İsrail, savaşın ertesi gününe dair bir vizyona sahip olmamakla eleştiriliyor. Hatta ABD ve Siyonist varlığı destekleyen Batı bile işgal liderleriyle, savaş sonrası aşama için net bir vizyon ortaya konulması gerektiğini ifade eden bir üslupla görüşüyor. Ancak bütün bu ülkeler biliyor ki, düşmanın kendi iradesi dışında başlattığı bu savaş, ulaşılabilir hedeflere yönelik bir tasavvur olmadan başlatıldı, dehşet içerisinde bir misilleme mesabesindeydi ve sahadaki olaylara göre düşman liderlerinin siyonist varlığın hedefleri hakkındaki tartışmalarına eşlik ediyordu. Ne var ki düşman, ilk günden itibaren Gazze Şeridi'ndeki direnişin oluşturduğu askeri tehdidi sona erdirmeyi amaçlayan bir savaş yürüttüğünü söyledi. Bu da düşmanın savaş tasavvurunu gerçekleştirilecek tek bir hedefe çeviriyordu: Halkını Gazze’den kovmak! Bu çılgın hedef, düşman liderleri için gerçekçi ve rasyonel bir seçimdi. Zira bu mantık İsrail'in üzerine kurulduğu kolonizasyon hareketinin temsil ettiği şeyin özünü yansıtıyordu. Bugün Batı Şeria'da devam eden hareketlilik budur ve çok basit bir yaklaşıma sahiptir: Halkı topla ve onlara boyun eğdir, ardından da onları gönüllü olarak veya gerektiğinde zorla yurtlarından ayır. Filistin Yönetimi ile düşman varlığı arasındaki yerleşimlerle ilgili tüm anlaşmalara, sözleşmelere ve çözümle ilgili diğer ayrıntılara rağmen Batı Şeria'da yaşanan tam olarak budur.
Düşman çılgın askerî harekâtını başlatıyor. Onun için şu ana kadar elde edilenler, hedeflerinin yalnızca küçük bir kısmını temsil ediyor. Direnişi kırma ve esirlerinin özgürlüklerini zorla elde etme hedefine ulaşmada büyük bir ikilemle karşı karşıya kalırken, Gazze Şeridi'ni yaşanmaz bir yer haline getirme mücadelesinde kısmen başarılı oldu. Şu ana kadar konutların üçte birini yerle bir etti, Gazze’nin evlatlarını yaşayacak başka bir yer aramaya itme planı kapsamında devlete ait ve hatta özel sektöre ait hizmet tesislerinin ve kurumların yüzde 90'ından fazlasını hizmet dışı bıraktı.
Gazze’nin çocuklarının ezici çoğunluğunun göç etmek istemediği doğru. Mısır'ın sınırlarının kendilerine açılması fikrini kabul etmediği de doğru. Ama aslında doğru olan ve geçerli olan şu ki, İsrail ve beraberinde Amerika, Avrupa, bölge ve Arap ülkelerinin bir kısmı Mısır'ın bu tavrını sonsuza kadar devam ettiremeyeceğine göre bahse tutuşuyor. Gazze Şeridi'ne dair planlarında bu sefer Mısır'a yönelik baskının Gazze halkından geleceğini düşünüyorlar. Bu da bazı Batılı yetkililerin Gazze halkının Mısır karşısında patlama yapacağı, sınırdaki duvarı yıkmak ve Sina'ya zorla girmek için harekete geçecekleriyle ilgili umutlarını dile getirmelerine yol açıyor. Fakat bu adımın kendine has lojistik ve saha ihtiyaçları var.
