İsrail Hamas'ı Tanıyor Zannederdik Fakat Tanımıyormuş

İbrahim el-Emin tarafından al-Akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “GAZZE MEYDANLARINDAN DAHA EVLA BİR RİVAYET: DÜŞMANI NASIL ŞAŞIRTTIK VE DÜŞMANIN ZAYIFLIĞIYLA NASIL ŞAŞIRDIK?” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

13 Aralık 2023
İsrail Hamas'ı Tanıyor Zannederdik Fakat Tanımıyormuş

Böyle durumlarda meydanlardaki insanları dinlemek en iyisidir. Soruyu soran kişiye, savaşın zorluklarına aylarca ve hatta daha uzun süre dayanmaya yetecek kadar yüksek dozda moral verirler. Meydanlardaki halkın Gazze Şeridi’nden-kaleden verdiği haberlere göre Siyonist düşman, yıkım ve öldürmenin, savaşçıları teslim olmaya ya da halkı kendilerine karşı ayaklanmaya ittiğini düşünen Batı ordularının zihniyetiyle hareket ediyor. Bu nedenle sivillere yönelik sert saldırılar düzenleyerek istihbarat başarısızlığını gizlemeye çalışıyor. Siyonist varlığın halkı, ona operasyonlarının sonuçlarını sorduğunda kekeleyerek cevap veriyor. Çünkü direnişin, rastgele veya yoğun askeri operasyonlardan zarar görmediğini fark ediyor. Meydanlar, direnişin askeri olarak, gövdesi ve teçhizatı açısından doğrudan kayıplarının, gücünün yüzde onunu aşmadığından emin.

Sahadaki insanlarının net bir anlatısı var. Bunlardan bir kısmı şöyle:

Biz düşmanı iyi tanıyoruz. Onun da bizi iyi tanıdığını düşünerek hareket ettik; ama vakıa aksini gösterdi. Düşman ordusunun yaşadığı yıpranmayı dikkate almıyorduk. O zaman onun ateş gücüne olan ihtiyacını ve insanlara karşı vahşetini anladık. Ayrıca düşmanın bizim hakkımızda bildiklerinin tahmin ettiğimizden çok daha az olduğu ortaya çıktı. O kadar ki 7 Ekim'de saflarımızda düşenin kat kat fazlasının şehit düşeceğini, düşman güçlerinin sınırlı sayıda kayıp vermesini, Gazze'ye dönüş yolunda operasyonun çatışmayla sonuçlanmasını bekliyorduk. Odaklanma ve biri birine tutunma noktasındaki zafiyetini, bize 350'den fazla askeri öldürmemize ve ölü halde olan ya da yolda ölenlerin de aralarında bulunduğu çok sayıda askeri esir etmemize olanak sağlayan askeri karargahlarındaki kaos halini takdir edemiyorduk. Gazze Şeridi'nden siviller, “Gazze Kabuğu” denilen bölgedeki yerleşim yerlerine girdiğinde direniş savaşçıları, Gazze Tümeni'nin ana mevzilerini imha etme, yakalanması gerekenleri yakalama ve düşman kışlasından alınması gereken teçhizat ve eşyaları alma görevini yerine getirmişti. Hatta düşman uyanıp müdahale etmeye karar verdiğinde “Hannibal Protokolü”nü uyguladı ve Gazze Şeridi'ne nakledilenler de dahil olmak üzere yerleşimcilerin ezici çoğunluğunu kendi mermileriyle öldürdü. İşgal güçlerinin karada gerçekleştirdiği ilk sızma operasyonu, askerlerin veya yerleşimcilerin cesetlerini kurtarmayı amaçlıyordu. İsrailliler, cesetleri inceleyip sahiplerinin kimliğini tespit etmelerinden sonra da kendini kaybetmişlik durumlarında kaldılar. Filistinlilere ait cesetlerin bulunduğunu öğrenmelerinin ardından ölü sayısını iki yüze yakın azaltmaktan bahsediyorlardı.

Sahadakiler şunu ekliyor:

Düşmanın uyanmasının üzerinden çok geçmemişti ki istihbaratının, 7 Ekim'e göre daha kör olduğu ve esirlerin yerleri, tünellerin haritası ve hatta direniş güçlerinin liderlerinin bulundukları noktalar hakkında güvenilir bilgi sağlayamadığı ortaya çıktı. Düşman, ateş gücünü kontrolsüz kullanmaya başladığında ise hedeflerin ezici çoğunluğunun doğru istihbarat bilgisini yansıtmadığı anlaşıldı. Aksine direniş gruplarının şehitlerinin pek çoğu sivillerin yaşadığı yerlerde ve gelişigüzel bombalamalar sırasında şehit düşmüştü. Düşmanın direnişe karşı ciddi askeri saldırılar gerçekleştirmeyi başardığı operasyonlar ise kuzey bölgesindeki önemli hedeflerle ve ayrıntıların işe yaramadığı bölgelerde sınırlıydı. Bu sırada önde gelen kadrolar ve birtakım savaşçılar şehit oldu; ama bu, çalışma programlarını aksatmayacak bir darbeydi; aksine direniş, hızla işlerini yeniden organize etti, merkezi komuta ile sürekli iletişimin sağlanması için savaş zamanlarında farklı bir hiyerarşiye göre çalışmak üzere önceden onaylanmış ancak savunma ve hücumda uygun adımların atılmasını coğrafi olarak yayılmış oldukları bölgelerdeki tugaylara bırakan planların uygulanmasına yöneldi.

