18 Ağustos'ta, NATO'nun Müttefik Dönüşüm Komutanlığı'nın resmi Twitter hesabı, "savunma ittifakı" hakkındaki "gerçekleri açıklığa kavuşturmak" ve Rusya tarafından yayılan, doğası ve hedefleri hakkındaki "yanlış mitleri" ortadan kaldırmak isteyen bir animasyon videosu yayınladı.
Bu "mitler" arasında, NATO'nun Rusya'ya Soğuk Savaş'tan sonra genişlemeyeceğine dair söz verdiği düşüncesi de var. Tabii ki, SSCB'nin Aralık 1991'de dağılmasına giden iki yıl içinde, Mihail Gorbaçov'a ve diğer üst düzey Sovyet yetkililerine, ABD'deki karşıtları tarafından defalarca tam olarak söylendiğini gösteren çok sayıda belgesel kanıt var. Bu, tartışılmaya gerek olmayacak kadar iyi bilinir ve ittifakın neden şu anda aksi söylemini koruduğu sorusunu açığa çıkarır.
NATO'nun eski Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği'ne doğru genişlemesinin 1990'larda Rusya'nın ciddi düşmanlığı karşısında nasıl başarıldığı daha az anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, kirli hikaye, ABD Ulusal Güvenlik Arşivi tarafından yayınlanan belgelerin son derece açıklayıcı bir bölümünde çokca dile getirilmiştir. Dosyalar, Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin'in 1990'lı yıllarda ABD'li mevkidaşı Bill Clinton tarafından bu konuda sürekli olarak manipüle edildiğini, ülkeler arasında "stratejik ortaklık" olduğuna dair cesur, sahte vaatlerin defalarca boşa çıktığını ortaya koyuyor.
Örneğin, Clinton ve Yeltsin arasındaki 5 Temmuz 1994 tarihli samimi bir telefon görüşmesinin dökümünü ele alalım. O sırada ABD Başkanı, İtalya'daki G7 zirvesinde Yeltsin ile görüşmeden önce, yakında NATO üyesi olacak Polonya ve Baltık ülkelerine gitmek üzere yola çıkmaya hazırlanıyordu.
Yeltsin, Clinton'ı Estonya ve Letonya'daki Russofonların kötü durumu hakkında, "ABD'nin Rusça konuşan insanların haklarının ihlal edilmesini desteklemeyeceğine dair” kamuoyuna bir açıklama yapmaya çağırdı. Litvanya'nın Rus azınlığına hızlı bir şekilde vatandaşlık vermesinin, Moskova'nın birliklerini Vilnius'tan çekmesine neden olduğunu belirtti. Aynı şey, güvence verilirse Ağustos ayına kadar Tallinn ve Riga'da da olabilirdi. Yeltsin ayrıca, NATO'nun genişlemesini de tartışmak istedi.
Clinton, "Rus azınlıklar sorununu gündeme getireceğine" yemin etti ve Yeltsin'e, NATO'nun "eninde sonunda genişleyebileceği" halde, "hiçbir zaman çizelgesi ve gereklilik" belirlemediği konusunda güvence verdi. Bunun yerine, "insanların birbirlerinin sınırlarına saygı duyduğu ve birlikte çalıştığı birleşik bir Avrupa'ya ulaşmak" isteyen ABD liderliğindeki bir girişim olan Barış İçin Ortaklık'a "konsantre olmamızı" istediğini belirtti. Yeltsin, konuşmanın sonunda, Ortaklığın Washington'un ana odak noktası ve NATO'nun ise ikinci odak noktası olduğunu düşünmesinden ötürü tamamen affedilecekti.
'Yeni Kuşatma Biçimi'
Rusya Devlet Başkanı'nın "ABD ile eşitlik temelinde karşılıklı yarar sağlayan bir ortaklık" konusundaki iyimserliği, o yılın Kasım ayında Clinton'a gönderdiği bir mektupta açıkça görülüyor. Yeltsin, bu olası koalisyondan "dünya siyasetindeki merkezi faktör" olarak bahsetti ve Bosna, Irak, Kuzey Kore ve Ukrayna ile ilgili konularda ABD ile yapıcı işbirliğine gitme sözü verdi." Yeltsin, Aralık ayında Budapeşte'de düzenlenen Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'ndaki toplantılarını "hevesle" bekliyordu; burada "konuşacak çok şeyimiz var... her şeyden önce Avrupa'nın istikrarını sağlamak," diyordu.
Macaristan zirvesi bir felaketti. Clinton, NATO'yu "Avrupa'daki güvenliğin temel taşı" olarak adlandırdı ve açıkça Rusya'ya atıfta bulunarak cesurca, "dışarıdaki hiçbir ülkenin genişlemeyi veto etmesine izin verilmeyecek" dedi. Buna cevaben, Yeltsin şöyle dedi: "Kıtaların ve dünyanın kaderinin bir başkentten yönetilebileceğini varsaymak tehlikeli bir yanılsamadır." Ayrıca, "NATO'nun sorumluluklarını Rusya'nın sınırlarına kadar taşımanın" büyük bir hata olacağı konusunda uyardı.
Ertesi gün yayınlanan bir ABD içi diplomatik not, bu utanç verici olaydan derhal dersler çıkarıldığını gösteriyor. Yani, ABD'nin askeri ittifakı genişletme planları hakkında kamuoyu önünde sessiz kalınacak ve Rusya blok üyeliği için hazırlanırken, Moskova'ya herhangi bir genişlemenin ancak iki ülke arasındaki istişareden sonra gerçekleşeceğine dair sahte özel güvenceler sunulacaktı.
