İran-Suud Anlaşmasının Gizli Maddeleri

Hasan Illaik tarafından thecradle.co adlı internet sitesinde kaleme alınan “İRAN-SUUDİ ANLAŞMASININ GİZLİ GÜVENLİK MADDELERİ” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

13 Mart 2023
İran-Suud Anlaşmasının Gizli Maddeleri

Çin'in himayesinde, 10 Mart'ta Pekin'de, uzun süredir bölgesel rakipleri olan İran ve Suudi Arabistan, yedi yıllık bir aradan sonra diplomatik ilişkileri yeniden kurmak için bir anlaşmaya vardılar.

En iyimser yaklaşımla, anlaşma, Batı Asya'da ve dünyada sürmekte olan büyük değişiklikleri yansıtan tarihi bir stratejik anlaşma olarak görülebilir. En kötüsü, iki önemli rakip arasında, doğrudan, düzenli iletişim için değerli bir alan sağlayacak bir "ateşkes anlaşması" olarak nitelendirilebilir.

Cuma günkü Çin-Suudi-İran ortak açıklaması, Tahran ile Riyad arasında 2016'dan bu yana kesilen diplomatik ilişkilerin restorasyonunun duyurulmasının ötesinde güçlü sonuçlar doğurdu.

Bildiri çok açık şekilde şunları içeriyor:

- Suudi Arabistan ve İran İslam Cumhuriyeti büyükelçiliklerinin iki aydan kısa bir süre içinde yeniden açılması.

- Devletlerin egemenliğine saygı.

- Suudi Arabistan ve İran arasında 2001 yılında imzalanan güvenlik iş birliği anlaşmasının etkinleştirilmesi.

- 1998 yılında taraflar arasında imzalanan ekonomik, ticaret, yatırım, teknoloji, bilim, kültür, spor ve gençlik sektörlerinde işbirliği anlaşmasının etkinleştirilmesi.

- Üç ülkeyi bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliği teşvik etmek için her türlü çabayı göstermeye çağırmak.

İlk bakışta, ilk dört madde, Çin'in arabuluculuğundaki anlaşmanın esasen uzun zamandır düşman olan iki ülkenin diplomatik ilişkilerinin onarılmasını hedeflediğini gösteriyor. Fakat aslında, beşinci madde, devletler arasındaki ortak ifadelere eklenen standart metinden uzaktır.

Bildiri, Çin'in İran ve Suudi Arabistan ile ortaklaşa "barışçı" rolünü oynadığı Batı Asya'daki çatışmalar için yeni bir referans oluşturuyor gibi görünüyor; Pekin, çeşitli bölgesel çatışmalarda rol üstleniyor veya ilgili tarafları etkiliyor.

Müzakerelere aşina olan kaynaklar, The Cradle'a, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in sadece Tahran ile Riyad arasında halihazırda devam etmekte olan bir anlaşmayı yapmadığını açıkladı. Şi, aslında, bu anlaşmanın gerçekleşmesinin yolunu kişisel olarak açtı. Çin devlet başkanı, Aralık 2022'de Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaretten bu yana ve daha sonra İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Şubat 2023'ün ortalarında Pekin'e yaptığı ziyaret sırasında ayrıntılarına derinlemesine baktı.

Çin'in himayesinde birden fazla müzakere turu yapıldı ve bu süre zarfında İranlılar ve Suudiler, daha önceki görüşme turlarında Irak ve Umman'da aralarında müzakere edilen ayrıntıları tamamladılar.

İki tarafın son görüşme turunda (6-10 Mart 2023) bir anlaşmaya varacakları hiçbir şekilde kesin değildi. Ancak Çin temsilcisi, iki delegasyon arasındaki tüm engellerin üstesinden gelmeyi başardı ve ardından taraflar anlaşmayı Cuma günü duyurmak için kendi liderliklerinden onay aldı.

Bölgesel garantör olarak Çin

Geçtiğimiz birkaç gün içinde, Çin'in arabuluculuğunda yürütülen bir Suudi-İran anlaşmasının stratejik sonuçları ve Çin'in ABD'ye karşı küresel rolü üzerindeki etkisi hakkında çok şey yazıldı. Fars Körfezi her iki güç için de stratejik bir bölge ve Çin'in enerji arzının ana kaynağıdır. Pekin'in iki stratejik müttefiki arasındaki gerilimi azaltmak için müdahale edişinin sebebi muhtemelen budur. Bu aynı zamanda, uzun zamandır bölgenin "güvenlik garantörü" olarak görülen Washington'un asla başaramayacağı bir şeydi.

Kuşkusuz, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın "stratejik maceracılığı" ve ABD'nin bölgesel etkisinin azalmasını dengelemek için küresel değişimleri istismar etmesi hakkında çok şey söylenecek. Çok kutuplu, Amerika sonrası bir düzenin yükselişi, geleneksel ABD müttefiklerine, Washington'dan uzakta ve acil ulusal çıkarlarına hizmet etmek için uluslararası seçeneklerini keşfetmeleri için biraz alan sağlıyor.

Suudi Arabistan'ın mevcut çıkarları, Muhammed bin Selman’ın ülkesi için belirlediği iddialı siyasi, ekonomik, finansal ve kültürel hedeflerle ilgilidir ve iki sütuna dayanmaktadır:

Riyad'ın büyük planlarını gerçekleştirmeye yardımcı olacak küresel sistemik değişikliklere uyum sağlamak için bölgesel ve küresel ortaklıkları çeşitlendirmek.

