Gökyüzü Artık Düşmanın Tekelinde Değil!

Ali Haydar tarafındna al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “HAVA SAVUNMA SİSTEMLERİNİN SÜRPRİZLERİYLE VE İHA’LARLA GÖKYÜZÜ ARTIK DÜŞMANIN TEKELİNDE DEĞİL” başlıklı yazıyı Muhammed Yaşar, siz kıymetli okuyucularımız için çevirdi.    

04 Haziran 2024
Gökyüzü Artık Düşmanın Tekelinde Değil!

Hizbullah’ın hava savunma sistemlerinin, bu alanda daha önce elde ettiği kazanımların akabinde Hermes-900 insansız hava aracını düşürmedeki başarısı, yaklaşık sekiz aydır devam eden savaşta niteliksel bir değişiklik teşkil ediyor. Dolayısıyla bu başarıların içerdiği mesajları okumak ve göstergelerini değerlendirmek, Lübnan ve İsrail hava sahasında öncesi ve sonrası ile bağlantılı devamlılığı olan bir yol üzerinde bir istasyon olarak varılan noktaya bakmayı gerektiriyor. Siyonist düşmanın güvenlikten sorumlu servisleri savaştan önce Hizbullah’ın hava savunma gücüne ve insansız hava araçlarına sahip olduğunu, ancak İsrail hava savunmasının Hizbullah’ın yeteneklerini etkisiz kılacak bir seviyeye ulaştığını takdir ediyordu. Bu durum, savaşın ilk haftalarında İsrailli yetkililerin ve uzmanların Lübnan hava sahasını kontrol etmekle övündükleri ve bu halin savaş sonrasında da devamlılığını sağlamaya kadir olduklarını ifade ederek caka sattıkları açıklamalarda açıkça görülüyordu.

Özellikle savaşın İsrail’in kendisine ciddi bir rakip görmediği “hava sahasında” gerçekleşmesinden ötürü Siyonist varlığın en gelişmiş insansız hava araçlarının defalarca düşürülmesi ve Hizbullah’ın başarılı insansız hava aracı operasyonlarını sürdürmesi; düşmanın lider kadrosu, istihbarat ve operasyonel hizmetleri için bir sürpriz oluşturdu. Dolayısıyla bu sürpriz operasyonların gidişatında ve değerlendirilmesinde tabii bir farklılık meydana geldi. Başka bir ifadeyle Lübnan ve İsrail hava sahaları, İsrail hava savunma sistemleri ve insansız hava araçları biriminin kurulduğu günden bu yana bu bölgeleri tekeline almasının ardından, Hizbullah’ın ve İsrail’in insansız hava araçları ve hava savunma sistemleri arasında birbirini hedef aldıkları ve çatıştıkları bir alana dönüştü.

Tüm bunlarla birlikte iki temel gerçeği gözden kaçırmamak gerekiyor. Birincisi, iki tarafın yetenekleri arasında düşmanın avantajına olacak biçimde büyük fark olması ve bu durumun çok sayıda saldırı yapabilmesine olanak sağlaması. İkincisi, Hizbullah’ın insansız hava araçlarıyla gerçekleştirdiği önleme, savunma ve saldırı operasyonları, bölgesel büyük bir gücün ordusuna karşı bir direniş hareketinin operasyonel faaliyeti mesabesinde. Ama yine de Hizbullah, en gelişmişleri de dahil olmak üzere insansız hava araçlarına yönelik ciddi bir tehdit oluşturmayı ve bu kuvvetlerin operasyonel marjına ciddi kısıtlamalar getirmeyi başardı. 

Bu arka planda düşman ordusunun hava kuvvetleri, coğrafi kapsam ve sıklık açısından istihbarat ve operasyonel faaliyetlerini azaltmak zorunda kaldı ki bu önemli ölçüde hava taktiklerini de içeriyordu. Siyonist hava kuvvetleri, riskleri azaltmak için özel bir formül benimsedi; bu formül, insansız hava araçlarına yönelik riskler ne kadar yüksekse istihbarat ve operasyonel faaliyetlerin o kadar azaltılması gerektiğini ve zaruret belirli bir aktiviteyi zorunlu kılıyorsa, sahip olunan en son model araçların kullanılmasını öngörüyordu. Buna rağmen Hizbullah şu ana kadar mevzu bahis en son model araçları hedef alıp düşürerek düşmanı şaşırtmayı başardı.

İnisiyatif ve hücum düzeyinde Hizbullah’ın insansız hava araçlarının, İsrail hava savunma sistemlerini aşmadaki başarısı, Lübnan’daki İslami Direniş Hareketi’ne büyük ölçüde stratejik ve taktik hedeflere yönelik bir keşif yapma ve düşmanın aldatma girişimlerine ayak uydurma olanağı sağladı. Bu durum da Direniş’in hedef bankasını güncellemesine ve işgal altındaki Filistin’in kuzeyindeki farklı mesafelerdeki bir dizi noktayı hedef alan niteliksel ve taktiksel operasyonlarda bu güncellemeleri kullanmasına imkân tanıdı.

Siyonist varlığı en çok tedirgin eden şey, kendisi en gelişmiş yeteneklerini sahaya sürerken; hem nitelik hem de nicelik bakımından Hizbullah’ın, yeteneklerini hâlâ sınırlı seviyede kullanması. Bunun nedeni, güç dengesindeki büyük uçurum ve hava savunma ve insansız hava araçlarının, askeri yapısında önemli bir parça olması ve bu turun iki taraf arasındaki son savaş olmaması. Bununla beraber İHA’ların istihbarat ve operasyonel faaliyetlerinin kısıtlanması ve savaşın mevcut turunun belirlediği operasyonel tavana göre kapsamının henüz netleşmediği alanları da içerebilecek denklemlerin dayatılması açısından Hizbullah, savaş sonrası dönemde de yansımaları olacak kazanımları elde etmeyi başardı. Yani savaştan sonrası için düşman, Hizbullah’ın mevcut çatışmalarda şu ana kadar ulaşmış olduğu tepe noktayı, tepkilerinde ve mesajlarında yeniden kullanabileceğini hesaba katmak zorunda kalacak.

Sonuç olarak Siyonist düşman, hava savunma sistemleri ve insansız hara araçlarında bir tekel oluşturmuş ve Direniş, yer üstünde ve yer altında kısıtlı bir operasyon düzeyine sahipken, Direniş’in hava savunma sistemleri ve insansız hara araçlarındaki başarıları Siyonist varlıkla çatışma düzeyinde niteliksel bir ilerleme oluşturdu. Bu nedenle düşmanın bakış açısına göre bu turdaki en tehlikeli gösterge, Direniş’in ortaya çıkardığı şeyin ve elde ettiği başarıların, yükseliş yolundaki temel bir istasyondan başka bir şey olmadığı ve diğer başka yeteneklerin geliştirilmesinde tanık olunan uzun yıllara nispeten daha az bir sürede hızlıca gerçekleşebileceğidir.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.