Mayıs 1995'te Clinton, II. Dünya Savaşı'ndaki Müttefik zaferinin 50. yıldönümünü kutlamak için Moskova'yı ziyaret etti. Bu bilinçli, kasıtlı yalanlar, Yeltsin ile birebir görüşmesi sırasında tam olarak sergilendi. Olayın kayıtları, çiftin görüşmesinin gerçekten hantal olduğunu gösteriyor, ancak ciddi konular da masadaydı. Rusya Devlet Başkanı, ABD'li mevkidaşına yalvardı:
"Varşova Paktı lağvedilirken bir bloğun varlığını sürdürmesinin bize nasıl göründüğünü düşünüyorsunuz? Soğuk Savaş'tan sağ kurtulan blok genişlerse, bu yeni bir kuşatma biçimidir. Birçok Rus'un bununla ilgili korkusu var. Rusya ortağınız ise bununla ne elde etmek istiyorsunuz? Pan-Avrupa güvenliği için yeni bir yapıya ihtiyacımız var, eskilerine değil! Belki de çözüm NATO'nun genişlemesini 2000 yılına kadar ertelemektir, böylece daha sonra bazı yeni fikirler ortaya atabiliriz."
Clinton, şaşırtıcı bir şekilde, Moskova'nın NATO'ya yaklaşımını "Rusya'nın diğer uluslararası kurumlara daha fazla entegrasyonu bağlamında" görmesini önerirken, Yeltsin'in NATO karşıtı söylemini susturması ve bloğun genişlemesi konusundaki görüşlerini kendisine saklaması durumunda, G7 üyeliği de dahil olmak üzere çeşitli olasılıkları göz öünde bulundurmasını önerdi. Clinton, böyle bir önerinin kolayca satın alınabileceğini iyi biliyordu. Çünkü Rus "dostunun" da bildiği gibi, 1996 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken durumu "pek parlak değildi".
'Trajik Bir Hata'
O zamanlar, Yeltsin'in anketlerdeki oyu tek haneli rakamlardaydı ve Komünist rakibi Gennady Zyuganov'un kazanacağı tahmin ediliyordu. Yeltsin, basında "olumlu haberlere" ihtiyaç duyulduğunu ve "en küçük yanlış hareketin bile önünü kesmek" gerektiğini söyledi. NATO'nun genişlemesi ile ilgili herhangi bir tartışmanın 2000 yılına kadar teorik tutulmasını önerdi ve Beyaz Saray'ı "seçimlerden önce durumu kızıştırmak" için hiçbir şey yapmamaya çağırdı. Clinton usulüne uygun olarak şunları söyledi:
"NATO'nun genişlemesini hızlandırmak için hiçbir şey yapmayacağım. Şimdi, bu konuşmada, ihtiyacınız olan güvenceyi size vermeye çalışıyorum. Ancak ikimizin de teslim olmuş gibi görünmemesi için dikkatli olmalıyız. Sizin için bu, genişlemeyi kucaklamayacağınız anlamına gelir. Benim için bu, süreci yavaşlatmak, beklemeye almak ya da bunun gibi bir şey hakkında konuşmak anlamına gelmiyor."
Böylece Yeltsin askeri blokta sessziliğini korudu ve Barış İçin Ortaklık'a katıldı. NATO'nun genişlemesi ile ilgili planlar bu noktada çoktan tasarlanmış olmasına ve büyük ölçüde hareket halinde olmasına rağmen, gelişmeler konusunda sessiz kaldı. Rusya Devlet Başkanı'nın rızası, seçim kampanyasında, anketlerde ilkin yüzde altı olarak görünen oranı son derece rahat bir zafere dönüştürmek için gerekli olan kapsamlı örtülü ve açık ABD yardımını güvence altına aldı.
Üç yıldan kısa bir süre sonra NATO, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya'yı da içine alarak eski Sovyet alanını yutmaya başladı. Bu baskıya, diğerlerinin yanı sıra, kararlı bir 'Soğuk Savaşçı' ve ittifakın oluşumunda kilit bir figür olan George Kennan tarafından karşı çıkıldı. Mayıs 1998'de, ABD Senatosu'nun NATO'nun genişlemesini onaylamasının ardından şunları yazdı:
"Bence bu yeni bir Soğuk Savaş'ın başlangıcı... Ruslar yavaş yavaş oldukça olumsuz tepki verecek ve bu onların politikalarını etkileyecektir. Bence bu trajik bir hata. Bunun için hiçbir sebep yoktu. Kimse kimseyi tehdit etmiyordu... Tabii ki, Rusya'dan kötü bir tepki olacak ve sonra [NATO genişleticileri] size her zaman Rusların böyle olduğunu söylediğimizi söyleyecekler – ama bu sadece yanlış."
Bugün, Rusya ve Ukrayna'nın savaşta olduğu ve Ukrayna'nın siyasi ve askeri geleceğinin, bir devlet olarak doğrudan var olmasa bile, dengede olduğu bir ortamda, Kennan'ın sözleri, dikkate alınmayan bir kahinin uyarısının korkunç bir şekilde doğru olduğuna dair rahatsız edici bir görünüm veriyor.
Kudüs Haber Ajansı - KHA