Gazze Şeridi'ndeki Kassam Tugayları savaşçıları, 26 Kasım 2023 akşamı öncesinde, 7 Ekim'de kaçırdıkları İsrailli esirlerin bir kısmını Uluslararası Kızıl Haç'a teslim ediyordu. Teslimat süreci geçit törenine benzeyen bir ortamda gerçekleşti. Kassam savaşçıları, 4x4 çekişli araçlarla geldi. Teslim bölgesinin etrafında tam teçhizatla ve tek tip askeri kıyafetle konuşlandılar. Direnişi selamlayan siviller etraflarını kuşattı ve teslim işlemi sorunsuz ve sessiz bir şekilde tamamlandı. Bu olay, 49 gün süren savaşın ardından ateşkesin üçüncü gününde Gazze Şehri’ndeki Filistin Meydanı'nda gerçekleşti. Savaş boyunca Gazze Şehri, en azından 1982'den bu yana, İsrail savaş tarihinde benzeri görülmemiş bir şekilde şiddetli bir kuşatmaya, İsrail hava ve topçu bombardımanına maruz kaldı.
Filistin Meydanı'ndaki teslim süreci ayrıca, İsrail işgal ordusunun, şehri ve Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki diğer bölgeleri işgal etmeyi, yok etmeyi ve halkını yerinden etmeyi hedeflediği Gazze Şeridi'ndeki kara operasyonuna başlamasından bir aydan fazla bir süre sonra gerçekleşti. Ancak Kassam savaşçılarının 26 Kasım'da Filistin Meydanı'ndaki görüntüsü, savaşın onlara hiçbir zarar vermediği hissini veriyordu.
Bu savaşçılar, İsrailli esirleri kendileri için hazırlanan gizli yerlerinden getiriyor veya kararlaştırılan yerlerdeki arkadaşlarından alıp, saklandıkları yerlerin fark edilmemesini sağlayacak şekilde teslim edilecekleri yere naklediyorlardı. Coğrafi olarak 150 kilometre kareden az bir bölgede birileri emri verdi ve birileri de mükemmel bir şekilde bu emirleri tatbik etti. İsrail ve ABD, buradaki tünellerin özellikle de esirlerin tutulduğu yerlerin ortaya çıkarılması için 50 günlük bir süre içinde çok büyük istihbarat kaynakları tahsis etti.
Bu tablo, işgal ordusunun gerçekleştirdiği kara operasyonunun sonuçlarını büyük ölçüde ortaya koyuyor. Çok sayıda katliam ve yıkım; ama direnişin askeri yapısında ise çok az hasar var. En sonuncusu kuzeydeki Kassam Tugayları komutanı ve askeri konsey üyesi Ahmed el-Ğandur olmak üzere çok sayıda direniş liderinin şehit edildiği doğru, ancak komuta ve kontrol sistemi hâlâ etkili bir şekilde çalışıyor.
26 Kasım'da esirlerin teslim edildiği sahne bunun kanıtıdır. Ancak öncesinde işgal ordusunun kuzey Gazze Şeridi'ne girdiği bölgelerde günlük operasyonlar yapılıyordu. İşgal ordusu yoğun hava saldırıları ve ardından top atışlarıyla karadan girişine hazırlanıyor, yoluna çıkan her şeyi yok ettikten sonra tanklar hareket etmeye başlıyordu. Tanklara girerken karşı koymak neredeyse imkansızdı. Çünkü yaklaşık 500 metre önlerini uçaklar bombalıyor, topçu birlikleri ise sadece 150 metre öteden ateş ettikleri top mermileriyle önlerini açıyordu. Ancak buna rağmen ve mümkün olan her fırsatta direnişçiler, menzili bin metreyi aşan anti-zırh füzeleri (Kornet, Konkors vb.) fırlatıyordu. Tanklar belirlenen hedefe ulaştıktan sonra direnişçiler yerin altından veya enkaz içinden çıkıyor ve onlara yerli üretim ve menzili 150 metreden az el-Yasin anti-zırh mermileri atıyor veya birisi tanka yaklaşıp üzerine yapışkan bir patlayıcıyı ya da el bombası gibi patlayan bir bomba yerleştiriyordu.
Direnişin işi burada bitmiyordu. Tanklar geri çekilmezse ve işgal askerleri mevzilenirse makineli tüfeklerin veya patlayıcıların hücumuna maruz kalıyordu. Bu operasyonların büyük bir kısmı, bunları yapanlar tarafından kayıt altına alınıyor ve çekimler, hangilerinin yayınlanacağına karar veren operasyon odasına teslim ediliyordu.
Direnişin komuta ve kontrol sistemi yine etkin bir şekilde çalışıyor.
1973 Savaşı’ndan daha mı büyük?
İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki kara operasyonu, işgal güçlerinin 3 hafta süren ön bombardımanı ve hazırlığının ardından başladı.
