İsrail'in Kıyamet Senaryosu: Topyekun Saldırı

Dr. Mordechai Kidar tarafından makorrishon.co.il adlı internet sitesinde kaleme alınan “KIYAMET SENARYOSU: SURİYE, IRAK, LÜBNAN, YEMEN, GAZZE VE İSRAİL'İN İÇİNDEN TOPYEKÜN BİR SALDIRI” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

11 Nisan 2023
İsrail'in Kıyamet Senaryosu: Topyekun Saldırı

Sevgili okuyucularıma bir not. İsrail'de yaratabilecekleri panik nedeniyle aşağıda yer alan bilgileri yayınlayıp yayınlamamak konusunda biraz tereddüt ettim. Bununla birlikte, Orta Doğu ortamında ve özellikle Irak'ta, bu bilgiler oldukça fazla sayıda kişi arasında bilinmekte ve açık bir tartışma konusu olarak ortada durmaktadır ve bu nedenle İsrail'deki halkın da bunlardan haberdar olmaması imkansızdır. Özellikle de bu bilgilerin, İsrail’in güvenliğini ve varlığını, Irak vatandaşlarını ilgilendirdiklerinden çok daha fazla ilgilendirdiğini bilmemeleri mümkün değil. Ayrıca İsrail medyasında zaman zaman bu konular gündeme geliyor, ben de bu konuları burada işlemeye karar verdim.

Yıllardır tanıdığım bir kaynak – Ortadoğu'dan bir gurbetçi, İsrail'in destekçisi, Avrupa'da yaşayan ve İran ve Irak'taki insanlarla sürekli temas halinde olan bir kaynak – bana İran'ın öngörülebilir gelecekte, İsrail'e karşı Arap ülkelerinde elindeki tüm güçleri içerecek birleşik bir saldırı başlatmayı planladığı yönündeki değerlendirmelerini aktardı: 

Lübnan'da - Bazıları hassas binlerce füze ve İHA ile Hizbullah ve Hamas.

Suriye'de - Silahlı ve hazır durumda 17 milis gücü: Fatımiyyun Tugayı, Zeynebiyyun Tugayı, Nucaba, Hizbullah, Ebu’l-Abbas Tugayı, Asa'ib Ehl-i Hak, Horasani Tugayı ve daha fazlası. İran Suriye'ye çok sayıda fırlatılmaya hazır füze ve İHA transfer etti.

Irak'ta - füzeler ve İHA'larla donanmış onlarca milis gücü.

Yemen'de - İsrail'e ulaşan füzeleri ve uzun menzilli İHA'ları olan Husiler.

Gazze'de - İsrail Savunma Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri üslerini devre dışı bırakabilecek füzelerle Hamas ve diğer silahlı güçler.

İran'ın misillemeye maruz kalmamak için kendi topraklarından İsrail'e hiçbir şey göndermemesi muhtemeldir.

Irak'tan bana ulaşan değerlendirmelere nazaran iddialı olsa da bu benim yorumum.

İran, Mescid-i Aksa'yı İsrail işgalinden ve zulmünden kurtarma görevi bahanesiyle, İsrail'e karşı kapsamlı, bütünleşik ve koordineli bir saldırı gerçekleştirecektir. İlk aşama, yukarıda belirtilen tüm taraflardan aynı anda bir füze ve İHA yağmuru olacak ve İran'ın tahmini, Demir Kubbe bataryalarının stokunun hava saldırısının başlamasından itibaren iki ila üç saat içinde tükeneceği, ardından İsrail hava sahasının açık olacağı ve hava kuvvetlerinin hasar görerek çökeceği yönünde.

İlk aşama olan hava saldırılarına, İsrail altyapı sistemlerine yönelik bir siber saldırı da eşlik edecek. Hava kuvvetleri üslerini, donanma üslerini, ordu üslerini, elektrik, bilgisayar, iletişim, yol ve su altyapılarını vuracak bir siber saldırı ile füze ve İHA yağmuruyla dolu bir günün ardından, ikinci aşama başlayacak: Lübnan, Suriye ve Gazze'den piyadeler, mekanize kuvvetler tarafından koordineli bir kara saldırısı, tanksavar silahlarıyla donatılmış dağ bisikletleri ve ATV'ler, engelleri aşacaklar ve Yahudi yerleşimlerine mümkün olan en kısa sürede ulaşmak için İsrail kara kuvvetlerine saldıracaklar.

