Şu anda Direniş Ekseni’ndeki güçlerin ve oluşumların liderleri ortaya koydukları çabaları birleştirmenin en iyi yolunu düşünmüş olsaydı bile yine de Amerikan yönetiminin Yemen'e yönelik saldırganlığıyla sağladığı fırsata benzer bir fırsat yakalayamazdı. Yemen’e yönelik bu saldırı, Amerikan, İngiliz ve bazı Batılı istihbarat teşkilatlarının Lübnan, Irak ve Suriye'de yaptıklarına ek olarak ABD ordusundan ve istihbarat teşkilatlarından subay ve askerlerin savaşa katıldığı Gazze'de, ABD ordusu ve istihbaratı tarafından yürütülen düşmanlıklara ilave bir adımdır.
Uygulamada Amerika, çıkarlarını savaşın sonuçlarına bağlamakla yetinmedi, aynı zamanda meseleleri doğrudan yönetmek zorunda kaldı. Bu da Binyamin Netanyahu hükümeti ve savaş kurmaylarıyla yaşanan günlük gerilimin bir kısmını açıklıyor; Amerikalılar, Amerikan askeri liderliğinin ve istihbarat servislerinin, işgal ordusunun ve onun güvenlik servislerinin Gazze'de veya başka cephelerde geniş çaplı bir savaşa hazır olup olmadığına ilişkin değerlendirmesinde ifade edilen şüphelerin samimiyetini hissediyor.
Eğer düşman Amerika, savaşı kendi standartlarına göre yönetebilmek için İsrail'de büyük bir siyasi değişiklik yapmak zorunda kalıyorsa, o zaman böyle bir olay işgalci oluşumda farklı bir iklimi gerektirir ki bunun sağlanması için sokaktan ve sağcı hükümete muhalif güçlerden gelen siyasi baskının artmasından başka gerekli etkili göstergeler ortada yok. Tabii böyle bir şey İsrail savaşı kaybetmeden gerçekleşmeli. Zira böyle bir kayıp, bölgedeki Amerikan programlarına zarar verecektir. Muharebenin yönetiminin değiştirilmesi yönünde çağrıda bulunan Amerikalı seslerden duyduğumuz şey, sadece savaşı siyasi ve askeri hedeflerine ulaşmada daha etkili hale getirmeyi amaçlamaktadır.
Üçüncü aşama denilen şeye geçmeye gelince, bu tabir ancak Washington'un, bölgedeki Direniş Cephesi’ni zayıflatmayı amaçlayan siyasi mücadeleyi yönetmesine olanak tanıyacak Gazze ve diğer cephelerdeki savaşın yeni bir aşaması için neyi istediğinin tercümesidir. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'in bölgeye son ziyaretinde yaptığı her şey bu aşamanın çerçevesini oluşturmayı amaçlıyordu. ABD'nin stratejisinin başlıkları şu şekilde özetlenebilir:
- Herkesin, direnişin kararlılığının esas hedef olduğunu bilmesi için İsrail'i, direnişi kucaklayan insan topluluğunda değil, direnişin bedeninde ölümcül yaralar elde etmek için yeni bir tür askerî harekât benimsemeye mecbur etmek.
- Halkı direnişe karşı kışkırtmak için Gazze Şeridi halkına yönelik ablukanın güçlendirilmesi karşılığında ateş çemberinin daraltılmasına yönelik pratik dönüşümlerin hayata geçirilmesi. Bunun için de düşmanın yerel müttefiklere ihtiyacı vardır.
- Yemen'e doğrudan askeri müdahale yoluyla güç göstermek de dahil olmak üzere Lübnan, Irak, Suriye, Yemen ve İran'daki destek cephelerine karşı yeni bir düzeyde gözdağı uygulamak.