“Ertesi Günden Öncesi”
Önde gelen Filistin kaynaklarına, İsrail'in artık kendisini “ertesi günden öncesi” planıyla ilgili olarak konumlandırdığını ve önümüzdeki dönemde Batı'dan ciddi bir baskıya maruz kalmayacakmış gibi davrandığı ve sadece birkaç hafta değil, uzun bir süre devam edecek bir eylem planına işaret eden verilere göre hareket ettiği bildirildi. Filistinli bir yetkili el-Ahbar’a düşmanın, askeri ve güvenlik açısından son iki ayda karşılaştıklarından sonra Gazze Şeridi'yle farklı bir şekilde yeniden ilgilenmeyi düşündüğünü söyledi ve şunları ekledi: “Düşman şu anda, kuvvetlerini sürekli tehlikeye maruz bırakmadan konuşlanabileceği yerleri seçmek için operasyonel deneyler yapıyor. Buna karşılık, güvenlik niteliğindeki askeri saldırıları gerçekleştirmek amacıyla güvenlik çalışmalarını güçlendiriyor, Gazze’deki her konuda en büyük istihbarat bilgisine ulaşmak için Batı ile iş birliği içinde çalışıyor, esirlerin bulunduğu yerlere ulaşmasını sağlayacak ya da Hamas hareketinin ve diğer direniş gruplarının önde gelen liderlerini yakalamaya olanak sunacak verileri toplamaya çabalıyor.”
Aynı yetkili, düşmanın Han Yunus bölgelerinden birinde şu anda yürüttüğü çabanın, önemli Hamas liderlerinin ve direnişin eline esir düşmüş önemli subaylarının bu bölgede bulunduğu yönündeki inanca dayandığını belirtti. Filistinli yetkilinin sözleri, Kahire'de ikamet etmekte olan diplomatik Arap kaynakları tarafından da “Gazze Şeridi’nin geleceğine dair yeni pratik düşünce” başlığıyla açıklanıyor. Bu kaynaklar, mezkûr düşüncenin görünüşte insani nitelik taşıyan bir düşünce olduğunu, ancak temelinde siyasi ve güvenlik algısının yattığını söylüyor.
Yine bu kaynaklar, yakın zamanda İstihbarat Başkanı Tümgeneral Abbas Kamil'in vekillerinin temsil ettiği Mısırlı yetkililere ABD ve İsrail'den yetkililerin katılımıyla sunulan “entegre planı” açığa çıkarıyor. Plan, Amerika ve İsrail'in yanı sıra İngiltere, Fransa ve Almanya'dan da doğrudan destek alıyor ve bu planda Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye önemli roller üstleniyor.
Zorunlu Tehciri Gerçekleştirmede Mısır, Ürdün, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin Katılımı
Kaynaklar, tüm bu ülkelerin katılımının insani destek başlığı altında olacağını ve yeni planın ABD’nin insani işlerden sorumlu temsilcisi David Satterfield'ın, Gazze Şeridi'nin güneybatı kıyısında, Birleşmiş Milletler'in yetkisi altında, kuzey Gazze'den yaklaşık bir milyon Filistinliyi barındıracak büyük bir kamp kurulmasını icbar etmeye çalıştığı ilk girişimin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından hazırlandığını belirtiyor.
Birleşmiş Milletler'in tutumu Amerikan tarafı için sürpriz oldu; Genel Sekreter Antonio Guterres bu fikri reddettiğini açıkladı ve ardından İnsani İşlerden Sorumlu Yardımcısı Martin Griffith bu fikrin tehlikelerini açıkladı. Birleşmiş Milletler’in işgal altındaki topraklarda görevli İnsani Yardım Koordinatörü Lynn Hastings de bölgede çalışan İsrailli yetkilileri bu fikrin birçok nedenden dolayı reddedildiği bilgisini ulaştırmaya çalıştı. Bu durum, ABD ve İsrail'in Birleşmiş Milletler ekibine karşı başlattığı bir kampanyaya yol açtı ve Hastings'in Kudüs'teki ikametini geri çekmelerinin ardından sınır dışı edilmesi noktasına vardı. Kaynaklar, yaşananların Amerikalılar ve İsraillilerin, Gazze Şeridi'nin güneybatı kıyısındaki el-Mavasi bölgesinde kurulması düşünülen “insani güvenli bölge” planından vazgeçilmesi manasına geldiğini belirtti.
Çılgın askeri operasyonların devam etmesiyle beraber Satterfield'ın desteğiyle Siyonist düşman, her ne kadar kamuoyunda bunun “savaş bitene ve Şerid’in yeniden nasıl yönetileceği konusunda bir anlaşmaya varılıncaya kadar geçici bir aşama” olduğunu söylese de güney Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde işgalci güçlerin doğrudan güvenlik denetimine tabi olacak “güvenli insani toplanma merkezleri” oluşturulmasını öngören ve uzun vadeli bir yaklaşımın dahilinde halkın oraya yerleştirilmesi sağlanacak yeni bir plan geliştirmek üzere geri döndü.