Suudi Arabistan'ın büyük projelerini, özellikle de Riyad'ın kendisini finans, iş, medya ve eğlence endüstrisi için bölgesel bir kuluçka makinesine dönüştürmeyi öngördüğü Muhammed bin Selman’ın "Vizyon 2030" daki ana hatlarını uygulamasına izin vermek için güvenlik ve siyasi istikrar sağlamak - BAE'nin on yıllar önce veya Beyrut'un 1975'teki Lübnan iç savaşından önce oynadığı role benzer şekilde.

Kısacası, Riyad'ın stratejik hedeflerini gerçekleştirebilmesi için bölgesel ve iç güvenlik ile istikrar hayati önem taşıyor. Bu nedenle, İran ve Suudi Arabistan'a güvenlik zorunluluklarının yerine getirileceğine dair güvence vermek için Pekin Anlaşması'na gizli maddeler eklendi. Bu ayrıntılardan bazıları, müzakerelerde yer alan bir kaynağın izniyle The Cradle'a sağlandı:

- Hem Suudi Arabistan hem de İran İslam Cumhuriyeti, güvenlik, askeri veya medya düzeyinde her iki devleti de istikrarsızlaştıran herhangi bir faaliyette bulunmamayı taahhüt eder.

- Suudi Arabistan, Iran International gibi İran'ı istikrarsızlaştırmaya çalışan medya kuruluşlarını finanse etmeme sözü verdi.

- Suudi Arabistan, İran tarafından terörist olarak tanımlanan Halkın Mücahitleri Örgütü, Irak'ta bulunan Kürt grupları veya Pakistan’da faaliyet gösteren militanlar gibi örgütleri finanse etmeme sözü veriyor.

- İran, müttefik örgütlerinin Irak toprakları içinden Suudi topraklarını ihlal etmemesini sağlama sözü veriyor. Müzakereler sırasında, Eylül 2019'da Suudi Arabistan'daki Aramco tesislerinin hedef alınması ve İran'ın müttefik bir örgütün Irak topraklarından benzer bir saldırı gerçekleştirmeyeceği garantisi hakkında tartışmalar yapıldı.

- Suudi Arabistan ve İran, bölgede kalıcı barışı güvence altına alan siyasi bir çözümü güvence altına almak için bölgedeki çatışmaları, özellikle Yemen'deki çatışmayı çözmek için mümkün olan tüm çabayı göstermeye çalışacaktır.

Pekin müzakerelerine katılan kaynaklara göre, Ocak ayında Riyad ile Yemen'in Ensarullah direniş hareketi arasındaki doğrudan görüşmelerde önemli ilerlemeler kaydedildiği için Yemen'deki çatışma hakkında hiçbir ayrıntı üzerinde anlaşmaya varılmadı. Bunlar, ABD ve BAE'nin Yemen savaşının çözülmesini önlemek için öfkeyle baltalamaya çalıştığı iki savaşan devlet arasında büyük anlaşmalara yol açtı.

Ancak Pekin'de İran ve Suudiler, Riyad ile San’a arasında zaten varılmış olan kararların ilerletilmesine yardımcı olmayı ve yedi yıllık savaşı sona erdirmek için bunların üzerine inşa etmeyi kabul ettiler.

Bu nedenle, Pekin açıklaması öncelikle diplomatik yakınlaşmayla ilgili konuları ele alsa da, İran-Suudi anlaşmalarına esas olarak güvenlik zorunlulukları etrafında aracılık edildiği görülmektedir. Her iki tarafın destekçileri muhtemelen ülkelerinin anlaşmada daha iyi performans gösterdiğini iddia edecekler; ancak daha derin bir bakış, anlaşma şartlarında sağlıklı bir denge olduğunu ve her iki tarafın da diğerinin güvenliğine müdahale etmeyeceğine dair güvence aldığını gösteriyor.

İran hiçbir zaman Suudi Arabistan'ın güvenliğini baltalama arzusunu ilan etmemiş olsa da, bazı bölgesel müttefikleri bu konudaki niyetlerini gizlemediler. Buna ek olarak, Muhammed bin Selman, Suudi istihbarat servislerinin son yıllarda yapmakta olduğu, özellikle İran'ın terörist gruplar olarak sınıflandırdığı silahlı muhalif ve ayrılıkçı örgütleri destekleyerek ve finanse ederek İran içindeki mücadeleyi sürdürme niyetini açıkça ilan etti.

Bu anlaşmanın güvenlik önceliklerini geçen hafta Pekin'de tespit etmek kolay olmalıydı. Sonuçta, anlaşma Suudi Arabistan ve İran Ulusal Güvenlik Konseyleri arasında imzalandı ve her iki ülkeden istihbarat servislerinin katılımını içeriyordu. İran heyetinde İran İstihbarat Bakanlığı ve İslam Devrim Muhafızları Ordusu'nun istihbarat kollarından subaylar vardı.

Bölgesel güvenlikle ilgili ayrı bir notta - ancak Pekin Anlaşması'nın bir parçası değil - müzakerelere katılan kaynaklar The Cradle'a, görüşmeler sırasında Suudi heyetinin Riyad'ın, başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasından önce Tel Aviv ile normalleşmeyi reddettiğini ve 2002 Arap barış girişimine olan bağlılığını vurguladığını doğruladı.

Belki de en dikkat çekici olan ve tarafların bir anlaşmaya varma kararlılığını gösteren şey, İran ve Suudi istihbarat heyetlerinin İsrail istihbaratının farkında olmadan beş gün boyunca Çin'in başkentinde bir araya gelmesidir. Belki de Çin'in – ABD'nin aksine – bu değişen zamanlarda bir anlaşmanın nasıl yapılacağını anladığının bir başka kanıtıdır.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.