Direniş, Düşman İçin Ne Hazırladı?

İbrahim el-Emin tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “DİRENİŞ; DÜŞMAN ORDUSU, YERLEŞİMCİLER VE MÜTTEFİKLERİ İÇİN NE HAZIRLADI?” başlıklı yazıyı Muhammed Yaşar, siz kıymetli okuyucularımız için çevirdi. 

26 Haziran 2024
Direniş, Düşman İçin Ne Hazırladı?

“Lübnan savaşmaya mecbur bırakılırsa Direniş, kendisini bağlayan bir kontrol mekanizması, kural ve tavan olmadan savaşacaktır.”

“Gerçek ve tam bir hedef bankası var elimizde. Siyonist varlığın temellerini sarsacak biçimde bu hedeflere ulaşmaya da gücümüz yeter. Mevzu sadece nicelikle alakalı değil. Her halükârda onlar ne dediğimi anlıyor.”

Bu ifadeler -bu meydan okuma- Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’ın son konuşmasından. Direniş, bu kelimelerle topyekûn bir savaş durumunda işlerin nerelere evrileceği hususunda tüm dünyayı ve düşman liderlerinin yanı sıra halkını da bilgilendirmek istiyor. Böylesi bir üslup, işgalcilere karşı genellikle direniş hareketleri tarafından benimsenmemekle birlikte bu tavrın, Hizbullah’ın 2006 savaşından alınan dersleri gözden geçirmesi esnasında ortaya çıkan ve sürprizin/gafil avlamanın yalnızca bazı eylem kalıpları ve düşmandan gizli bırakılabilecek silah türleriyle ilgili olduğunu söyleyen dengeli bir görüş neticesinde bir taktik olarak kendilerinde geliştiğini görüyoruz. Sadece savaş için savaş istemeyenler, düşmanlarını tabii ki bazı konularda uyarır ve savaş yolunu tutmamaları için onlara güçlerinin bir kısmını gösterir. Nitekim siyonist düşmanla olan tecrübemizde öğrendiğimiz, atılacak bir adımın sonuçlarına karşı uyarmanın, bazen vukuuna mâni olduğudur.

İşgal güçlerine karşı Lübnan İslami Direnişi Hizbullah’ın, Gazze’ye destek olmak amacıyla yıpratma savaşına başlamasından sekiz ay sonra savaşı düzenleyen kurallar hâlâ yürürlükte. Düşmanın Lübnan cephesinde son derece ihtiyatlı hareket ettiğini kabul etmekte fayda var. Yaşananlardan İsrail’in kısıtlanmış olduğu sonucu da çıkarılabilir. Ancak hassas bir tahlil, kendisine dayatılan kurallara bağlı kaldığını ve bu kuralları ihlal etmeye karar vermesi halinde Direniş’in yeni kurallar aramasına izin vereceğinin bilincinde olduğunu söylemeyi gerektirir. Bugün yeni olansa düşmanın, Gazze’deki Filistin Direnişi’ni kırma hedefine ulaşamayacağına ikna olması ve suçlarının bedelini ödemeden, yeni bir mücadele düzeyine geçmesine imkân tanıyacak mekanizmalar aramasıdır. Tek düşündüğü, güçlerini Gazze’de tutmasına ve Gazze’yi her taraftan kuşatmasına olanak sağlayacak bir siyasi-askeri çerçeve oluşturmaktır. Ardından Gazze Şeridi’nde yeni bir siyasi ve sivil yönetimin kurulmasını öngören siyasi bir çözüme gidilmesi, yardımın kaderinin Direniş’in elindeki esirlerin kaderine bırakılması şartlarına bağlı bir siyasi çözüm kapısını aralamadan önce Direniş’in askeri kanadına karşı zaferini ilan edecektir ki Kassam Tugayları ve Kudüs Seriyyeleri bu ilana anında karşılık verecektir.

Düşmanın kaygısı Gazze ile sınırlı değil. İlan edeceği zafer karşılığında İsrail, Gazze’deki büyük savaş devam ettiği sürece Lübnan, Yemen ve Irak’taki destek cephelerini bir meşruiyete sahip olmadıklarına ikna edecek büyük bir hizmeti Amerikalıların ve Avrupalıların kendisine sunacaklarını varsayıyordu. Amos Hochstein’in son ziyaretinde amaçladığı şeyin özü budur ve Arap ve Batılı arabulucuların Yemen’deki Ensarullah’a taşıdıkları mesajın özü de budur. Onlar, tuhaf bir biçimde destek cephelerinin ateş açma kararını kontrol edenin işgal ordusunun sözcüsü olduğunu varsayarak hareket ediyorlardı.

Düşman, işlerin bu şekilde yürümediğine kanaat getirince bir yandan kendi içinde, diğer yandan Batılı ve Batılı olmayan müttefikleriyle birlikteyken sesini yükseltti. Düşman liderleri, arabuluculara tutumlarını şöyle özetledi: “Gidin ve Hizbullah’ın kuzeyde bize ateş etmeyi bırakmasının bir yolunu bulun, yoksa biz meseleyi kendimiz hallederiz.” Bazı delegelere, eğer düşman meseleyi kendisi halletmeye karar verirse bunun sonucunda Lübnan’ın, dünyanın Gazze’de tanık olduğu sahnelere benzer sahneleri beklemesi gerektiği anlamına geldiği inancından hareketle, bu fikrin biraz kibirli bir şekilde ifade edilmesi hoş geldi. Ancak medya, siyaset ve diplomasideki mevcut korkutma çabaları bir yana bırakılacak olursa meselenin gerçekliği, tartışmasız bir şekilde, düşmanın Lübnan’a karşı büyük bir savaş yürütme kabiliyetine sahip olduğu hükmüne bağlanmıyor. Amerika’nın İsrail’e, “Lübnan’la savaş durumunda sizin yanınızda olacağız” demesi ile ona “Savaşa gidin, biz de yanınızda olacağız” demesi arasında büyük bir fark var. Her hâlükârda Direniş’in karar alma mekanizmasında Amerika’nın Siyonist varlığı yalnız bırakacağına dair bir yanılsama mevcut değil.

