Yeni Ortadoğu ve İsrail'in Artan Endişesi

Shirit Avitan Cohen tarafından israelhayom.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “VÜCUT BULAN YENİ ORTADOĞU, İSRAİL İÇİN ARTAN ENDİŞELERİ DE BERABERİNDE GETİRİYOR” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

24 Nisan 2023
Yeni Ortadoğu ve İsrail'in Artan Endişesi

Son birkaç aydır Ortadoğu, ortaya çıkan yeni ittifaklarla birlikte büyük taktik değişimler geçirdi. Bu gelişme bölgedeki güç dengesini değiştirebilir. Henüz bu, "yeni bir Ortadoğu" değil ama İsrail siyasi gelişmeleri yakından takip ediyor. 

Şu anda, Çin ve İran, çabaları ve kaynakları Ukrayna'daki savaşa yönlendiren ve Ortadoğu'da diğer ülkelerin doldurmaya istekli olduğu bir boşluğu geride bırakan ABD'nin aksine, giderek oyuna daha fazla dahil oluyor.

10 Mart'ta Suudi Arabistan ve İran, bölgede ekonomik çıkarları olan Çin'in arabuluculuğunda ve esas olarak İran'ın Yemen'deki iç savaşı engelleme hamlelerine yönelik Suudi Arabistan arzusundan kaynaklanan bir anlaşma imzalayarak bağlarını yeniledi.

Geçen hafta, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad, iç savaş nedeniyle ülkeye yönelik uzun boykotun ardından Suudi Arabistan'ı ziyaret etti. Gezi, Suriye'nin Arap ülkelerinin bağrına dönüşünü işaret ediyordu. Aynı zamanda, Tunus ve Suriye birbirlerinin büyükelçilerini yeniden görevlendirdi. 

Fars Körfezi'nin başka yerlerinde İran, yıllarca süren gerginliklerin ardından Birleşik Arap Emirlikleri'ne büyükelçi atadı. Ayrıca Katar ve Bahreyn diplomatik ilişkilerin yenilendiğini duyurdu. Geçen hafta, konuya ilişkin çok daha önemli değişiklikler de yaşandı. Haberlere göre, on yıl boyunca hiçbir bağ kurmadıktan sonra Suudi Arabistan, Hamas örgütü liderleri İsmail Heniyye ve Halid Meşal'i ağırladı.

Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı olan Assaf Orion, Israel Hayom'a verdiği demeçte, "Daha geniş bir tarihsel perspektiften bakarsak, bu Arap Baharı'nın çarkının durduğu yeni bir dönemdir" dedi. 

"Suriye 2010'dan beri bir iç savaş yaşıyor; İran bölgede yaratılan birçok boşluğu doldurdu ve onu çevreleyen monarşiler ona karşı cephe aldı. Ancak şimdi bir tür yeniden saflaşma görüyoruz; bunun temel nedeni ABD'nin dünyanın diğer bölgelerine odaklanması ve bu nedenle Ortadoğu'ya daha az yatırım yapması. Dahası, ABD'nin güç kullanma isteği, İran'ın 2019'da Suudi Arabistan'a yönelik saldırısından bu yana azaldı."

Orion'a göre, Ortadoğu'daki algı ABD'nin kararlılığının azaldığı yönünde. Bu da bölgedeki ülkelerin ya İran'dan gelen tehdidi azaltarak ya ilişkileri güçlendirip sükûneti teşvik ederek (Suudi-İran anlaşması gibi) ya da bölgedeki birçok ülkenin yaptığı gibi süper güçlere olan bağımlılıklarını çeşitlendirerek kendileri için savaşmaları gerektiği anlamına geliyor. 

Orion, "Çin, ABD'nin yaptığı gibi herhangi bir güvenlik garantisi sunmadı ve en sevdiği araç olan ekonomiyi kullanarak siyasi hedeflerini destekliyor" dedi. 

Ancak ABD bölgeyi terk etmedi. Gerçek şu ki, Suudi Arabistan Çin ile bağlarını sürdürürken, ABD'den güvenlik garantileri istiyor ve bir Amerikan şirketi olan Boeing'den on milyarlarca dolara uçak tedarik ediyor.

Orion, "Bölgede gördüğümüz şey, bir tarafı seçmek yerine, bağımlılığın, çoklu bağlantıların, tedarikçilerin ve diyalogların bir tür çeşitlendirilmesidir" dedi. 

İsrail Dışişleri Bakanlığı bölgedeki gelişmeleri yakından takip ediyor. "Herkes herkesle konuşuyor," diye açıkladı bir yetkili bu durumu. "Beş yıl önce kamplaşma netti, fakat son yıllarda konuşma eğilimi oldu." 

İsrail de 2020'de İbrahim Anlaşması'nın imzalanmasıyla Ortadoğu'nun değişmesine büyük katkı sağladı. Kudüs de "herkesle konuşuyor” -Abu Dabi ile resmi olarak ve paktı genişletmek için diğer birçok ülkeyle gayriresmi olarak. İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin son zamanlarda ısınması, ilişkilerin düşürüldüğü uzun bir dönemin ardından, güç haritasını da yeniden şekillendiriyor.

