İran-Arap Uzlaşısının İsrail'e Tehdidi

Sima Shine - Raz Zimmt tarafından inss.org.il adlı internet sitesinde kaleme alınan, “İRAN-ARAP UZLAŞMASI VE İSRAİL'E YÖNELİK ARTAN TEHDİTLER” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

25 Nisan 2023
İran-Arap Uzlaşısının İsrail'e Tehdidi

İran şu anda birbiriyle çelişen iki bölgesel sürece odaklanıyor. Bir yandan, başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerine özel önem vererek Arap ülkeleriyle ilişkilerini giderek geliştiriyor. Öte yandan, İran tarafından desteklenen sözde direniş ekseni ile İsrail arasında keskinleşen bir çatışma var. İsrail'in kuzey ve güney sınırlarında en son tırmanış turuna yönelik girişimin doğrudan İran'la değil, Filistin cephesindeki gelişmelerle, özellikle de Tapınak Dağı'ndaki gerilimlerle bağlantılı olduğu açık olsa da, İran'ın İsrail üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmak için direniş ekseninin çeşitli üyeleri arasındaki artan koordinasyondan ve çok cepheli tırmanıştan yararlandığına şüphe yok. Tahran, İran ile Arap ülkeleri arasındaki gerilimin hafifletilmesini, İsrail'in faaliyetlerine karşı koyma çabalarını yoğunlaştırmak ve stratejik caydırıcılığını güçlendirmek için bir fırsat olarak görebilir.

İran, son birkaç aydır ve son haftalarda daha da yoğun bir şekilde Sünni Arap ülkeleriyle, özellikle de Körfez ülkeleriyle ikili ilişkilerini geliştiriyor. Geçen ay Çin'in arabuluculuğunda Suudi Arabistan ile ilişkilerin yenilenmesi bu bağlamda özellikle dikkat çekicidir. Anlaşmanın ilanından kısa bir süre sonra, iki ülkenin dışişleri bakanları Pekin'de bir zirve düzenledi. Sonuç olarak, İran Cumhurbaşkanı gelecekteki bir tarihte Riyad'ı ziyaret etmeye davet edildi ve her iki ülkeden teknik ekipler diplomatik misyonların yeniden açılmasına zemin hazırlamak için karşılıklı ziyaretlerde bulundu. Buna ek olarak, Umman, Riyad'dan bir heyet ile Yemen'deki Husi isyancılar arasında, Yemen'deki yıllarca süren Suudi saldırısını sona erdirmek için bir anlaşmaya varma umuduyla, arabuluculukla görüşmelere yeniden başladı. Bu arada, İran da Bahreyn ile çalışma görüşmeleri yürütüyor ve iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlaması muhtemel görünüyor. Bu gerçekleştiğinde, İran tüm Körfez ülkeleriyle ilişkilerini yenilemiş olacak.

İran ile Arap dünyası arasındaki ilişkilerin düzelme eğilimi Körfez ülkeleriyle sınırlı değil. Son aylarda, İran'ın birkaç yıldır oldukça düşük bir seviyede kalan Mısır ve Ürdün ile ilişkilerini iyileştirmeye çalıştığı bildiriliyor. İran ve Suudi Arabistan arasındaki anlaşmanın açıklanmasının ardından, İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nasır Kenani, bunun İslam Cumhuriyeti'nin Mısır, Ürdün ve Bahreyn ile olan bağları için de olumlu etkileri olacağını açıkladı. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da benzer şekilde, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi hükümetinin bölgesel gerilimleri azaltma çabalarının bir parçası olarak, ülkesinin Mısır ve Ürdün ile ilişkilerinde önemli bir atılımın yakın olduğunu açıkladı. Aralık 2022'de Abdullahiyan, Ürdün Kralı Abdullah ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile Amman'da düzenlenen Irak konulu uluslararası bir konferansın oturum aralarında bir araya geldi. Arap dünyasından gelen haberler de Irak'ın İran, Mısır ve Ürdün arasındaki arabuluculuk çabalarına dahil olduğunu gösteriyor. Nisan ayı başlarında Reuters, Mısır Turizm Bakanlığı içinden gelen iddialara dayanarak, Kahire'nin yakında organize İranlı turist gruplarının Sina'yı ziyaret etmek için vize almalarına ve daha sonraki bir aşamada ülkenin daha fazla bölgesine erişmelerine izin verileceğini bildirdi. Ürdün ve Mısır, İran ile Suudi Arabistan arasındaki anlaşmayı memnuniyetle karşılayarak, bölge genelinde artan güvenlik ve istikrara katkıda bulunacağı umudunu dile getirdi.