Peki Düşmanın Olası Seçenekleri Neler?

Burada muğlak bir mesele yok. Düşmanın güvenlik ve askeri liderliği, siyasi liderliği Lübnan’da büyük bir hedef bankasına sahip olduklarına; ani ve şaşırtıcı bir operasyonla (tıpkı Temmuz Savaşı’nın başında İsrail Hava Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen ve Direniş’in füze sisteminin özel yeteneklerini vurmada başarılı olduğunu düşündükleri niteliksel tartma operasyonundaki gibi) Hizbullah’ın etkili aktif gücüne zarar verebileceklerine ve o zaman yeni koşullarla bir çözüme varmak ya da daha şiddetli ve alanı daha geniş bir savaşa gitmek arasında Lübnan İslami Direnişi’ni bir seçime zorlayabileceklerine ikna etti.

Direniş, buna mukabil bir mukaddime ve açıklamaya ihtiyaç duymadan askeri gücü, güvenlik birimleri, siyasi mekanizması ve halkıyla birlikte düşmanın dikkatini çekmenin yanı sıra Siyonist düşmanın müttefiklerinin dikkatini aslında böyle bir seçeneğe hazırlandığı gerçeğine çekti ve daha önce yaşananlardan farklı bir strateji benimsemeye karar verdi. Direnişin ortaya koyduğu görüntüler ve Seyyid Hasan Nasrallah’ın söylediklerine dayanarak ifade edilecek aşağıdaki hususların, ilgilileri için mevzunun anlaşılmasını kolaylaştıracağını düşünüyoruz:

  1. Direniş, düşmanın özel herhangi bir askeri operasyonunu topyekûn savaş ilanı olarak görecek. Direnişin sözlüğünde o noktadan sonra bire bir karşılık veya günlerce sürecek çatışmalar olmayacak; açık bir savaş başlayacak.
  2. Direniş liderliğinin, sahadaki kuvvetlerine uymayı zorunlu kıldığı, işgal ordusunun ve yerleşimcilerin de faydalandığı kontrol mekanizmaları ve sınırlar bir anda yıkılacak. Dolayısıyla beklenen zarar; sivil, askeri ve müşterek tesislerin tamamını kapsayacak.
  3. Düşmanın stratejik hedefleri hakkında gerekli bilgilerin mevcut olması, bunları vurmak için uygun silahların bulunması ve hazırlıklı olunmasıyla direnişin ilgili birimleri, tüm bu hedefleri vurmak için hiçbir münakaşayı, görüşmeyi ve siyasi süreci beklemeden inisiyatif alacakları bir iradeye bağlanmış bir halde tetikte bekliyor olacak.
  4. Düşmanın, Lübnan’la geniş çaplı bir askeri maceraya girişmesi, Lübnan cephesini Gazze’ye destek cephesinden bir kurtuluş cephesine ve işgal güçleri için bir disiplin cephesine dönüştürmesi anlamına geliyor. Böylesi bir cephenin, Celile’ye baskın düzenleme, askeri merkezleri kontrol altına alma veya Lübnan ya da Filistin köylerini özgürleştirme kararları da dahil olmak üzere kendine has yansımaları olacak.
  5. Lübnan’daki Direniş’in, onlarca yıllık savaş tecrübesiyle güçlü ve cani bu Siyonist düşmana karşı -Gazze’de yaptığı gibi katliam yapmaktan kendisini caydıracak kimse de yokken- ağırdan alması mevzu bahis olmayacak. Dolayısıyla Direniş, sanki düşman Lübnan’da verdiğinden daha fazla insani ve maddi genel kayıplar verebilecekmiş gibi hareket edecek.
  6. En önemlisi de İsrail Hava Kuvvetleri’nin, ne kadar hedef vurursa vursun, gerçekleştireceği herhangi bir ani ve büyük operasyonun, her şeyi yok edemeyeceğini ve kalanın da Siyonist varlığı yıkıma uğratmak için yeterli olacağını düşmanın ve özellikle de onun arkasındaki Amerikalıların hesaba katması gerekecek.

Ayrıca bazı Batı ve Arap ülkelerinin harekete geçmesiyle İsrail’i, İran’ın vereceği tepkiden korumak için meydana gelen kapsamlı hava savunma sisteminin işleyişini yakından takip eden Direniş, Lübnan tarafından gelecek füzeler ve insansız hava araçları karşısında oluşan gücün, aynı seviyede bir koruma sağlayamayacağının ve hatta ister Lübnan ve Filistin kıyılarına komşu olsun ister Güney Avrupa’nın kıyıları mukabilinde olsun, Akdeniz ve limanları boyunca konuşlandırılan savunma sistemlerini bile korumada bu teşekkülün yetersiz kalacağının farkında. Görünen o ki karada ve havadaki yetenekleri hakkında herkesin bir fikir sahibi olduğu Lübnan İslami Direnişi Hizbullah, hiç şüphesiz gerektiğinde denizde de göz alıcı bir gösteri yapmaktan çekinmeyecek!

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.