Çin'in ekonomik bir güç olarak sahneye çıkması, hem ABD'nin Ortadoğu'ya daha az müdahil olması, Kudüs'ün duruşunu zayıflatması hem de Washington'un Pekin'i bir numaralı düşmanı olarak görmesi nedeniyle İsrail'i etkiliyor. 

Bununla birlikte, İsrail'in karşı karşıya olduğu en önemli tehdit, özellikle de onu ekonomik olarak izole etme çabaları zayıflarken, İran'dan geliyor. Nükleer anlaşma yeniden canlandırılmadı, ancak rejime de önemli bir yaptırım uygulanmadı ve Tahran, diğer ülkelerin kendileri için oluşturduğu riski azaltmak için yakın olmaya çalıştıkları bölgede önemli bir oyuncuya dönüşüyor.

"İran'ın kendine güveni çok fazla, izolasyonun sona erdiğini hissediyor. Ülke Irak'ta, Suriye'de ve Türkiye'ye karşı çok aktif. Yemen'deki savaşı yatıştırmayı bile başarabilir" diyen Orion, ancak İran ve Suudi Arabistan'ın aslında dost ülkeler olmadığını, fakat "bu aşamada uluslar arasındaki bağları yeniden kurmanın ikisinin de yararına olduğunu" vurguladı. 

Güvenlik düzeyinde İsrail; İran, Irak, Yemen, Suriye ve Lübnan'ı içeren, Filistin arenasıyla bağlantılı direniş ekseninine karşı pozisyon aldı - Mecdu saldırısının planlanması ve icrasından Lübnan topraklarından İsrail'e düzinelerce füze atılmasına kadar. Orion'a göre, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın özgürlük alanının artıyor olması, İsrail'in güç imajının zayıfladığını gösteriyor ve bu da güvenliği ve diğer Ortadoğu ülkelerinin bizimle bağlarını genişletme arzusunu etkiliyor.

İsrail, yargı reform üzerine oluşan iç kriz nedeniyel ve hükümetin zayıflığı dolayısıyla hem içeriden hem de dışarıdan güçsüz olarak algılanıyor. Ve bu tam da şu anda ülkeye karşı harekete geçme girişimlerinin artmasına neden oldu. 

Orion, "İsrail'in İbrahim Anlaşması'ndaki değerinin ölçüsü, gerektiğinde askeri güç ve siyasi güç kullanma konusunda katkıda bulunabileceği anlayışı üzerine kuruludur ve buna ABD ile stratejik ilişkiler de dahildir" dedi ve ekledi: "Bu iki şey son zamanlarda zayıflıyor.”

Başbakan Binyamin Netanyahu, Washington'a davet edilmedi ve BAE'ye yaptığı ziyaret, [Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar] Ben Gvir'in Tapınak Dağı'na çıkışının ardından iptal edildi. Bu kapıyı kapatmıyor ve hikayenin sonu değil, ama şu anki durumun resmi bu.

Başka bir siyasi yetkili, güvenlik politikası gelişmelerinin "bölgede vekil güçler oluşturması ve Hamas bütçesinin çoğunu sağlaması dolayısıyla oluşan büyük İran korkusunun bir ürünü olduğunu ve bunun dahi İsrail'i gereken herhangi bir alanda İran’a saldırmaktan caydırmadığını" söyleyerek durumu farklı bir şekilde tanımladı. “İsrail, kendisini yormak ve sabote etmek için tasarlanan faaliyetlerin çoğunu engelliyor ve bu, kümülatif Arap zayıflığının klasik bir işareti haline geliyor." dedi. 

Dahası, İsrail, ABD desteği azalmış olsa bile, sadece kenarda durmuyor. Kudüs, Azerbaycan, Bahreyn, BAE ve son zamanlarda Türkmenistan gibi İran'ı çevreleyen ülkelerde büyükelçilikler kurdu.

Çin ile ekonomik çıkarları gözetmekte olduğu  gibi, İsrail geçmişte ilişki kurduğu ülkelerle de bağlarını derinleştirmek için aynı şekilde çalışıyor (Örn; ABD, Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile teşvik edilen ekonomik projeler ve elbette - geçen yıl Sde Boker'de düzenlenen zirvenin ardından Mayıs ayında Negev Forumu'nun Fas'ta beklenen yıllık toplantısı.)

Kudüs'teki yetkililer, İsrail adına yapılan bu tür çalışmaların İran'ı da aynı şekilde yanıt vermeye ve bölgedeki müttefiklerle yakınlaşmaya teşvik ettiğini ve Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn ile temaslarının nedeninin bu olduğunu söylüyor.

İsrail ve Suudi Arabistan'a gelince, kısmen yeni İsrail hükümetinin yapısı nedeniyle normalleşme çabalarında bir atılım olduğuna dair bir işaret yok. Ancak İsrail Dışişleri Bakanlığı, seçeneğin masadan kalkmadığını söylüyor.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.