Tartışmalı Fransız dergisi Charlie Hebdo, geçtiğimiz günlerde İran İslam Cumhuriyeti'nin en üst düzey dini ve siyasi otoritesini tasvir eden aşağılayıcı karikatürler yayınladı ve bu da ülkede ve dünyada yaygın bir kınamaya neden oldu.
Aptalca eylem, Fransa ile İran arasında diplomatik bir kriz yarattı ve binlerce genç İranlıyı protesto için Tahran'daki Fransız büyükelçiliği önünde toplanmaya teşvik etti.
Burada konu ironinin ya da hicvin önemini yadsımak değil, Charlie Hebdo'nun ideolojisini oluşturan söylemsel unsurlara ışık tutmaktır.
Modernleşmeye ve sekülerleşmeye yönelik sürekli olarak duyulan ihityaç doğrultusunda Müslüman bir öznenin nasıl irrasyonelleştirildiğinin bir analiziyle başlamamız gerekiyor.
Bu ideolojik irrasyonelleştirme doğrultusunda, bir Müslüman, modern toplumlardaki kutsal değer olan "ifade özgürlüğü" hakkında doğru bir bilgi sahibi olmadan, rasyonel söylemden yoksun biri olarak görülür.
Bu argüman doğrultusunda, bir Müslüman, kötü şöhretli Fransız dergisini eleştirmeye cesaret ederse, Müslümanları -fiziksel ve ideolojik olarak- akıl aleminden dışlayan Müslümanlık durumu nedeniyle görmezden gelineceğini söyleyebiliriz.
Yine, burada söz konusu olan asıl sorun, "ifade özgürlüğünün" savunulması değildir. Sorun, gerçek sorun, iktidarla, bir azınlığın – iktidar açısından bir azınlığın – iktidara sahip olanlar veya iktidarda olanlar tarafından sürekli taciz edilmesiyle ilgilidir.
Charlie Hebdo'nun Müslümanlara yönelik saldırgan tutumunun uzun bir geçmişi var. Hiç kimse derginin hegemonik paradigmaya ait olduğunu inkâr edemez – Müslümanları sürekli "öteki" olarak tasvir eden bir paradigma.
Dergi editörlerinin bir terör saldırısının hedefi olduğunu kimse inkâr edemez. Ancak aynı editörler, Müslümanları normatif çerçeve içinde yabancı bir beden olarak gören söylemsel bir topluluğun parçasıydı ve olmaya devam ediyor.
Liberal çifte standartlardan ya da antropolog Mayanthi L. Fernando'nun "Huzursuz Cumhuriyet: Müslüman Fransızlar ve Sekülarizmin Çelişkileri" adlı kitabında "hoşgörü asimetrileri" olarak adlandırdığı şeyden bahsetmek de gerekir.
Fernando'nun kitabında açıklamaya çalıştığı şey, liberalizmin yabancı olarak kabul edilen bazı uygulamaları "ahlaki bir topluluğa" ait oldukları için reddedebileceğidir.
Başka bir deyişle, Fernando "biz" denilen bir şey olduğunu düşünüyor – beyaz, liberal, laik – rasyonalitenin varsayılan konumu olarak inşa edilmiş politik bir "biz".
Bu "bizin” karşısında, dergiyi kınamaya cesaret ettiklerinde, tarafsız olamamakla suçlanan ve uygarlaşmamış ya da hala uygar olma sürecinde olan bir halk topluluğu olarak Müslümanları buluyoruz.
Müslüman sadece kendi bakış açısı adına ve kendi bakış açısından konuşabilir. Karikatürleri kınamaya devam ederlerse, normatif söylem aşırılıkçılık ve terörizm dilini kullanır.
Bu sadece bir dil oyunu değil. Bu dil, "aşırılıkçılar" veya "teröristler" olarak etiketlenenleri tanımlamak ve cezalandırmak için kullanılır - burada güvenlikçi devletin tüm araçları devreye girer: İzlemeden işkenceye ve ölüme.
Resmi anlatı bize Charlie Hebdo'nun hiciv dergisi olduğunu, eleştirilerinden kimseyi esirgemeyen bir dergi olduğunu ve bu yüzden derginin korunması gerektiğini söylüyor.
Ancak, Charlie Hebdo'nun ideolojik evrenine uyan söylemsel malzemelerden biri olan Fransa'daki laikliğin tarihine dikkat edersek, alternatif bir görüş elde ederiz.
Charlie Hebdo, İslamofobi olarak bilinen siyasi-ideolojik kümeye aittir. İslamofobiyi, Müslümanlık ifadelerini veya algılanan Müslümanlığı hedef alan bir ırkçılık türü olarak tanımlayabiliriz. Özerk bir Müslüman siyasi kimlik olasılığını engellemek gibi açık bir siyasi hedefi olan bir ırkçılık.
Charlie Hebdo mevcut hegemonik statükonun bir parçasıdır. Bu hicivsel bir şey değildir, çünkü hicvi doğru şekilde uyguluyor olmak için, yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya doğru inşa edilmiş bir mizah anlayışına sahip olmanız gerekir.
Hicivleriniz yukarıdan aşağıya modelini takip ediyor ve Siyahlara, göçmenlere ve Müslümanlara yönelik birçok iğneleme örneğine sahipsiniz. Sadece iktidarda olanlar veya güce sahip olanlar yukarıdan aşağıya mizah anlayışını komik bulabilirler.
Hatta derginin komik olmaktan çok, Müslümanların ve diğer savunmasız azınlıkların 'ötekileştirilmesini' pekiştirdiğini söyleyebiliriz. Charlie Hebdo ırksallaştırıcı dili olduğu gibi koruyor.
Müslümanların sesleri susturulduğunda, birileri Müslümanların Charlie Hebdo'yu eleştirmeye hakları olmadığını söylediğinde, "ifade özgürlüğü" gürültüsünün ardında duyduğumuz, ayrıcalığını korumaya çalışan normatif dildir.
Kudüs Haber Ajansı - KHA