İranlıların hesabı, rezervlerin seferber edilmesinin birkaç gün süreceği ve ülke genelinde yaratacağı karmaşa nedeniyle en fazla kısmi olacağı yönünde. İsrail Savunma Güçleri takviyeleri çeşitli cephelere zamanında ulaşmayacak ve bu nedenle düzenli kuvvetler, Yom Kippur Savaşı sırasında Kanal ve Golan'da olduğu gibi kara saldırısı karşısında saatler içinde çökecek. Suriye, Lübnan ve Gazze'den kara kuvvetlerinin işgali, İsrail halkının moralini bozmak ve Arap ve İranlı milisler tarafından yakalanacak birçok İsraillinin hayatını kurtarmak için hükümeti teslim olmaya zorlamak amacıyla İsrail yerleşimlerine odaklanacaktır. İsrail medyası ve özellikle sosyal medya grupları İsrail kamuoyundaki paniği artıracaktır.

İranlıların savaşta Filistinlilere nasıl bir rol atfettikleri belli değil. Bununla birlikte, Hamas ve Filistin Yönetimi'nin, yerleşim yerlerine ve askeri üslere yönelik saldırıların yanı sıra, İsraillilere, orduya, polise ve yollarda yürüyen sivillere zarar vermek için ellerinden gelen her şeyi yapmaya zorlaması muhtemeldir.

Ayrıca İranlılar, Celile ve Negev'deki Arapların İsrail Savunma Güçleri’ne ve devlete karşı yolları kapatmak, köprülere zarar vermek, yollara petrol dökmek, kavşakları kapatmak, yüksek gerilim hatlarına zarar vermek ve Yahudi yerleşimlerine saldırmak gibi eylemlerde bulunmalarını bekliyor. Ulusal Muhafızlar henüz faaliyete geçmediği için bu operasyonlar İsrail'e ve kara saldırısına dayanma kabiliyetine büyük zarar verecek, diğer yandan da bu operasyonları gerçekleştirenlere çok düşük bir bedele mâl olacaktır.

İran'ın müttefikleri olan Rusya ve Çin, "her iki tarafı da şiddeti durdurmaya çağıracak", İran'ı neredeyse açıkça destekleyecek ve İsrail'de neler olup bittiği hakkında bilgi verecek. Türkiye, şiddet eylemlerini durdurma çağrısına katılacak, ancak dolaylı olarak İran'ı destekleyecektir. Arap ve İslam dünyasında, kitlelerin İkinci Lübnan Savaşı'nda Hasan Nasrallah'a verdiği desteğe benzer şekilde, İran'a ve onun Siyonist varlığı ortadan kaldırma eylemine destek gösterileri için kalabalıklar ortaya çıkacak. Bu kez, 2006'dan farklı olarak, Suudi Arabistan İsrail'e yönelik saldırıya karşı olumsuz bir tavır almayacaktır.

Amerikan ve Avrupa hükümetleri askeri müdahalede bulunmayacaklar, ancak sözlerle yetinecekler; çünkü Batı'da hiç kimse NATO'nun mühimmat depolarını boşaltan ve liderlerinin kendilerine ait olmayan savaşlara müdahale etme arzusunu kurutan Ukrayna'dan başka bir savaş alanı aramıyor. Bazıları İran saldırısını, İsrail'in yıllardır neden olduğu "baş ağrısından" kurtulmak için bir fırsat olarak görecek. Bu görüş, İsrail Devleti'ndeki iç karışıklığın, seferber olmak ve savaşmak için tüm iradesini kaybetmiş, tükenmiş bir sivil güce sahip çelişkili ve dağınık bir ülke imajı yaratmasından sonra ve öte yandan, yolları kapatmaya bile yeterince davranamayan yönsüz, sorumsuz, yönetilemez ve güçsüz bir hükümetin varlığı sonucu son aylarda yoğunlaştı. 

Batı'nın bakış açısına göre, İsrail'in kaybı o kadar da korkunç değil; çünkü her halükarda Ortadoğu, İsrail'den çok daha önemli ülkeler olan Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri zayıf Batı koalisyonuna sırtlarını dönmeye ve Rusya, Çin, İran, Kuzey Kore, Venezuela’yı ve başka bazı ülkeleri içeren güçlü ve büyüyen Doğu İttifakı'na katılmaya karar verdiklerinde Batı'ya sırtını döndü. 