Satterfield'ın Gazze Şeridi Dahilinde Gerçekleşecek Tehcir Planının Maddeleri
El-Ahbar’ın verilerine göre, Amerikalı diplomat David Satterfield liderliğindeki program pratik adımları içeriyor. Bunların arasında işgalci güçlerin gerçekleştireceklerinin yanı sıra başkalarına düşen roller de var.
Verilen bilgilere göre, bu programın gerçekleştirilmesine yönelik pratik önlemler şunları içeriyor:
- İsrail, direnişi silahsızlandıracak. Nitekim İsrail, Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki sivil durumu yönetmesini engelleyecek pratik garantiler elde edene kadar, ateşkes gerçekleşse bile Gazze Şeridi'ni terk etmeyeceğini tüm taraflara bildirmişti.
- Eğer İsrail, baskı altında büyük ölçekli operasyonları durdurmaya zorlanırsa direnişin ve liderlerinin karargâhı veya İsrailli esirlerin gözaltı merkezi olduğuna inandığı hiçbir yeri istisna tutmayan büyük ya da küçük özel operasyonlar için bir program karşılığında önü açık saldırıları ve gelişigüzel bombardımanı durdurma yoluna başvuracak.
- Gazze'nin kuzeyini kapatma kararı yürürlükte kalacak ve hiçbir koşulda özel sektörün eski haline getirilmesine, herhangi bir sağlık ya da hizmet tesisinin veya insani tesisin işletilmesine izin verilmeyecek, kuzeyin yardım alması yasaklanacak ve yalnızca sınırlı bir gıda yardımının girişine onay verilecek.
- Gazze'de kalanların güneye doğru tehcir sürecinin devam etmesi. Bu minvalde nüfusun geri kalanına evlerinde kalmalarının istenmediğini ve İsrail’in, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki herhangi bir evde olduğunu düşündüğü herkesi, kadın ve çocukları, güneye göçe zorlamak ve yaş ve durumlarına bakılmaksızın erkekleri ise tutuklamak niyetinde olduğunu duyurmak için işgal güçleri, sızdıkları alanlarda Filistinli vatandaşları buldukları yerlerde erkekleri kasten tutuklayıp aşağıladılar ve bir kısmını da serbest bıraktılar.
- Kuzeyde olduğu gibi Gazze Şeridi'nin orta ve güney bölgelerinde de bir yıkım ve tehcir operasyonunun başlatılması ve insanların tamamının Refah'ın en doğu noktasından, Gazze Şeridi'nin güney kısmının kuzeyindeki Deyr el-Belah bölgesine doğru uzanan Gazze Şeridi'ni güneyden ve batıdan çevreleyen bir şeride doğru itilmesi.
- Vatandaşların Şerit boyunca hareket ettiği tüm yollar kapatılacak ve bu şeride giden tek açık yol, Refah'ın en doğu noktasından Deyr el-Belah'a kadar uzanan, ancak yalnızca deniz tarafından uzanan tek bir yol üzerinde olacak.
- Göçmenlerin toplanması için üç ana alan oluşturulacak; biri yaklaşık 200.000 kişiyi barındırabilecek Deyr el-Belah bölgesinde, ikincisi ise yaklaşık 800.000 kişiyi barındırabilecek el-Mavasi bölgesinde (Gazze Şeridi'nin güneybatısı) ve üçüncüsü işgal altındaki topraklar ve Mısır ile Refah sınır şeridinde yer alıyor ve aynı zamanda 800.000 vatandaşı barındırabiliyor; dördüncü merkez ise Han Yunus şehrinin güneydoğusuna bitişik bir bölgede yer alacak.
- İsrail-Amerikan planı, bu bölgelerdeki insani desteğin, İsrail'in yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Mısır, Türkiye, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin de yer aldığı bir komisyon tarafından denetlenen bir program aracılığıyla yürütüleceğini belirtiyor.