İşgal ordusu, yaklaşık 360 kilometre karelik alana sahip Gazze Şeridi çevresinde 100 binden fazla askerini topladı.
Askerlerin çoğunluğu düzenli kuvvetlere mensuptur ve bunlara yedek kuvvetlerden 300.000'den fazla çağrılmış asker ve subay ilave edilmiştir (yani, Rusya'nın yedek kuvvetlerden 1.500 km'den fazla uzunluktaki bir cephede savaşmak üzere çağırdığı kişilerden daha fazlası!). Tüm düzenli muharebe tugayları ve taburları (yedekler hariç) kuzey Gazze Şeridi'nin işgaline katılıyor: Golani Tugayı, Nahal Tugayı, Givati Tugayı, paraşütçüler, özel harekat gücü “Şayetet 13”, özel kurmay birimi Sayeret Matkal...) İşgal ordusunun toplayabildiği tüm düzenli kuvvetler, savaşın dördüncü haftasının başından bu yana Gazze Şeridi'nde savaşıyor.
Ayrıca işgal ordusu bin zırhlı aracı (tanklar, asker taşıyıcılar...), toplarının ve hava kuvvetlerinin yarısını seferber etti.
Filistin direnişinin değerlendirmeleri, Gazze Şeridi sınırlarında konuşlandırılan ve buraya giren düzenli ve yedek kuvvetlerin toplam sayısının, 1973 savaşında Suriye ve Mısır cephelerinde düzenlenen iki karşı saldırıya katılan İsrail kuvvetlerinin sayısını aştığını gösteriyor.
Bu savaşta işgal ordusu “geleneksel eksenden” yani doğu Gazze Şeridi'nden Gazze Şehri'ndeki Şucaiye mahallesine doğru sızma girişiminde bulunmadı. Saldırının başlangıcı merkezde, “Gazze Vadisi” olarak adlandırılan, nüfus yoğunluğu az ve kentsel yapısı az olan bölgeydi, bu da direnişin, burada karşı koyma kabiliyetinin de düşük olduğu anlamına geliyordu. İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin kuzeyini güneyinden ayırarak bu bölgeye doğudan batıya girmeyi başardı. Ancak ateşkes yürürlüğe girene kadar direniş, özellikle Cuhr ed-Dik bölgesinde işgal ordusuna yönelik operasyonlarını sürdürüyordu.
Kara harekâtının bir diğer ekseni, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahya ve Beyt Hanun bölgeleriydi. 24 Kasım’daki ateşkes ilanına kadar işgal ordusu, hâlâ direniş gruplarının ölümcül operasyonlarıyla karşı karşıya olduğu için buraları kontrol altına alamıyordu.
Üçüncü ve ana ilerleme ekseni Batı Gazze'de, şeridin kuzey kısmının kıyısı boyuncaydı. İsrail tankları kıyı şeridi boyunca kuzeyden ve merkezden ilerledi. İşgal ordusu bu eksenden geçerek Şifa Hastanesi'ne ve Gazze'de girdiği diğer tüm hükümet merkezlerine (örneğin Yasama Meclisi karargâhına) ulaştı.
Gazze Sahili… Direnişin zayıf noktası
Sahil boyunca, bölgenin kentsel ve nüfus yapısının yanı sıra arazinin yapısı ve deniz suyunun tünellere sızma ihtimalinden dolayı savunma amaçlı direniş tünelleri bulunmamaktadır. Direnişin bu eksende savunma açısından başarabileceği şey en fazla, Gazze Şeridi'nin Filistin'in işgalinden bu yana tanık olmadığı türden hava saldırılarının ardından gelen tankların ilerleyişini durdurmak değil, deniz çıkarmalarını püskürtmekti.
Bu eksendeki ana düğüm noktası, direnişin şiddeti nedeniyle işgal ordusunun giremediği Şati’ (Sahil) kampıydı.
Tel Aviv, kara harekatının başlangıcından bu yana şu ana kadar 70'ten fazla asker ve subayın öldürüldüğünü, yüzlercesinin de yaralandığını itiraf etti. Ancak direniş kaynakları, işgal ordusuyla asıl çatışmanın Şifa Tıp Kompleksi'ne girildikten sonra başladığını vurguluyor. Hava ve topçu bombardımanının sıklığı, herhangi bir savaşçının ilerleyişle yüzleşmesine izin vermiyor ve tünellerin girişlerini kapatmanın veya yok etmenin yanı sıra, tanklara veya piyadelere yönelik bubi tuzaklarının çoğunu patlatıyor. Bu nedenle direniş, operasyonlara başlamak için bombalamaların ve tankların girişinin durmasını ve tünellerin yeniden açılmasını; ikinci aşamada ise zırhlı araçlardan piyadelerin çıkmasını ve onlara hedef almayı bekliyor. Saldırının kuzey ve batı eksenlerinde birden fazla operasyonda yaşanan da budur.
