ABD ve İngiltere, dün akşam yani 23 Ocak 2024 Salı günü San’a, Taiz ve el-Beyda'ya 14'ten fazla hava saldırısı düzenleyerek Yemen'e yönelik haksız saldırılarının yedincisini gerçekleştirdi. Bombalanan bölge bombalandı ve hedef alınan yer hedef alındı.
Bu kez, Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin gücünü zayıflatmak, onları Gazze'yi desteklemekten caydırmak ve İsrail ile İsrail'e doğru giden düşman gemilerine uyguladığı deniz ambargosunu kaldırmaya zorlamak amacıyla San’a'ya yönelik bir tür güç gösterisi ve terörizm olarak gelişmiş uçaklar ve tahrip gücü yüksek bombalar kullanıldı.
Bu saldırı turu, deprem mesabesindeki karşılığın kaçınılmaz olarak geleceği, Gazze'yi desteklemek ve Yemen'in egemenliğini savunmak için her türlü savunma ve saldırı tedbirinin alınacağı tehdidiyle Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin, Amerikan-İngiliz saldırılarının önceki turlarına verilen ilk karşılığın bir parçası olarak isabetli bir darbe ile Aden Körfezi'ndeki “Ocean Jazz” gemisini gelişmiş deniz füzeleriyle hedef alan yeni bir askeri operasyonu duyurmasından birkaç saat sonra geldi.
Bir taraftan bu zamanlama, Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin, Amerikan askeri kargo gemisi “Ocean Jazz”ı hedef alma operasyonunun, söz konusu geminin “herhangi bir saldırıya maruz kalmadığı” yönündeki Amerikan propagandasının aksine ve gerçekleştirdikleri histerik operasyonun da kanıtladığı üzere Amerikalılar için etkili ve acı verici olduğunu ortaya koyuyor. Öte yandan İsrail gemileri ile İsrail'e giden gemilere ve ister Amerikalı ister İngiliz olsun onu destekleyenlere yönelik Yemen askerî operasyonlarının artan eğilimi, Amerikan-İngiliz saldırganlığının temsil ettiği askerî baskının başarısızlığını, Yemen'in gücünün kırıldığına dair iddialarının yalanını ve ayrıca Ensarullah'ın Amerikan’ın ilgili kararında belirtilen şekilde “uluslararası terör örgütü” olarak sınıflandırma adımının sahada hiçbir etkisinin olmadığını ve 9 yıldır açıkça Amerika'nın katılımıyla kuşatılmış ve saldırıya uğrayan bir ülke için faydasız olduğunu da ortaya çıkıyor.
Başka bir mesele şu ki 3 Amerikan ticari gemisini ve Amerikan askerî kargo gemisini hedef alan dört Yemen operasyonu, Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin casus uçaklar ve uydular aracılığıyla gerçekleşen Amerikan-İngiliz savunma ve izleme sistemlerini atlatabilecek gelişmiş silahları devreye soktuğunu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde pratikte doğruluyor ve hareketin lideri Abdulmelik Bedreddin el-Husi ve Yüksek Siyasi Konsey Başkanı Mehdi el-Meşat'ın Yemen operasyonlarına ilişkin olarak, “uluslararası nakliye trafiğine etki etmeyecek biçimde denizdeki herhangi bir noktayı hedef alma kabiliyetini” ifade eden son dönemdeki açıklamalarını teyit ediyor.
Amerikan-İngiliz caydırıcılığına dair prestijin çökmesi ve Yemen'i Gazze'ye destek denklemini sürdürmekten caydırmak ve askeri yeteneklerini yok etmek konusundaki açık askeri ve siyasi yetersizlik karşısında ABD Başkanı Joe Biden'ın itirafıyla Washington ve Londra, ABD-İngiliz-Bahreyn ortak açıklamasında belirtildiği gibi operasyonlarının, Yemen Silahlı Kuvvetleri’ne ait “bir yer altı depolama sahasını” ve “füze yetenekleri ve hava gözetimiyle bağlantılı sahaları” hedef aldığını resmen iddia ediyor.
İronik olan, bir yandan uluslararası kamuoyunu diğer yandan Amerikalı ve İngiliz yasa koyucuları yanıltmanın bir biçimi olarak ve saldırganlığa hukuki bir boyut kazandırmak amacıyla saldırgan ülkelerin bu saldırıları “meşru müdafaa” ve “uluslararası seyrüseferin korunması” kategorisine koymaları ve böylece Bahreyn'deki Âl-i Halife rejiminin yanına daha fazla ülke çekerek Yemen'e yönelik saldırılara bu rejimin de dahil edilmesinin amaçlanması.
Burada birçok soru ortaya çıkıyor, ama en önemlileri şöyle: Atlantik'i aşıp binlerce mil öteden bölgemize, sularımıza, denizlerimize gelen Amerikalılar ve İngilizler nasıl oluyor da “meşru müdafaa pozisyonda” olduklarını ve “uluslararası seyrüseferi korumak” için geldiklerini iddia ediyorlar? İlgili denizin askerî çatışmalar için bir alana dönüştürülmesi ve en önemli deniz ticareti koridorundaki durumun infilakı seyrüsefere hizmet eder mi? Kendi ticari, askeri gemilerini ve İsrail gemilerini koruyamayan ABD ve İngiltere, iddia ettikleri gibi Yemen uluslararası seyrüseferi tehdit ediyorsa, başkalarının gemilerini nasıl koruyabilir?