İran ile Arap devletleri arasındaki gerginliğin azalması zemininde, İslam Cumhuriyeti ile İsrail arasında devam eden çatışmada, özellikle 13 Mart 2023'te Mecdu Kavşağı'ndaki terör saldırısına yanıt olarak Suriye'deki yoğun İsrail hava saldırıları göz önüne alındığında, belirgin bir tırmanma yaşandı. İran Devrim Muhafızları Ordusu'ndan iki subay, 30-31 Mart gecesi İsrail'e atfedilen bir hava saldırısında öldürüldü. Buna cevaben, İran intikam tehdidinde bulundu ve İran'ın BM Daimi Temsilcisi, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne yazdığı bir mektupta, Suriye'deki İran güçlerinin, Tahran'a kendilerini koruma hakkı veren Şam rejiminin açık daveti üzerine orada olduğunu vurguladı. İran'ın bu güçleri Suriye'den çıkarma niyeti olmadığını da sözlerine ekledi. 2 Nisan'da İsrail Savunma Güçleri, Suriye'den İsrail hava sahasına giren bir İran insansız hava aracını düşürdü. Bununla birlikte, Suriye'den fırlatılan insansız hava aracı muhtemelen Tahran için yeterli bir yanıt değil. Washington'un Umman Denizi ve Umman Körfezi'ndeki gemilere yaptığı uyarılar ve nükleer bir denizaltı olan USS Florida'nın Fars Körfezi'ne konuşlandırıldığını kamuoyuna duyurma kararı da bu bağlamda önemlidir.

Buna paralel olarak, İsrail'de Tapınak Dağı çevresinde artan güvenlik ve Lübnan ve Suriye'den gelen saldırılar İran'da büyük bir memnuniyetle karşılandı. İsrail'in Gazze Şeridi ve Lübnan'daki tepkileri, İran'daki devlet kontrolündeki medya tarafından, özellikle ülkedeki iç siyasi kriz göz önüne alındığında, çeşitli cephelerde eşzamanlı roket saldırılarıyla başa çıkamayacağının kanıtı olarak gösterildi. Örneğin, muhafazakar çizgideki günlük gazete Vatan-e Emruz, "Filistin direnişinin" İsrail'le birçok cephede çatışma başlatmadaki başarısını övdü ve İsrail'in Fısıh Bayramı'nı kutladığı hassas bir zamanda direniş ekseni içinde ifade edilen operasyonel ve medya dayanışmasının İsrailliler arasında korku uyandıran yeni bir denklem yarattığını vurguladı. Devrim Muhafızları'na bağlı Tesnim Haber Ajansı, Başbakan Binyamin Netenyahu hükümetinin ve İsrail güvenlik güçlerinin tırmanış sırasındaki davranışlarının, İsrail'in aynı anda iki cephede bile çatışma olasılığından endişe duyduğunu kanıtladığını savundu. İsrail'in, direniş ekseninin diğer üyelerinin, kendisinin yıkımına yol açabilecek çok cepheli bir savaşa katılacağından endişe duyduğunu da ekledi. Devrim Muhafızları sözcüsü Tuğgeneral Ramazan Şerif de 14 Nisan'da Dünya Kudüs Günü'nü kutlamak için düzenlediği basın toplantısında, "Güney Lübnan ve Golan Tepeleri'nden Gazze ve Batı Şeria'ya kadar birleşik anti-Siyonist cephenin" kurulmasının kısa sürede İsrail için büyük bir zorluk yarattığını söyleyerek bu konuda konuştu.

Buna ek olarak, İran Cumhurbaşkanı Reisi, Suriye, Türkiye, Cezayir ve Türkmenistan liderleriyle telefonda görüştü ve onlara Filistin'in kurtuluşu için İsrail'e karşı ortak bir cephenin önemini vurguladı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede Reisi, İsrail'in Mescid-I Aksa'daki önlemlerine verilecek bir yanıtı görüşmek üzere İslam İşbirliği Teşkilatı'nı acil toplantıya çağırdı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile yaptığı görüşme, Suriye topraklarına yönelik son saldırıların yanı sıra, görünüşe göre Filistinli örgütler tarafından 8 Nisan'da güney Lübnan'dan İsrail'e üç roket fırlatılması ışığında ekstra önem kazandı. Reisi, Esad'a, dünya düzeninin "direniş ekseni"nin lehine değiştiğini ve "Siyonist rejimin suçlarının" onun zayıflığının ve umutsuzluğunun yanı sıra "direniş güçlerini" bekleyen altın geleceğin göstergesi olduğunu söyledi. Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani'nin 8 Nisan'da Suriye'ye yaptığı ziyaret, İran'ın Suriye'ye hava savunma sistemleri sağladığına dair artan raporlar göz önüne alındığında, Suriye cumhurbaşkanını güçlendirmek ve ülkeler arasındaki koordinasyonu geliştirmek için tasarlandı.

Merkezde Mescid-i Aksa ve Hamas'ın Gazze, Lübnan ve Golan Tepeleri'ndeki durumu daha da kötüleştirmesi ve İsrail'in Suriye'de İran hedeflerine yönelik saldırılarının ardından İsrail sınırlarında son zamanlarda tırmanan olayları içeren olaylar dizisi, özellikle Hizbullah ve İran’a odaklanarak farklı cephelerdeki çeşitli hareketlerin direniş ekseni üyeleri arasında ne ölçüde koordine edildiği sorusunu gündeme getiriyor.