Direniş, şu ana kadar 300'den fazla İsrail zırhlı aracını vurduğunu veya imha ettiğini doğruladı. Bunlardan bir kısmı hizmet dışı bırakılırken bir kısmına da yeniden kullanılmak üzere sahada bakım yapıldı. Kaynaklar, işgal askerleri arasındaki ölü ve yaralı sayısının açıklananın kat kat üzerinde olduğunu net bir şekilde ifade ediyor.
Şimdi nereye?
Ateşkes öncesinde (24 Kasım 2023) işgal ordusu, düzenli muharebe kuvvetlerinin büyük çoğunluğunu kuzey ve batı eksenlerinde öne sürdükten sonra karadaki manevra kabiliyetini tüketmişti. Henüz giremediği Şati kampı meselesini bir karara bağlamanın gerekliliği ile beraber Cibaliya, Zeytun mahallesi, Şucaiye ve Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki diğer bölge ve mahallelere yönelik kara operasyonunu geliştirmek için çözümler bulması gerekiyordu. Bu bölgelerde direniş, kendisini ve tünellerini şiddetli ve uzun süreli çatışmalara hazırladı. Amerikan vatandaşlığına sahip esirlerin serbest bırakılması yönündeki Amerikan baskısı gibi diğer faktörlere ek olarak kara harekâtının zirveye ulaşması, işgal hükümetini ateşkes yapmaya iten şey oldu. Basitçe söylemek gerekirse işgal ordusu, önceki planlarını yeniden gözden geçirerek operasyonunu geliştirmek için yeni planlar geliştirmek istiyor.
Burada, dünyanın son yıllarda tanık olduğu (Ukrayna, Suriye, Irak, Sudan...) silahlı çatışmalar için geçerli olanın Gazze Şeridi için her zaman geçerli olmadığını hesaba katmak gerekiyor. Ukrayna ordusunun bir bölgenin kontrolünü ele geçirdiğini gösteren bir kontrol haritası yayınlandığında, bu, Rus ordusunun o bölgeden çekildiği anlamına gelir (veya tam tersi). Gazze'ye gelince, İsrail ordusunun bir bölgeye girdiğini gösteren harita, direnişin oradan illaki çekildiği anlamına gelmiyor. İşgal ordusunun işgal ettiği bölgelerden uzaklaştıracağı direnişe ait zırhlı araçlar ve geleneksel oluşumlar yok. Direnişin savaşçıları, savaş meydanının üst bölgesini artlarında bırakarak içlerine doğru çekiliyor ve işgal askerlerinin mevzilenmesini -tekrar karşılarına çıkmak için- bekliyorlar. Sonuç olarak işgal güçlerinin Gazze'deki ilerleyişi hakkında yayınlanan haritalar, doğrulukları ne olursa olsun, kontrol haritaları değil, saldırının uzandığı yerleri gösteren haritalardır.
Ateşkesin sona ermesiyle birlikte, uzatılsın ya da uzatılmasın, işgal ordusu kara operasyonunu yeniden başlatacak ve buna, direnişçilerin mücadele azmini kırmanın yanı sıra hâlâ kuzey Gazze Şeridi'nde bulunan 700.000'den fazla sivili (Filistin İstatistik Merkez’ne göre) yerinden etme niyetini taşıyan şiddetli bir bombardımanla yolunu hazırlayacak. Direnişin ise işgal güçlerine mümkün olan en büyük kayıpları verdirecek, büyük bir etkinlikle savaşmaya devam etmesini sağlayacak şekilde kendi gerçekliğini iyi incelemiş, savunma planlarını değiştirmiş, hedeflerini dikkatle izlemiş ve savunma hatlarını yeniden düzenlemiş olması bekleniyor. İsrail’in istediği, Gazze Şeridi'nin güneyindeki savaşın kuzeyinin tanık olduğundan farklı bir şekilde devam etmesine hazırlık için kuzeyindeki direnişi ezmek. Direnişin istediği ise düşmanı savaşı durdurmaya zorlamak.
Gazze Şehri'nin kalbinde yer alan Filistin Meydanı'ndaki 26 Kasım sahnesine dönecek olursak Siyonist işgalci varlık, genel olarak savaşında, özelde ise kara harekâtında iki hedef belirledi: Direnişi yok etmek ve esirleri özgürleştirmek. Filistin Meydanı’nda ortaya çıkan manzara, direnişin hâlâ iyi durumda olduğu ve İsrailli esirlerin yalnızca askeri operasyonların dondurulması, Filistinli esirlerin İsrail hapishanelerinden kurtarılması ve kuşatma altındaki Gazze Şeridi'ne yardım girişinin temsil ettiği bir bedel karşılığında serbest bırakıldığı. Gazze'deki savaşın ilk elli günü geçtikten sonra direniş, 17 yıldır kuşatma altında olan Gazze Şeridi'nde kendisinin ve sivil halkın (20.000'den fazla şehit ve kayıp) ödediği büyük bedele rağmen hâlâ iradesini dayatabiliyor.
Kudüs Haber Ajansı - KHA