Bu sorular bizi, uluslararası ticareti ve seyrüseferi tehdit edenlerin ve bölgesel istikrarı tehdit edenlerin, Gazze'ye yönelik saldırganlığın sona erdirilmesi yoluyla bölgedeki gerilimin azaltılması yönündeki tüm çağrıları reddeden “şer üçlüsü” olduğu gerçeğine götürüyor.
Bu saldırgan operasyonların “bölgesel istikrarı” korumaya yönelik olduğu yönündeki iddialara gelince tam manasıyla bir uydurma. Çünkü tekrarlanan bu saldırılar ve Gazze'deki soykırım suçlarındaki ısrar, çatışmanın kapsamını genişletecek ve meseleyi büyük bir savaşa doğru iterek ateş çemberini bölgedeki Amerikan, İngiliz ve İsrail çıkarlarını hedef alacak şekilde genişletecektir.
Vakıa Irak'taki İslami Direniş'in, Aşdod limanına yönelik operasyonu ve öncesinde İran Devrim Muhafızları'nın, Gazze'ye destek ve suikastlara tepki kapsamında Hint Okyanusu'nda iki İsrail gemisine yönelik operasyonu, Amerika'nın korktuğu ve en büyük kaybedenin kendisi olacağı bu hipotezi doğrulayacak biçimde gerçekleşti.
Bundan daha tehlikeli olan ise Amerikalıların ve İngilizlerin, Salı gecesi Yemen’e karşı gerçekleştirilen saldırı turuna “Poseidon Okçusu” adını vererek ve ilk gününden bu yana kusurlu olan ve içinde sadece Amerikan, İngiliz ve normalleşen Bahreyn sistemini bulduğumuz “Refah Muhafızı”nın operasyonlarından bu saldırıların ayrı olduğunu söyleyerek, Kızıldeniz'de yaşananları Gazze'de yaşanan soykırım suçlarından ayırmaya çalışmalarıdır.
Sana: Şimdi Karşılık Zamanı… Halkımız Teslim Olmak Nedir Bilmez!
Salı geceki Amerikan-İngiliz saldırılarının dumanı dinmeden San’a, yanıt vereceği tehdidinde bulundu. Teslim olma ve boyun eğme mantığının Yemen'de kabul edilemez olduğunu ve Amerikan-İngiliz saldırganlığının Yemen halkının yüzleşme kararlılığını güçlendirdiğini vurguladı. Nitekim Yüksek Siyasi Konsey üyesi Muhammed Ali el-Husi'nin, karşılığın geleceği yönünde tehditte bulunarak el-Mesira kanalında yaptığı açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Amerikan-İngiliz saldırıları, Yemen'i, Gazze'yi desteklemekten ve deniz operasyonlarını durdurmaktan caydırmaya yönelik umutsuz bir girişimdir. Böyle bir şey olmadı, olmayacak!”
Yine Ulusal Müzakere Heyeti Başkanı Muhammed Abdüsselam, tüm ülkelere Yemen'in tutumunun yanında durma ve Amerikan aldatmacasının kurbanı olmama çağrısı yaptı, Amerika’nın herkes için Gazze’den bağımsız krizler oluşturup Gazze'ye yönelik saldırıları durdurma sorumluluğundan kaçma çabasına bir son vermesi gerektiğini ifade etti ve karşılık mevzusunu şöyle vurguladı: “Yemen, meşru müdafaa hakkı ilkesi uyarınca, egemenliğinin ihlal edilmesine izin vermeyecek ve bu durum karşısında kayıtsız kalmayacaktır.”
Daha önce San’a, çeşitli düzeylerdeki askeri ve siyasi liderlerinin aracılığıyla tüm dünyanın Yemen'e karşı ittifak kurması halinde bile Gazze'ye yönelik destek operasyonlarından geri adım atmayacağının altını çizmişti. Hareketin lideri Abdulmelik Bedreddin el-Husi, son konuşmasında, yeni füzelerin ve silahların hizmete sokulacağını açıklayarak saldırıların devam etmesinin, Yemen'in denge kırıcı silahlarını geliştirmesini sağlayacağını ve Yemen’i zayıflatmayacağını belirtip karşılık operasyonlarının “Amerikan saldırılarının tekrarlanması halinde daha geniş ve kapsamlı” olacağı tehdidinde bulunmuştu.
Tüm bunlar, bizi nihayetinde tek bir sonuca götürüyor: Mutlaka karşılık verilecek ve bu çok yakında olacak. Tahmin ya da astroloji yoluyla bir haber verme değil bu. San’a'nın söylediğini yapmasından kaynaklı bir kesinlik mevzubahis. Ama nerede ve nasıl? Sadece Allah bilir.
Kudüs Haber Ajansı - KHA