Direniş ve İsrail: Büyük Savaş Mı Yaklaşıyor?

İbrahim el-Emin tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “DİRENİŞ VE SİYONİST DÜŞMAN… ALINAN TEDBİRLER BÜYÜK SAVAŞIN YAKLAŞTIĞI HİSSİNİ VERİYOR” başlıklı yazıyı, Muhammed Yaşar’ın çevirisiyle siz kıymetli okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz. 

06 Mart 2024
Direniş ve İsrail: Büyük Savaş Mı Yaklaşıyor?

Pratik olarak Ramazan ayında ateşkes yapılmasına kimse karşı çıkmıyor ve bunda herkesin çıkarı var. Ancak sonrasında ne geleceği bilinmeden gerçekleşecek bir ateşkese herkesin ihtiyacı yok. Yalnızca İsrail -müzakere oturumlarında ilan ettiği veya söylediği üzere- sınırlı sayıda Filistinli tutuklunun serbest bırakılması karşılığında, askeri olmayan tutuklular olarak kabul ettiği herkesin serbest bırakılacağı, haftalarca sürecek geçici bir ateşkes istiyor. Sanki Gazze Şeridi’ne daha büyük miktarda yardımın girmesine izin vererek ateşkes için “büyük bir bedel" ödeyecekmiş gibi davranıyor! Herhalde böyle bir portrede Filistinli müzakerecilerin düştüğü durumun zorluğunu anlatan açıklamalara gerek yok. Zira Hamas, köşeleri döndürme gücüne sahip arabulucular bile olmadan, kendisinin bu arenada yapayalnız olduğunu gözlemliyor. Hamas’taki yetkililer ve diğer gruplar, müzakerelerin bu turunda Katar ve Mısır tarafının direnişin şart dayatacak durumda olmadığı bir zeminde daha iyi bir vaziyette olmadığını, aksine direnişe teklif edileni kabul etmesi için muazzam bir baskı uyguladığını fark ettiler.

Buradaki krizin özü, Filistin harici müzakerelere katılan herkesin, Gazze’de direnişin yenilgiye uğratıldığı ve devam eden görüşmelerin direnişin teslim olduğunu ilan etmesi için onurlu bir çıkış yolu bulmayı hedeflemesi temelinde hareket etmesi. Direnişin dışındaki katılımcıların hepsi, açıkça İsrail’in Refah’a operasyon başlatmasını engellemenin “imkansızlığından” bahsediyor. Buna göçmenlerin Sina’ya itilmeyeceğine dair garanti almak için İsraillilerle fiili müzakerelere girişen Mısır da dahil. Dolayısıyla Filistinlileri Amerika’nın tasavvuruna göre hazırlanmış ve Paris’te onaylanan son öneriyi kabul etmeye ikna etmek/zorlamak için şeklî müzakereler yürütülmekte.

Bu kargaşanın ortasında Lübnan cephesine ilişkin çarpık bir tartışma daha yaşanıyor. Meseleyi basitleştirmek için, Hamas’ın, Gazze’de ateşkesin başladığını duyurur duyurmaz Hizbullah’ın Lübnan sınırındaki operasyonlarını durduracağını Siyonist düşmanın anlamış olması düşüncesinden başlanabilir. İsrail, bu cephede, göç etmiş yerleşimcilerin dosyasını ana konu olarak gündemine alıyor. Ateşkes ilan edilir edilmez tıpkı Lübnan’daki göçmenlerin sınır köylerine dönmesi gibi, göç eden İsraillileri Kuzey Filistin’deki yerleşimlere geri döndüreceğini varsayıyor. Ancak İsrail’in asıl sorusu şu: Ateşkes sonrası aşamada ne olacak ve Lübnan cephesinde durum nasıl olacak?

Sorun sadece askeri olaylarla ilgili değil, yerleşimcilerin çıkmazının bir kez daha çözümsüz kalacağı gerçeğiyle ilgili. Yani Siyonist düşman, Gazze’deki askeri operasyonlarına devam etmesi halinde Hizbullah’ın da kuzeydeki güçlerine yönelik askeri operasyonlarına devam edeceğini farz ediyor ki bu da savaş ortamına dönüş anlamına geliyor. Bu nedenle yerleşimcilerin geçici olarak geri dönüşlerini faydasız buluyor. Dolayısıyla düşman aşağıdaki seçenekleri değerlendiriyor:

  1. Tetikte kalmak, yerleşimcilerin geri dönmesine izin verilmemesi yaklaşımına göre devam etmek ve o bölgedeki güvenlik ve askeri tedbirleri genişletmek.
  2. Lübnan’la fiili olarak kuzey cephesini Gazze cephesinden ayıracak siyasi bir anlaşmaya varmak için çabalamak.
  3. Sahadaki gerçekliği değiştirmek için başka bir seviyedeki savaş operasyonlarına hazırlanmak.

