düşmanın Gazze’de ne yapmış olduğuyla alakalı. Soru genellikle şu şekilde yöneltiliyor: İsrail Lübnan’a savaş açacak mı? Bazen de soru “Hizbullah, düşmanı Lübnan’la kapsamlı bir savaşa mı sürükleyecek?” şeklinde geliyor. Ne var ki her iki durumda da ölçüt, sosyal medyada sunulanlar ve sahte haber avcılarının bazı yankı uyandıran açıklamaları dışında bir bilgisi olmadan ne olup bittiğini anlamaya çalışanlar için -ne yazık ki- doğru görünmüyor. Böylesi insanlar, gerek Lübnan’da ve gerekse Lübnan haricinde pek çok. Aynı durum, iflasa doğru giden ve hiç kimsenin önce şirket, sonra da gazete statüsünü araştırmaya çalışmadığı İngiliz gazetesi “The Telegraph” için de geçerli. İngiliz hükümeti, şu ana kadar yasal nedenlerden ötürü onun Abu Dabi hükümetine satılması için onay vermekten kaçındı. Gazete o kadar zavallı bir durumda ki iyi personel gazeteyi terk ediyor ve gazete muhabir ağıyla çalışmayı durduruyor. Savaş meselesine dönecek olursak şunları hatırlatmakta fayda var:

  1. İlk kurşunu atan ve Gazze’yi rahatlatmak ve işgal ordusunun buradaki misyonunu zorlaştırmak için destek cephesi açtığını ilk günden itibaren açıkça ilan eden Lübnan’daki İslami Direnişti. Lübnan ve Filistin’deki direniş güçlerinde bu seçeneğin işe yaradığına dair onlarca şahit var.
  2. Her ne kadar düşman hükümeti, 7 Ekim operasyonu sonrasında kurumlarında oluşan kaybetmişlik durumu nedeniyle kendi programına hizmet etmeyen kuzeydeki yerleşim yerlerinin boşaltılması gibi birçok hata yapmış olsa da Direniş’in kararına boyun eğdi.
  3. Lübnan cephesinde operasyonların artmasıyla birlikte düşman, gözünü karartmış gibi kendini göstermeye çalışarak sert saldırılar gerçekleştirdi; ancak Direniş’in ona hızlı bir şekilde karşılık vermesi, onun “kontrollü haline” dönmesine neden oldu. İşgal ordusunun Lübnan’daki askeri faaliyetlerinde “büyük ölçüde kontrollü” olduğunu ve ilk günden itibaren Direniş’in çizdiği kurallara tamamen tabi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
  4. İsrail’de ordu ve güvenlik kurumları içinde, siyasi liderler ve yerleşimciler arasında Hizbullah’a karşı, kuzeydeki yerleşimcilerin istikrarlı bir geri dönüşünü sağlayacak, uzun vadeli sonuçlara yol açacak sert bir askerî harekât yapılmasını talep eden seslerin olduğu doğru; ancak öte yandan karar verici kurumlarda hesapsız her türlü adıma karşı uyarıda bulunan güçlü sesler de var. Zira Lübnan’la büyük bir savaşa girmek isteyenin Gazze cephesine hiç benzemeyen bir cepheye hazırlanması gerekmekte.
  5. Lübnan’daki İslami Direniş hiçbir zaman geniş çaplı bir savaş istediğini söylemedi. Bunu duyurmaktan utanmıyor ve bazılarının bunun zayıflık göstergesi olduğu yönündeki yorumlarını da umursamıyor. Aksine ne dediğinin farkında. Gazze’de savaş patlak verdiğinde Lübnan İslami Direnişi’nin lider kadrosu ve Direniş Ekseni’nin önderlik düzeyinde özellikle Hamas ve İslami Cihad hareketleriyle büyük bir müzakere süreci yaşandı ve herkes, topyekûn savaşın o anda bir faydası olmayacağı hususunda hemfikir oldu. Bu değerlendirme halen geçerliliğini koruyor. Direniş savaşı istemediği için siyasi söylemleri ve operasyonel uyarıları tırmandırmak, büyük bir savaşa girmenin yüksek maliyetli olduğu gerçeğine düşmanın dikkatini çekmek için bazı askerî harekâtlar gerçekleştirmek de dahil olmak üzere her türlü yolla savaşın gerçekleşmesini engellemeye çalışıyor.
  6. İsrail’in Gazze’de yaptıklarının sorumluluğunu ve yükünü taşıyan ABD, işgal ordusunun bugünkü gerçekliğini, mühimmat ve silah stoğunu çok iyi bildiği gibi Gazze’de karşılaştığı başarısızlıkların boyutunun da farkında. Aynı zamanda Gazze Şeridi’ndeki direnişin ezilmediğini ve ertesi gün için tasarlanan her şeyin, açık ya da gizli, Filistin’deki Direniş ile bir tür anlaşma zemini bulmaya yönelik bir mekanizma içereceğini de biliyor. Washington, Lübnan’a yönelik herhangi bir savaşın maliyetinin büyük ve hatta Gazze’deki savaşın maliyetinden kat kat daha yüksek olacağını anlıyor. Arap diplomatlar, dünya kamuoyu düzeyinde bile Amerikalı bir yetkilinin, Lübnanlıların Batı’da İsrail’e baskı uygulayacak bir gerçeklik meydana getirme becerisinin Filistinlilerinkinden çok daha güçlü olduğunu ve İsrail’in, Lübnan’da yeni suçlar işlemesi durumunda büyük bir öfkeyle karşı karşıya kalacağını söylediğini aktardı.

