Gazze'de Ateşkese Giden Tek Bir Yol Var

Robert Inlakesh tarafından english.almayadeen.net adlı internet sitesinde kaleme alınan “GAZZE'DE ATEŞKESE GİDEN TEK YOL DİRENİŞİN TIRMANMASIDIR” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

25 Mart 2024
Gazze'de Ateşkese Giden Tek Bir Yol Var

Abluka altındaki Gazze Şeridi'ndeki mevcut durum sürdürülemez ve insanlığın kolektif tarihsel sicilinde bir lekedir. Bununla birlikte, bu mevcut açmazdan çıkmanın tek yolu büyük bir bölgesel savaş veya ateşkes şeklinde olacaktır. Fakat, bir ateşkesin gerçekleşmesi için, düşmanlıkların sürdürülebilir bir şekilde sona ermesini sağlayacak olan bir dizi büyük olay gerçekleşmelidir.

Ne yazık ki, Gazze ile ABD-İsrail ittifakı arasındaki savaşta, işgalcilerin, büyük bir değişim olmadıkça, Gazze halkını tamamen yok edene kadar kendilerini savaşta görecek bir tutum benimsedikleri bir aşamaya geldik. Filistin direnişinin, 7 Ekim'deki ilk saldırı ve şimdi de Gazze'deki kara savaşı sırasında İsrail ordusuna karşı gösterdiği başarı, ABD ve İsrail’e, uzlaşmalarına engel teşkil edecek bir utanç yaşattı. 

Lübnan Hizbullahı'nın lideri Seyyid Hasan Nasrallah'ın uzun zamandır söylediği gibi, İsrail bir örümcek ağıdır. Durum açıkça böyle olmasına rağmen, Siyonist Varlık ve ABD'li müttefikleri yenilgilerini kabul etmek istemiyorlar ve şimdi direnişin geldiği halka, Gazze halkına karşı soykırım harekatını sürdürmeye çalışıyorlar. İsrail'in kana susamışlığı, Başbakan Benjamin Netanyahu'nun savaş sonrası bir ortamda siyasi başarısızlığa uğramasından korkması ve ABD-İsrail'in Batı Asya'daki üstün imajlarının tamamen çökmesine izin vermeyi reddetmesi, bu savaşın devam etmesinin itici faktörleridir. Washington, Gazze halkına karşı etnik temizlik ve soykırım görmeye açıkça istekliyken askerî sanayi kompleksinin ve Batı'nın üstünlüğü olgusu tehlikededir.

ABD'nin komutasındaki Siyonist rejim, kuşatma altındaki Filistin topraklarına karşı savaşları sırasında herhangi bir somut sonuç elde edemediği için, herhangi bir zafer elde etmenin diğer tek yolunun ateşkes olduğuna inanılıyor. Bunu, Gazze'nin sivil halkı üzerinde o kadar büyük bir baskı uygulayarak başarmayı umuyorlar ki, direnişin, temel ateşkes taleplerinden vazgeçeceğini ve İsrailli esirleri serbest bırakacağını zannediyorlar. Fakat Filistin direnişi kararlı olmaya devam ediyor ve ABD ve İsrail rejimlerinin emirlerine boyun eğmeyi reddediyor.

Washington son zamanlarda söylemini değiştirmiş olsa da, geçici bir duraklama arayışına yönelik uzun süredir devam eden politikalarını tanımlamak için ateşkes kelimesini kullanıyor olsa da, bu retorik değişim yalnızca yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri bağlamında seçmenlerin taleplerini karşılama girişimi gibi görünüyor. Siyonist varlığa gelince, Benjamin Netanyahu'nun koalisyonu iktidarda kaldığı ve ABD hükümetinin desteğine sahip olduğu sürece konumu değişmeyecek ve seçilmiş temsilcileri tarafından yayınlanan aşırılıkçı, çoğu zaman çelişkili açıklamalar devam edecek.

Her ne kadar İsrail rejimi sürücü koltuğundaymış gibi görünse de, kararları verenler Tel Aviv’de değil, Washington'da faaliyet gösteriyorlar. Bu nedenle, bu Ramazan ayında, Gazze'de sürdürülebilir bir ateşkes anlaşmasına yol açabilecek somut bir değişiklik görmemizin tek yolu, bir dizi alanda gerginliğin tırmandırılmasıdır.

ABD'nin stratejik düşüncesinde büyük bir değişimi tetikleyebilecek ilk yer, işgal altındaki Filistin'in geri kalan bölgeleri, yani Kudüs'ün işgal altındaki doğu kısmı, Batı Şeria ve 1948 topraklarıdır. Şu anda Batı Şeria'da, Gazze'de olduğundan daha fazla İsrail işgal askeri var. İsrail askerlerinin varlığındaki artış önemli, çünkü bölgede bir İntifada'ya dönüşmesi durumunda, işgalci rejimin sırtına binecek ekonomik ve güvenlik yükleri sahadaki genel durumu büyük ölçüde etkileyecek. Bu, işgal altındaki Kudüs'ün Eski Şehri ve çevresinde geniş çaplı ve sık sık yaşanan çatışmalarla birleştirilirse, Siyonist Varlığın kalbine bir darbe teşkil edecek ve Gazze'deki direnişle ateşkes anlaşması imzalayarak düşmanlıkları hızla sona erdirmesi için ABD hükümetine büyük bir baskı uygulayacaktır.