Soykırım savaşının başlamasının üstünden yüz gün geçmesinin ardından pratikte herkes yeni bir aşamaya geçti ve önümüzdeki dönemde askerî açıdan, güvenlik açısından ve siyasi açıdan yeni türden mücadelelere tanık olacağız. ABD öncülüğündeki Batı, çatışmaların belli bir tempoda devam etmesini dayatmaya çalışırken Direniş Ekseni’ndeki güçler de Gazze'ye destek ve Amerikan tarafının masaya koyduğu hedefleri bozacak biçimde bu destek seviyesinin yükseltilmesi yönünde çabalarını ve konumlarını sağlamlaştırmak için atmayı düşündükleri yeni adımları değerlendiriyor. Bu bağlamda Direniş Ekseni, daha büyük ve geniş çaplı savaşlara hazırlanmak için askeri açıdan hazır bulunma düzeyinin yükseltilmesi ve düşmanın ilk yüz günde karşılaştığı şeyin “ısınmadan” başka bir şey olmadığını anlamasını sağlayacak yeni düzeydeki operasyonların devreye sokulması aşamasına girilmesi ile başlayan farklı bir gündemle karşı karşıya.
Yeni dalga, bir yandan Gazze'yi desteklemeyi diğer yandan da destek cephelerinde çılgın operasyonlara girişmenin sonuçları konusunda düşmanı caydırmayı ve uyarmayı amaçlıyor. Direniş güçleri ayrıca İsrail’in ve onun arkasındaki Amerika’nın, “üçüncü aşama” dedikleri şeyin, başkalarını bu aşamanın temposunda iş yapmaya zorlamadığını anlamasını amaçlıyor. Başka bir deyişle, sahadaki durum Amerika’nın yorumladığına uygun yürümüyor. ABD elçisi Amos Hochstein, üçüncü aşamanın büyük operasyonların durdurulması anlamına geldiğini söylediğinde, bu kurnaz sözlerle artık Gazze'ye destek vermenin hiçbir haklı gerekçesi kalmadığını ifade ediyordu. Direnişin buna pratik yanıtı, tüm destek cephelerinde askeri operasyonların devam etmesi şeklinde oldu. Bu da sadece Gazze'deki direnişin, savaşın son bulduğunu ilan edebileceği ve Gazze'deki direnişin savaşın devam ettiğini söylediği müddetçe, çatışmanın niteliği ve ateşin yoğunluğu ne olursa olsun, düşmana yönelik hiçbir askerî harekâtın durdurulmayacağı anlamına geliyor. Sonuç olarak İsrail'in, destek cephelerinin sönmemesi halinde savaşı genişletme yönündeki yoğun tehditlerine doğrudan ve net yanıt, Amerikalı ve İsrailli düşmanları “saldırıları bölgesel bir savaşa genişletme kararı alma zorluğuyla” karşı karşıya bırakan Direniş Ekseni’nin en önde gelen lideri Seyyid Hasan Nasrallah'tan geldi.
Son olarak saldırıların durmasının ardından Gazze'deki ablukanın kaldırılmasına yönelik mücadeleyle ilgili mevzu, Direniş Cephesi’nin önceliklerinin başında gelmeye devam ediyor. Ablukanın kaldırılmasının, saldırının durdurulması şartıyla eş değer bir şart olduğunu söyleyen Gazze'deki direniş, Direniş Cephesi’nin faaliyetini sürdürmesini ve düşmanın vuruşarak elde edemediğini siyaset yoluyla elde etmesinin önlenmesini Direniş Ekseni’nin bir gerekliliği haline getiriyor.
Bölge, ABD liderliğindeki Batı için en büyük test olacak bir aşamaya yaklaşıyor. Ya işlenen cürümleri kontrol altına alıp zararı sınırlandırmak için inisiyatif alacaklar ya da herkesten önce İsrail ve Amerikan çıkarlarını vuracak biçimde tüm bölgeyi bir ateş topuna dönüştürene kadar ateşe itecekler.
Kudüs Haber Ajansı - KHA