Yukarıdakilerin hepsine ek olarak, savaş kuralları Lübnan ve Gazze arasında büyük farklılıklar gösteriyor. Siyonist düşmanın Gazze Şeridi’nde yaptıkları, Aksa Tufanı Operasyonu’na tepkiyle bağlantılı intikamcı bir eğilimden kaynaklanıyordu ve düşman ve onun yanında yer alan herkes, savaşın amacına ilişkin soruyu bile sormayı reddediyordu ki bu durum Binyamin Netanyahu gibi bir ahmakın beklentilerinin ve umutlarının seviyesini yükseltiyordu. Oysaki Lübnan’da durum çok farklı; savaşın amacı ve ertesi gün hakkındaki sorular tartışmanın ana mevzuları. Düşmanın şu temel soruya verecek bir cevabı yok: İsrail’in Lübnan’la savaştan beklentisi ne? Hizbullah’ı ezmeyi mi yoksa onu zayıflatmak ve teslim olmaya ve sınır boyunca yeni bir güvenlik planını kabul etmeye zorlamayı mı veya Lübnan topraklarında yeni bir güvenlik şeridi oluşturmak için kaybettiklerini geri almayı mı ya da Lübnan’ın geri kalan altyapısını vurarak insanları Direniş’e karşı kışkırtmayı mı hedefliyor?

Amerikalıların ve bazı Batılıların düşmanla yaptığı konuşmalardan sızan tüm tartışmalardan, İsrail’in net bir cevabı olmadığı açıkça görülüyor. Ne Hizbullah’ı ezme sloganını yükseltebiliyor ne de onu teslim olmaya itmenin imkansızlığından gafil. Sivil altyapıya zarar vermenin kendisine maliyetinin çok yüksek olacağını bildiği gibi geniş çaplı bir kara savaşı yürütecek askeri, istihbarat ve operasyonel hazırlığa da sahip değil ve bunun da ötesinde başkalarından ihtiyaç duyduğu desteği sağlamanın da zor olduğunun idrakinde. Öyle ki ABD bile askeri personeli aracılığıyla tam bir koruma şemsiyesi sağlayamayacağını bildirmek zorunda kalıyor. Düşman aynı zamanda ABD’yi doğrudan savaşa sürükleme fikrinin Amerika içinde ve dünyada yeni denklemler gerektirdiğini de pekâlâ biliyor.

Pratikte düşmanı, meselenin kapsamlı bir çatışmaya dönüşmesine yol açacak hatalar yapmaktan caydıracak hiçbir şey yok. Ancak geçtiğimiz haftalarda yaşananlar, işlerin bu ölçüde çığırından çıktığını düşündürmüyor. Bununla birlikte Lübnan İslami Direnişi’nin düşmana ve müttefiklerine verdiği mesajlar, savaşa hazırlanmanın bir slogan ya da idari bir karar değil; gerektiğinde devreye sokulabilecek hazır bir plan olduğunu hissettirmeye fazlasıyla yetti.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.