Amerikan ve Avrupa üniversiteleri; İsrail’deki üniversitelerle herhangi bir anlaşmayı, yatırımı veya eşleşmeyi üniversitelerinin boykot etmesi yönündeki taleplerin ortasında Filistin’i destekleyen ve İsrail’in Gazze Şeridi’nde yedi ay boyunca işlediği soykırım suçlarını reddeden ve büyüyen bir öğrenci ayaklanmasına tanık oluyor.
Öğrenci ayaklanmaları sadece Amerikan üniversiteleriyle sınırlı kalmadı, İngiltere ve Fransa gibi diğer ülkelerdeki köklü Avrupa üniversitelerini içine alacak biçimde genişledi. Avrupalı akademik ve siyasi seçkinlerin sesleri de Filistin halkına karşı yürütülen soykırım savaşının durdurulması ve İsrail’e silah desteğinin sona erdirilmesi talebiyle yükseldi. Gösteriler; Kuveyt, Cezayir, Ürdün gibi Arap ülkeleri ve Türkiye’deki üniversitelere de ulaşmaya başladı.
Yetmiş beşten fazla Amerikan üniversitesinde yaşanan protestolar, Amerikan yönetimini Gazze Şeridi’nde devam eden imha savaşına dahil ve İsrail’in kilit ortağı kılacak biçimde Biden yönetiminin, Gazze’deki soykırım savaşını tam manasıyla örtbas etmeye çalıştığı, İsrail’e çeşitli uluslararası mahfillerde Amerika’nın diplomatik desteğini sunduğu ve 26 milyar dolara varan mali desteğini sürdürdüğü çok önemli tarihi bir ana denk geliyor.
Üniversitelerde gerçekleşen bu ayaklanmalardaki talepler, genel olarak kamusal özgürlükler ve tüm kanunlarla güvence altına alınan düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamına giren meşru talepler. Protestoların böylesi bir vahşetle bastırılması ise demokrasi, insan hakları ve kanunlarla güvence altına alınan düşünce ve ifade özgürlüğü mevzularında Amerika’nın terennüm ettiği nağme ve sloganların sahteliğini açığa çıkarmakta.
Amerikan üniversitelerinde yaşanan akademik öğrenci devrimi artık ırk, milliyet veya dinle bağlantılı bir hareketlilik değil; daha ziyade Amerikan toplumunun yapısındaki ve onun İsrail işgaline, Gazze Şeridi’ndeki imha savaşına ve etnik temizliğe dair yönelimlerindeki köklü değişimlerin neticesinde ortaya çıkan bir dönüşümdür. Tüm bunlar, işgali ve Filistinlilere karşı işlenen suçları reddeden, üniversite gençliği arasında gelişmeye başlayan ve cinayetlerin meşrulaştırmasından bıkmış, artık tahriflerle ve yalan üreten sistemlerle ikna olmayan bir sınıfta karşılık bulan yeni bir değer sisteminin sonucunda meydana gelmekte.
ABD tarihinde bu tür büyük gösteriler, savaşların seyrini ve Amerikan dış politikasını etkilemeye katkıda bulunmuştur. Böylesi büyük protestolar yalnızca 1968’deki Amerikan-Vietnam Savaşı, Güney Afrika’daki apartheide karşıtı eylemler ve Amerika’nın hem Irak hem de Afganistan’daki savaşları gibi büyük hadiseler sırasında meydana gelmiştir.
Üniversitelerin şahit olduğu bu tür öğrenci ayaklanmalarının etkisi ve yansımaları tabii ki üniversite duvarlarının ötesine geçerek halkların özgürlüğü, insan hakları ve yeni insani standartlarla şekillenmeye başlayan dünyanın yeni şekli konularına da ulaşıyor.
Hatıralarımızda biraz geriye gidiyorum ve İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki savaşının başlangıcına dönüyorum. O vakit Amerikalı bir aktivistin önemli bazı ifadeler kullandığı ve bu ifadeleri defalarca tekrarladığı kısa bir videoya şahit olmuştum: “Gazzeliler, devam edin! Devam edin! Siz, Amerika’yı özgürleştirecek savaşı başlattınız.” 205 Günlük bir imha ve etnik temizlik savaşının ardından Amerika’nın çeşitli eyaletlerindeki üniversite gösterilerinin hızı artıyor, Amerikan toplumunda önemli bir sınıf ayaklanıyor ve Amerikan siyasi sisteminde beklenen özsel ve köklü değişime sebebiyet verecek ve etkisi üniversitelerin sınırlarını aşarak halkın daha geniş bir kesimine ulaşacak yeni nesli ifade eden benzeri görülmemiş bir öğrenci hareketi içerisinde bu sınıfın sesleri yükseliyor.