Kaynak, Satterfield'ın Refah'taki “insani bölge”de mevcut ana taraf olmak için BAE'nin onayını aldığını söylediğini, bu alanda sağlık ve yaşam durumunun yönetilmesi için Ürdünlülerle iş birliği içinde çalışacağını ve Ürdün ve BAE tarafının bu bölgede geçici sahra hastaneleri inşa edeceğini ifade ettiğini belirterek müzakerelere katılan Avrupa ve Arap ülkelerinin düşmanın planını kolaylaştırmasının talihsiz bir durum olduğuna dikkat çekti. Kaynak ayrıca şunu söyledi: Aslında BAE bu görev için lojistik ekipmanı hazırladı ve o bölgeye zaten çok sayıda kamyon getirdi. İsrail ile yapılan görüşme, Ürdün'den gelen veya BAE tarafından sağlanan yardımın Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan bu bölgeye geçeceği konusunda mutabakata varılmasıyla sonuçlandı.
Türkiye ise Şeridi'nin güneybatısında ve sahile yakın konumda yer alan el-Mavasi bölgesinde kilit bir rol oynayacak. Yine burada İngiltere'ye de kilit bir rol düşecek ve bu bölgeye kalıcı tesis yapılmamak şartıyla bölgenin karşı kıyısına hastane kurulması konusu net bir karara bağlanacak. İlk aşamada ailelere yönelik yaklaşık 200.000 çadırın buraya yerleştirilmesi sağlanacak ve ABD bu bölgede altyapı ve hizmet tesislerinin inşası için mali yardım sağlayacak.
Kaynaklar, Fransa'nın rolüyle ilgili olarak Paris'in kimse tarafından hoş karşılanmadığını ve Mısır’ın, kendi topraklarına çok sayıda yaralının taşınmasına izin vermediği için Ariş bölgesinde kurduğu hastanede bile bugün sadece 20 yaralının var olduğunu ve Fransa'nın yapmaya hazır olduğunu söylediği her şeyi Ariş bölgesindeki Mısır hastanelerinin yapabildiğini herkesin bildiğini söylüyor.
Mısır Sadece Kızgın
Körfez başkentlerini ziyaret edenler, Ürdün Kralı II. Abdullah'ın tehcir meselesinden son derece ürktüğünü söylerken, düşmanın programlarını sekteye uğratacak yüksek bir tavan bulamadıkları Mısır'ın konumundan endişeyle bahsediyorlar. Nitekim içlerinden biri şunları söyledi: Anthony Blinken, Amman'a Arap dışişleri bakanlarıyla görüşmeye geldiğinde, Suudi Arabistan ve Mısır'ın tutumunu daha katı hale getiren temaslarla Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safedi ondan daha önce davranmıştı. Aynı kaynak, Ürdün'ün öncekilerden farklı bir üslupla konuştuğunu, yabancı ziyaretçilerden birinin Kral Abdullah'a bu sertliğinin nedenini sorduğunu ve yerleşimlerin yakınında yaşayan onlarca ailenin tehcire maruz kalıp A ve B bölgelerine doğru itildiğine işaret ederek Kral Abdullah’ın, Gazze halkının yerinden edilme planının kısmi de olsa başarılı olması durumunda ertesi gün yüz binlerce Filistinlinin Batı Şeria'dan Ürdün'e tehcirinin gerçekleşeceğini söylediğini ifade etti. Kendisinden ayrıca Gazze savaşının sona ereceğini ve Batı Şeria'daki evlerinden zorla uzaklaştırılan binlerce Filistinli ailenin varlığının temsil ettiği bir oldu bittiyle karşı karşıya kalacaklarını ve yerleşimci hareketine hâkim olan çılgınlığın meseleyi daha tehlikeli bir boyuta taşıyabileceğini söylediği de aktarıldı.
Aynı kaynağa göre dikkatler, cumhurbaşkanı aracılığıyla Gazze’nin çocuklarının yerinden edilmesini reddettiğini defalarca açıklayan Kahire'ye çevrildi. Ancak sahada bulunanlar, Mısırlıların insani yardım dosyasıyla ilgilenme biçiminde bu katılığı göremediler.