Gazze'de sahada bulunan halkın ifadesine göre, düşman belli bir aşamada roket platformlarına ulaşmaya odaklandı. Roketlerin depolama veya sabitleme yerleri hakkında kendisine bilgi verebileceklerini düşündüğü bazı insanları bu amaçla tutukladı. Ancak ateşlenmeden önce herhangi bir platforma ulaşmayı başaramadı. Daha sonraki bir aşamada, düşman belirli bölgelere girdikten sonra sınırlı platformlar ve depolar bulmayı başardı. Belki de direnişin bunları düşman gelmeden önce fırlatması gerekiyordu; ancak savaş meydanındaki durum buna izin vermemişti. Daha sonra bu durum direnişi, düşmanın daha fazla platform bulmasını engelleyecek planları benimsemeye yöneltti. Direnişin, savaş boyunca saldırıları yönlendirmeye devam edebilmesi için bombalamayı daha özenli, daha dakik bir programa tabi tutacak planlar devreye sokuldu.

Meydandakiler sözlerine şöyle devam ediyor:

Düşman istihbaratı 7 Ekim öncesindeki yıllarda bizi gözetliyor, teçhizat türlerini ve miktarlarını belirlemeye yönelik en büyük istihbarat operasyonunu yönetiyordu ve atacağı adımları farklı bir şekilde değerlendirmeye yetecek bir tasavvuru olduğu varsayılıyordu. Ancak düşmanın sorunu, bizim mevzilerimizi terk etmeyeceğimize, bir plan dışında hiçbir noktayı tahliye etmeyeceğimize, ihtiyacımız olan birçok şeyi savaşta elde etmemizi sağlayacak tecrübeye sahip olduğumuza ve kadrolarımızın deneyimlerinin ve direniş güçlerindeki müttefiklerimizden edindiğimiz deneyimlerin bizim beklenenden farklı davranmamıza olanak sağlayacağına bir an bile ikna olmamasıdır. Düşman, bize tepeden bakmaya devam ederek, yetenek ve yetkinliğimizi inkâr etmeye devam ederek kendi kendini tuzağa düşürdü ve bunun bedelini aralıksız bir dizi operasyonla ödemeye başladı.

Sahadakiler, askeri nitelikteki pek çok şeyi savaştan sonra kamuoyunun öğreneceğini ve direnişçilerin bu düşmanla, bazıları tahmin ettiklerinden daha gelişmiş, bazıları ise en düşük düzeyde geleneksel araçlarla savaştığını görmekten, düşmandan önce dostun hayrete düşeceğinin altını çiziyor.

Direniş, kara operasyonlarına karşı koymadaki rolünün ilerlemeyi önlemek değil, engellemek, hatta belirli noktalara yönlendirmek ve başlıca görevinin ise düşmanın tanklarını ve askerlerini şu veya bu noktaya konumlanmaya çalışırken onları karşılayacak zemini hazırlamak olduğunu ilk günden beri biliyordu.

Meydandakiler, savaşçıları en çok yoran şeyin Gazze Şeridi'nde ailelerine uygulanan vahşet olduğunu naklediyor. Sahada olup bitenleri detaylı bir şekilde takip ediyorlar ve birçoğu kendilerine ait olan yerleri gözetliyordu; ancak bu onları herhangi bir şekilde geri dönmeye itmedi. Aksine, belki de işlenen suçlar, onların aşağıdan yukarıya doğru ilgili oldukları dosyalar ile ilişkilerinde eskisinden daha çetin davranmalarına neden olmuş olabilir. Esir değişimi ve insani ateşkesler dosyalarında yaşananlar bunun kanıtıydı.

Direnişin insanların hayatlarını kolaylaştırmak ve onları rahatlatmak için ateşkes istediği doğrudur ve operasyonel işlerini düzenlemek için herhangi bir ateşkesten faydalanmış olması da mümkündür; ne var ki dünyanın, düşmanın bedel ödemeden esirlerini kurtarmayı başaramayacağını anlaması için düşmanı esirleri hapishanelerinden serbest bırakmaya zorlamak ateşkesteki temel amaçtı.

Ateşkesin son gününde bazı şeylerin yapılması ihtimali vardı. Ancak düşman, savaşa dönmekte aceleciydi. Yeni saha adımlarını planlarken daha sonra ailelerinin baskısına maruz kalacağı bir dönemde düşmana esir vermeye devam etmenin bir anlamı yoktu. Bu sebeple denklemin değiştiği bizim için açıklığa kavuştu. Aracılar ve hatta dostlarımız, düşük bir bedel karşılığında düşman esirlerini serbest bırakmak ve bizden siyasi tavizler koparmaya yönelik siyasi diyaloğun önünü açmak adına ateşkesleri sürdürmek için bize baskı yapmaya veya aldatmaya çalıştıklarında doğru zamanda bu pembe diziyi durdurmaya karar verdik. Nihai kararın sadece meydandakilerin elinde olduğu yoldaşlar, müttefikler, arabulucular, dostlar ve düşmanlar da dahil olmak üzere istisnasız herkese bildirildi. Yeni strateji, esirler dosyasını görüşmek üzere geri dönmenin bedelinin, savaşın tam ve kapsamlı bir şekilde durdurulmasıyla başlayacağı, değişim anlaşmasının düşmanın şartlarına göre gerçekleşmeyeceği, dünyanın İsrail'i tüm tutsakları tahliye etmeye ikna etmesi gerektiği, “ertesi gün” olarak adlandırılan şeyle ilgili değerlendirmenin, ülkenin insanlarının evlerine dönmesini sağlamak ve düşman tarafından yok edileni yeniden inşa etme yöntemini görüşmek üzere döndükten sonra ülke insanları ile alakalı bağımsız bir konu olduğu… kararlarında netleşti.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.