Üniversite ayaklanmaları, adaletin yanında olmanın bir biçimi ve öğrenci, akademisyen ve entelektüel seçkinler arasında vuku bulan hafife alınamayacak bir vicdanî uyanıştır. Protestolar, Filistin halkına yönelik baskıya ilişkin artan farkındalığı yansıtmakta, Amerikan emniyet birimlerinin demagojilerini açığa çıkarmakta ve bir demokrasi vahası olmakla övünenleri ifşa etmekte. Ayrıca bu gösterilerin, Amerika ve bölgedeki tüm sahneyi etkileyecek ilk doğrudan etkisi, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşan ve Amerikan başkanının bu gençlerin oylarından mahrum kalacağı başkanlık seçimlerinde hissedilecektir.
Yine bu ayaklanmalar, Amerikan toplumunda Filistin’e halk düzeyinde daha fazla destek veren, baskı kurabilen bir kamuoyunun oluşmasına sebebiyet verecek; bölgedeki Amerikan politikasının özüne etki edecek ve Amerikan halkının inançları ile Amerikan yönetiminin “İsrail”i destekleyen resmi yönelimleri arasında meydana gelen büyük uçurumu da ortaya çıkaracaktır.
Küresel anlamda dünya, Aksa Tufanı’ndan sonra olduğu gibi Batılı ülkelerin konumlarında gözle görülür, etkili ve yükselen bir değişime tanık olmamış ve uluslararası düzeyde imajı kötüleşen İsrail, bundan çok daha fazla sıkıntı hiç çekmemiştir. Bu bağlamda en önemli şey, İsrail liderlerinin Uluslararası Adalet Divanı’nın tutuklama kararlarıyla tehdit edildiği bir dönemde küresel düzeyde gençler, elitler ve karar alıcılar arasında İsrail’in hüsranı ve kuşatılmasıdır. Bu da bizi tablonun en önemli sonuçlarından birine ulaştırıyor: Yedi ay sonra Aksa Tufanı, İsrail’e ve onun tüm destekçilerine acı verirken dünyayı kurtarmaya başlıyor.
Sosyal paylaşım siteleri İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki savaşının dehşetini ortaya çıkardı ve cinayet, toplu imha ve etnik temizlik suçlarına ışık tuttu. Artık tahrif edilecek, haklı gösterilebilecek hiçbir şey yok. Amerika, İsrail’e para ve silahlarla verdiği tam destek nedeniyle büyük bir sıkıntı içinde, halkından hafife alınamayacak bir elit kesimle çatışma halinde ve artık medyanın yanlış yönlendirmesinin ve Siyonist lobinin hakimiyet alanının esiri olmayan gençler ve bilinçli seçkinlerle karşı karşıya.
Katliamlara ve yıkımlara rağmen Filistin dünyanın simgesi, maskeli Ebu Ubeyde ise -küresel ölçekte- direnişin sembolü haline gelmiş durumda. Aksa Tufanı; insanlığın, adaletin ve vicdanın saldırganlığa, yok etmeye ve etnik temizliğe karşı zafer kazandığı bir yarının müjdelerini taşımakta. Saldırılar sonucu acı çeken Gazze ise dünya çapında bir zaferle randevuya çıkmış, İsrail’i hezimete uğratma ve sonrasında Amerika’yı İsrail’in suçlarına destek vermede temel ekseni oluşturan Siyonist lobinin nüfuz ve hegemonyasından kurtarıp özgürlüğüne kavuşturma yolunda.
Filistin meselesi, bazılarının arzu ettiği gibi tasfiye edilemedi, gömülemedi, İsrail ile normalleşme yolunu açanların istediği gibi unutulmadı da; aksine dünya çapında milyonların gönlünde ve aklında yer etti. Üniversite ayaklanmalarında yaşananlar, beklenen küresel değişimin bir yüzüdür; çünkü insanların dayandığı teorileri değiştirenler gençler ve öğrencilerdir. Bu sahnede en çok göze çarpan şey, siyonizmin sarsılması ve bölgedeki üniversitelerin Filistin’e, direnişine ve gururlu halkına destek vermeye başlamasıdır.
Kudüs Haber Ajansı - KHA