Kaynak, İsrail'in, Gazze Şeridi'nin güneyindeki askeri operasyonlarının ilk aşamasında işgal ordusunun Filistinli vatandaşlara Refah bölgesi ve Mısır sınırına yakın bölgelere gitmelerini isteyen broşürler atmaya yoluna başvurduğunu ve bu durumun, Mısırlı subaylar ve genelgenin içeriğini değiştirme sözü veren işgal ordusundan subaylar arasında hızlı bir toplantı yapılmasını gerektirdiğini ve ardından işgal güçlerinin, güney sakinlerinden güvenli alanlar olarak gitmelerini istediği meydanların haritalarının yayınlandığını nakletti. Bununla birlikte Mısırlılar, Gazze Şeridi’nin evlatlarını evlerinde tutma konusundaki tavırlarını gösterecek adımlar atmadı ve Mısır, birçok kez daha fazla miktarda yardım ve daha fazla sayıda kamyonun Gazze'ye sokulması için pratik bir baskı uygulayabilecek durumdayken uygulamadı. Mısır tarafı, düşmanın ön incelemeye ilişkin taleplerinde tavizkar davrandı ve bu da yardım taşıma sürecini aksattı. Yine Mısır tarafı yüzlerce yaralının tedavi için Mısır hastanelerine veya başka ülkelere nakledilmesine yönelik sınır kapısının açılmasını kabul etmedi.
Kaynak, Refah bölgesindeki göçmen Filistinlilerin sayısındaki artışa kızan Mısırlıların, Han Yunus yakınında dördüncü bir bölge kurulması için baskı yaptığını ve görünen o ki insani yardım dağıtımı açısından onların denetimine tabi olacak ve “Büyük Han Yunus” bölgesinden Refah bölgesine doğru göçmenlerin sayısının azaltılmasına olanak sağlayacak şekilde bu bölgede bir meydan kurmak için ilk onayı aldıklarını söyledi.
Gazzelilerin Aranmasında Yapay Zekâ
Kuzey Gazze halkının Selahaddin Caddesi üzerinden güneye yaptıkları yolculukla ilgili anlatımlarının çoğunda, Gazze'nin bazı kavşaklarına tanklarını ve bazı yol ayrımlarına askeri noktalarını konuşlandıran işgal askerlerinin davranışlarından çokça söz ediliyor. Düşman, yoldan geçenlerden yol boyunca emniyet güçlerinin bulunduğu tarafa dikkat etmelerini, yolun karşı tarafına bakmamalarını istiyordu. Bazıları bu hareketin, yolun karşı tarafında yatan onlarca cesedi insanların görmesini engellemeyi amaçladığını düşündü. Ancak adını açıklamayı reddeden Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nden bir kaynak, el-Ahbar’a, pratikte yaşananların, işgal güçlerinin yol boyunca bazı askeri noktalara yapay zekâ prensibine göre çalışan bir cihaza bağlı özel kameralar yerleştirmesiyle ilgi olduğunu ve sistemin, görsel olarak yoldan geçenlerin yüzü, boyu ve vücut yapısını taradığını söyledi.
Kaynak, İsrail askeri liderlerinin Gazze Şeridi'ndeki tüm sakinlere yönelik kapsamlı bir operasyon yapma isteklerini inkâr etmediklerini, direniş unsurlarına ilişkin sahip olduğu bilgi bankasına dayanarak siviller ile askeri personel arasında ayrım yapmayı amaçladığını ve bu adımın, göçmenlerin kendileri için planlanan meydanlara nakledilmesi aşamasında bile işgal ordusundaki özel kuvvetlerin çalışmalarının bir parçası olarak kalacağını söyledi.
Aynı kaynağa göre İsrail, Gazze Şeridi'ndeki tüm sakinlere yönelik bir “tarama” operasyonuyla her zamankinden daha fazla ilgili gibi görünüyor ve amacı, bölgede yaşayanların ve kuzey bölgelerinde kalanların ya da güney bölgelerdeki evlerini terk etmeyi reddedenlerin gerçek sayısını belirlemekle sınırlı değil. Daha ziyade bu adımını, söz konusu meydanlarda göçmen ailelere sağlanacak yardım programlarıyla bağlantılandırıyor.
Görünüşe göre düşman güçleri, sivillerle beraber bölgeye geçmiş olabileceğini düşündükleri savaşçılardan oluşan özel listeler oluşturmaya çalışıyor. Vakıa esir ve tutuklu değişiminde rol oynayan direniş üyelerini izlemek amacıyla ateşkes günlerinde bunu yoğun bir şekilde yaptı. Zira Siyonist işgal güçleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyi ile güneyi arasında geçiş operasyonları olduğundan ve bu operasyonların da yalnızca yerin altından gerçekleşmediğinden şüpheleniyor.
Kudüs Haber Ajansı - KHA