Şu ana kadar düşman ilk seçenekle oyalanıyor gibi görünüyor. Yaklaşık yüz bin yerleşimcinin zorla tahliyesini gelecek yazın başına kadar uzatmaya ve cephe hattından birkaç kilometre uzaktaki alanları gönüllü olarak boşaltan öncekilerden gayrı yaklaşık elli bin yerleşimciye yardım etmek için önlemler almaya karar verdi. Düşman, çatışmanın zamanla farklı bir şekil alabileceği gerekçesiyle ek güvenlik ve askeri tedbirlere de başvurdu ve üçüncü seçeneğe işaret etti. Siyonist düşman, Hizbullah’ın Lübnan ile Gazze’yi ayrı tutan bir çözümü reddetmesi halinde işgal ordusunun, Hizbullah’ı bu ayrıma göre hareket etmeye zorlayacak askeri eylem mekanizmalarında değişiklikler yapmak zorunda kalacağını varsayıyor ki bu durum, kimsenin geniş çaplı çatışmalara veya topyekûn bir savaşa dönüşmeyeceğini garanti edemeyeceği büyük bir gerilimi içeriyor.

Her iki durumda da İsrail, Lübnan’la bir anlaşmaya varmak için Amerika’nın yeni diplomatik çabalarının sonuçlarını beklemek zorunda kalacak gibi görünüyor. İki cepheyi ayırmadaki hedef, Fransızların sunduğu son girişimin ve aynı zamanda Amerika’nın başkanlık elçisi Amos Hochstein’ın Lübnan’a getireceği şeyin de özü. Sızan bilgilere göre Lübnan’da herkes, Gazze’de çatışmalar yeniden başlasa bile hedefin, cephede düşmanla yaşanan çatışmaların yeniden başlamasını önleyecek bir çözüme ulaşmak olduğunu biliyor.

Direniş şu ana kadar dışarıdan gelen sorulara yönelik herhangi bir açıklama yapmadı ve herhangi bir yanıt vermedi. Ortalıkta dolaşan tek ifade şu: “Direniş Gazze’de ateşkes ilan eder etmez operasyonlar burada durur.” Ancak Lübnan’la müzakere yapan Batılı taraflar, arabulucuların şu soruyu sorması gibi farklı bir çözüm formüle etmeye çalışıyor: “Peki ya İsrail Gazze’deki savaşı geniş çaplı olarak sürdürmese, askeri eylemlerini lokal güvenlik ya da askeri operasyonlarla sınırlandırsa, kapsamlı çatışma ve bombalama sahneleri ekranlardan kaybolsa ve kameralar Gazze Şeridi’ne ait bölgelerde yardım araçlarına eşlik etmeye başlasa… Hizbullah bunu savaşın sonu olarak değerlendirir mi?”

Elbette Batılılar, özellikle İsrail tehditlerini iletmekten yoruldukları için mantıksal hesapların dışında hareket etmiyorlar. O kadar ki bazıları şunu söylüyorlar: “İsrail Lübnan’a savaş açmak isteseydi bunu uzun zaman önce yapardı; çünkü Hizbullah daha önceki tehditlerin hiçbirine yanıt vermedi.” Bununla beraber düşman hükümetinin ve ordu liderliğinin Lübnan’a karşı geniş çaplı bir operasyon başlatma yönündeki “büyük iştahına” dikkat çekiyorlar ve Hizbullah’tan bu konuyla esnek bir şekilde ilgilenmesini istiyorlar. Aynı zamanda, Hizbullah üzerinde baskı oluşturacağı inancıyla, güneydeki savaşın devamına karşı seslerini yükseltmeleri için hükümet içinden ve dışından Lübnan siyasi güçlerinin geri kalanına baskı yapıyorlar. Bazı Batılılar daha da ileri giderek sahadaki gelişmeleri değerlendirip yaşanan savaşın Hizbullah’ın çıkarına olmayan sonuçlarını aktararak Hizbullah’ın caydırıldığı ve İsrail’in saldırılarına karşı koyamayacak duruma geldiği sonucuna hızlıca varıyorlar! Buna paralel olarak işgal ordusu ister Gazze’de ister Lübnan’la uzun bir savaşa hazırlandığının sinyallerini veriyor. Kapsamlı bir savaş üst sınırının altında kalsa bile tırmanışın yaklaştığını ifade eden, kamuoyunun göremediği pek çok unsur var ve Lübnan’daki direnişi savaşın sürebileceği ilkesine göre çalışmaya iten de bu. Ne var ki burada daha açık olan şey, düşmanın bunu iyi okuduğunu bilen Hizbullah’ın, geniş çaplı bir savaşa girmek istemediğini açıkça beyan etmesine rağmen zaman zaman bu Siyonist düşmana kendini en kötüsünü yapmak zorunda bulabileceğini hatırlatma ihtiyacı duyması. Düşmanın geniş bir çatışmaya kapı açacak bir maceraya başvurması ihtimalini simüle edecek biçimde Hizbullah’ı son dönemde konuşlanma ve operasyon alanlarının çoğunda sivil, askeri ve güvenlik önlemleri almaya iten de işte bu.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.