İran hükümeti, İran'ın atom bombası üretimine doğru koşmasını açıkça görmezden gelen Amerika'nın ve genel olarak Batı'nın, İran'ı memnun etme, yaptırımları kaldırma ve uluslar ailesinin saygın bir üyesi olarak kabul etme arzusundan çok etkilendi. Batı'nın bu davranışı, İran'daki karar vericilerin kalplerinde, Batı'da hiç kimsenin İsrail'e yönelik yukarıda tarif edildiği gibi bir hava ve kara saldırısını durdurmak için pratik askeri düzeyde hiçbir şey yapmayacağı hissini aşılamaktadır.

Suriye'nin doğusunda bulunan Amerikan güçleri, İsrail'in çıkarlarını değil, Amerikan çıkarlarını korumak içindir ve İran, bu Amerikan güçlerine füzeler ve insansız hava araçlarıyla saldırmakta sorun yaşamadığını birkaç kez göstermiştir. Amerikan yönetimi, Amerikan Yahudilerindeki liberal çoğunluğun İsrail'e karşı özellikle son zamanlardaki olumsuz tutumunu biliyor ve bu nedenle İsrail'in İran işgaliyle tek başına başa çıkmasına izin vermesi halinde çok büyük bir kamusal ve siyasi bedel ödeyeceğinden korkmuyor. Biden elbette kameralara "İsrail'in kendini savunma hakkı olduğunu" ilan edecek, ama gerçek bir adım atmamaya çalışacaktır.

Koordineli bir füze ve İHA saldırısı bir teori değildir; İran zaten 14 Eylül 2019'da Suudi Arabistan'a böyle bir saldırıda bulundu ve bu saldırı Suudi Arabistan'ın aylarca petrol ihraç etme kabiliyetine büyük zarar verdi. Muhtemelen Suudi Arabistan'ın İbrahim Anlaşması'na katılmaktan kaçınmasının nedeni ve Suudi Arabistan'ı - diğer taraflarla birlikte - son zamanlarda İsrail'le olan anlaşmalarını terk etmeye ve İran kampına katılmaya iten faktördü. Trump'ın başkanlığındaki ABD ve Avrupa, 2019'daki saldırının ardından İran'a karşı hiçbir şey yapmadı, bu yüzden bugün Biden başkanlığında da hiçbir şey yapmayacakları kesin.

Bu senaryonun -İsrail'e yönelik bir hava ve kara saldırısının- ne kadar gerçekçi olduğunu bilmiyorum; ancak öngörülebilir gelecekte gerçekleşme ihtimali sadece yüzde bir olsa bile, İsrail Devleti'nin tek bir organ olarak hareket etmesi gerekir ve koalisyonun, ülkeyi tüm silahlarıyla,  birlikleriyle, kuvvetleriyle, üsleriyle, polisiyle (Ulusal Muhafızlar dahil), elektrik altyapısı, iletişim ve ulaşım, savunma ve saldırı siber, acil durum yönetimi, yiyecek ve su temini, vb. kabiliyetleriyle ordu açısından bu senaryoya hazırlamak için muhalefetle birlikte çalışması çok önemlidir. 

İsrail halkı yaşamak istiyorsa, Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve Gazze, kaybedecek neredeyse hiçbir şeyi olmayan İsrail'e komşu başarısız ülkeler üzerinde hakimiyetini kurmayı başaran İran ahtapotuyla -zihinsel ve maddi olarak- savaşa hazırlanmalıdır. Katar'ın parası ve Cihad medya kanalı el-Cezire, İsrail'e yönelik nefret ateşine sürekli olarak jet yakıtı döküyor ve Ortadoğu'daki ve daha geniş dünyadaki kamuoyunu büyük, nihai kampanyaya hazırlıyor. Katar'ın parası, Katar'daki insan hakları ihlallerinden ve yabancı işçilerden Katar'ın müttefiki İran'ın İsrail'e yapmayı planladığı şeye kadar, Katar'ın görmelerini istemediği şeyleri görmemeleri için Batı'daki politikacıları da satın aldı.

Beyler, uyanın. Bu tehlikeli senaryo gerçekçi olabilir.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.