Batı, zaman geçtikçe avantajı rakiplerine kaptırıyor. ABD ve Avrupa'nın her zamankinden daha fazla karşı karşıya olduğu gerçek budur. Ukrayna'daki durum durgun ve savaş yorgunluğu Kiev'e yapılan yardımı engelledi; hatta bazen durma noktasına getirdi. Trump'ın ABD başkanı olarak yeniden seçilmesi ihtimali Ukrayna'nın üzerinde korkutucu bir olasılık olarak beliriyor. Gazze'deki savaş İsrail ve Batılı müttefikleri için iyi gitmiyor ve İsrail'in kara ve tünel operasyonları uzun zaman alacak. Biden ve Avrupalı liderler, hem seçim hem de normatif/jeopolitik nedenlerle, savaşı sona erdirmek ve ateşkese aracılık etmek istiyor. Bu arada, bu zaman geçişi Rusya ve Hamas'ın işine yarıyor ve zafer iddialarını doğrulayan herhangi bir sonuç, Batı'nın güvenilirliğini baltalayacak ve normlarını zayıflatacak, ayrıca Doğu Avrupa ve Orta Doğu'nun iki hayati jeopolitik bölgesindeki etkisini azaltacaktır. Mevcut eğilim devam ederse 2024, Batı'nın, özellikle de Avrupa'nın kayıplarının bedelini ödeyeceği yıl olacaktır.
Rusya çıkarlarını ilerlettiği için Ukrayna'daki durum kötüleşiyor. Bunun nedeni, Rusya'nın amansız savaşı, Batı'nın Ukrayna'yı desteklemekten yorgun düşmesi ve Kiev'e yetersiz ve gecikmeli silah teslimatıdır. Bu arada, Finlandiya'nın NATO'ya katılması ve İsveç'in yaklaşan üyeliği, Rusya'nın NATO bölgesinden gelen tehdit duygusunu artırdı ve Trump'ın potansiyel olarak yeniden seçilmesi, NATO'nun ortaklarına verdiği sürekli destek konusunda şüphe uyandırdı. Bu bağlamda Ukrayna, Rusya'nın işgal ettiği topraklar üzerindeki egemenliğini geri alma amacından uzaklaşmakta, Rusya ise ele geçirdiği toprakları güvence altına alma hedefine yaklaşmaktadır. Bu sonuç, Rusya'nın tehdidini artırıyor; NATO'nun ve Avrupa'nın güvenilirliğini ve müttefiklerini koruma yeteneğini aşındırıyor ve Doğu Avrupa'daki etkilerini tüm zamanların en düşük seviyesine indiriyor.
İsrail'in Hamas'a karşı ezici teçhizat avantajı da Gazze'de hızlı bir zafere dönüşmeyecek. Aslında İsrail, Hamas'ı ve askeri gücünü yok etme hedefine ulaşsa bile, bu uzun zaman alacaktır. Bu arada, Gazze'deki uzun süreli savaş ve İsrail'in uluslararası insani yasaları bariz ve pervasızca ihlal etmesi, uluslararası kamuoyunun (özellikle Küresel Güney'de) ve ABD ve Avrupa'daki Müslüman toplulukların bu kan dökülmesini mümkün olan en kısa sürede durdurma baskısını artıracaktır. Aynı zamanda Batı'nın Ukrayna ve Filistin'e yönelik çifte standardını da gözler önüne serecektir. Bu senaryoda, ABD, Avrupa ve tüm Batı bloğu, başta Arap dünyası olmak üzere dünyanın birçok yerinin gözünde iddia edilen normatif ve değer güvenilirliğini kaybedecektir. Ve ABD'nin Arap ülkelerini (askeri ve güvenlik alanlarında) kendisine bağımlı tutmak için hala bir miktar kaldıracı olsa da, Avrupa ile Orta Doğu ülkeleri arasındaki ilişkiler ciddi şekilde zarar görecek.
Yukarıda tasvir edilen senaryolar, bir zamanlar Batı'nın bu iki savaşla ilgili olarak kendisi için öngördüğü en kötü durum senaryolarıydı. Şimdi, bunlar en olası sonuçlar. Başka bir deyişle, Avrupa ve Batı'nın kabusu her geçen gün daha da gerçek oluyor; Avrupa'nın ABD hegemonyası ve kendi ataleti nedeniyle içine düştüğü kabus. Aslında, ABD'nin Rusya ve Çin'e yönelik stratejisinde caydırıcılık ve askeri dengeden çevreleme ve zayıflatmaya doğru kayma, yalnızca Batı'nın caydırıcılığını baltalamakla kalmadı, aynı zamanda ABD, Rusya ve Çin'i kontrol altına almakta başarısız oldu. Rusya büyük bir zaferin eşiğinde ve Çin, Batı'ya karşı güvensizlik atmosferinden yararlandı ve küresel güneyin lideri olarak ortaya çıktı. Bu nedenle, Ukrayna'nın zaferi ve Hamas'ın yıkımı dışındaki her şey, Batı'nın Rusya ve Çin ile jeopolitik mücadelesinde yenilgisi anlamına gelecektir; Batı'nın normatif ve anlatı cephesinde çoktan kaybetmiş gibi göründüğü bir mücadele.
Sonuç olarak Avrupa, ABD'nin hegemonik hırslarının ve Washington'a bağımlılığının sonuçlarından muzdarib. Bu sefer bedel her zamankinden daha yüksek olacak ve Avrupa'nın dünyanın birçok yerinde ve hatta kendi kıtasında itibarını ve etkisini aşındıracak. Bu, Avrupa'nın son yıllardaki başarısızlıklarının tanıdık hikayesidir; Washington'u körü körüne takip etmekten kaynaklanan başarısızlıklar. Ancak bu kez Avrupalılar, Çin'in "Düzeltilmeyen hataya hata denir" atasözüne kulak verip ABD'nin açgözlülüğünün bedelini bir daha ödemekten kaçınmak isteyebilirler.
Kudüs Haber Ajansı - KHA