Son yıllarda İran, İsrail'in Suriye'deki ve İran'daki İran hedeflerine karşı artan faaliyetlerine daha iyi bir yanıt vermek için bölgesel vekilleri de dahil olmak üzere İsrail'e karşı stratejik yeteneklerini geliştirmek için artan çabalar sarf etti. İsrail'in saldırılarına rağmen İran, Suriye ve Hizbullah'a çeşitli yollardan silah ve mühimmat ulaştırmaya devam ediyor. Son zamanlarda, Şubat ayında ülkeyi vuran depremin ardından Suriye'ye insani yardım taşıyan konvoyları bile kullandı. Benzer şekilde İran, Suriye'de ve Suriye-Irak sınırında faaliyet gösteren İran yanlısı milisleri güçlendirmeye ve silahlandırmaya devam ediyor ve genel olarak Filistin cephesine ve özel olarak Batı Şeria'ya katılımını yoğunlaştırdı. Bütün bunlar, direniş ekseninin üyeleri arasındaki koordinasyonu artırmak için tasarlanmıştır. Hizbullah ve genel sekreteri Hasan Nasrallah, İsrail'le uzun yıllara dayanan deneyimleri ve aşinalıkları göz önüne alındığında ve örgütün Ocak 2020'de Kasım Süleymani'nin öldürülmesinden bu yana önemli ölçüde artan Tahran'daki statüsü ve etkisi nedeniyle bu kampanyada merkezi bir rol oynamaktadır. İran'ın bölgesel vekilleri kullanarak yürüttüğü çalışma tarzı, Tahran'a dokunulmazlık ve inkar edilebilirlik sağlarken, etkisini koruyor ve bölgesel müttefiklerine kendi silahlarını üretme yeteneği de dahil olmak üzere silah, mühimmat ve teknoloji sağlayarak gücünü artırıyor.

Dahası, en son tırmanış turuna yönelik inisiyatifin doğrudan İran'la değil, Filistin cephesindeki, özellikle de Mescid-i Aksa'daki, direniş ekseni üyeleri arasında önceki, uzun süredir devam eden koordinasyona dayanan gelişmelerle bağlantılı olduğu açık olsa bile, İran ve vekilleri durumdan tam olarak yararlanıyor, bunu İsrail ile yeni bir caydırıcılık dengesi kurmak için bir fırsat olarak görüyorlar. Hamas'ın siyasi şefi İsmail Heniyye ve Filistin İslami Cihad Genel Sekreteri Ziyad en-Nehhale’nin Nasrallah ile görüşmek üzere Beyrut'a yaptıkları son ziyaretler – ve Kudüs Gücü Komutanı’nın Şam'a ve muhtemelen Beyrut'a yaptığı ziyaret – burada önemlidir. Bu olaylar İran koordinasyonunun bir sonucu olmasa ve Tahran tarafından organize edilmemiş olsa bile, İslam Cumhuriyeti söz konusu olduğunda, İsrail ile gelecekteki herhangi bir çatışmayı zorlu bir çok cepheli çatışmaya genişletmesine izin verebilecek güzel bir gelişmedir. İran'ın bu değerlendirmesi, Tahran'ın İsrail'e karşı bir savaşla daha başarılı bir şekilde başa çıkabileceğine dair güvenini artırabilir ve İranlıların ve vekillerinin İsrail'e karşı daha saldırgan bir yaklaşım benimseme istekliliğine katkıda bulunabilir - ki şu anda topyekün bir savaşla ilgilenmediğine inanıyorlar.

Sonuç olarak, İran, Arap ülkeleriyle, özellikle de Körfez'deki ilişkilerini geliştirmeye çalışırken, İsrail ile İran ve direniş eksenindeki ortakları arasındaki gerilimde belirgin ve devam eden bir tırmanma ve aynı zamanda eksen üyeleri arasındaki koordinasyon arttı. Bu koordinasyon, Mayıs 2021'de Beyrut'ta İran, Hizbullah, Hamas ve Filistin İslami Cihad için ortak bir komuta odası kurulduğunda Duvarların Muhafızı Operasyonu sırasında zaten belirgindi.

İsrail, Tahran söz konusu olduğunda, en geniş anlamıyla ve kapsamlı bir bölgesel çatışma bağlamında direniş ekseninin, Irak'taki İran yanlısı milisleri ve Yemen'deki ileri askeri yeteneklere sahip Husileri de içerdiğini dikkate almalıdır. Belki de İran ile Arap komşuları arasındaki gerginliğin azalması, Tahran'a İsrail'e karşı yeteneklerini geliştirme ve stratejik caydırıcılığını yükseltme fırsatı verecektir.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.