İsrail’in Filistinli vatandaşları arasında bir isyan unsuru, işgal rejimini tamamen parçalayabilir ve işlemesini engelleyebilir. Mayıs 2021'deki Birlik Ayaklanması'nın tekrarı, Siyonist Varlık için nihai kabus senaryosu olacaktır ve böylesine kapsamlı bir ayaklanmanın sürdürülebileceğini varsaymak, bildiğimiz şekliyle rejimin sonunu getirebilir. Ancak, bu senaryonun olasılığı şu anda zayıf görünüyor.

Bir de, başta Hizbullah olmak üzere direniş grupları ile tehlikeli bölgelere doğru ilerlemeye başlayan İsrail ordusu arasında devam eden bir savaş var. Siyonist rejim tüm alanlarda büyük adımlar atmakta tereddüt ediyor gibi görünüyor; ancak şimdi Lübnan topraklarındaki saldırılarını tırmandırmaktan kurtulabileceğini düşünüyor. Nihayetinde, Siyonist rejimin Gazze halkına karşı etnik temizlik/soykırım yapma misyonunda başarılı olmasına izin verilirse, bir sonraki durağının Lübnan'a eşi görülmemiş bir saldırı başlatmak olacağı açıktır. Şu an itibariyle, Lübnan direnişi güney sınırındaki savaşı kontrol altında tuttu ve operasyonlarını Filistin direnişine yardım etmeye adadı. Bununla birlikte, buradaki çatışmanın ölçeğinde bir tırmanış, ABD'yi ateşkese yol açacak adımlar atmaya zorlayabilir.

Lübnan ile Siyonist Rejim arasında bir tırmanma olması durumunda, yüksek düzeyde bir savaş ile topyekün bir savaş arasında ince bir çizgi kalır, bu nedenle büyük adımlar atmak zordur. Ancak, topyekûn savaş olasılığını tehdit eden ve her iki tarafın da eninde sonunda böyle bir sonuca yol açacağı anlaşılan saldırılar düzenleyeceği stratejik bir tırmanış, Washington'un Gazze'deki çatışmayı sona erdirmek ve dolayısıyla Lübnan cephesini kapatmak için devreye girmesiyle sonuçlanabilir. Görünen o ki, ABD'nin planı Gazze'yi tecrit etmek ve direnişi zayıflatmak için, ne kadar sürerse sürsün durumun devam etmesine izin vererek bir tür zafer kazanmak. Bu nedenle, bir Lübnan-İsrail savaşının yakın gibi görünmesi, ABD'yi stratejisini değiştirmeye zorlamak için işe yarayabilir.

Bir başka olasılık da, Siyonist Varlığın Refah'a yönelik saldırı tehdidini başlatması ve bunun da muhtemelen benzeri görülmemiş bir insani krize ve sivillerin kitlesel katliamına yol açmasıdır. İsrail ordusunun direniş karşısında aldığı darbelere ve insani felaketin seviyesine bağlı olarak, bu aynı zamanda Amerikan stratejik düşüncesinde bir değişime neden olabilir. ABD'nin, Gazze Şeridi'nde gördüğümüz türden bir kara harekâtı olan Refah'a yönelik böylesine kötü planlanmış ve pervasız bir saldırının sonucunda olabileceklerden korkması çok muhtemeldir.

Müslümanların Kutsal Ramazan ayı, işgale karşı beklenmedik eylemlerde bulunulma olasılığı daha yüksek olduğundan, Biden yönetimi için açıkça korkuların arttığı bir zamandır. Özellikle, Mescid-i Aksa'nın içinde ve çevresinde ibadet edenlere yönelik saldırılar söz konusu olduğunda, bu, işgal altındaki topraklarda sık sık çatışmalara yol açan özel bir öfkeye neden oluyor. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun komuta ettiği koalisyon için, mevcut hükümetin kaderi, el-Aksa'ya yönelik saldırılar başlatma arzusu nedeniyle hükümeti kırmaya istekli olmaları durumunda, Itamar Ben-Gvir gibi aşırılık yanlılarının elinde olabilir.

Statükoda dramatik bir değişiklik olmazsa, abluka altındaki Gazze Şeridi'ndeki durum Ramazan ayında ve sonrasında daha da kötüleşmeye devam edecek; bu yüzden mevcut dinamikleri değiştirmek için şu ya da bu şekilde bir tırmanma olması gerekiyor. Sahada yeni gelişmeler olmazsa, bu çok trajik ve acı verici bir Ramazan olacak ve her zamanki mutluluğundan yoksun bir bayramla tamamlanacak. Bu bir soykırımdır ve tüm suçlardan daha adi olan bu suçu işleyenler kendi kendilerine durmayacaklar.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.