Dünya Kupası'nda Filistin'e Destek İsrail'e Ret

Iqbal Jassat’ın crescent.icit-digital.org adlı internet sitesinde kaleme aldığı “KATAR DÜNYA KUPASI'NDA FİLİSTİN: DİRENİŞ KUTLAMASI VE ‘NORMALLEŞMENİN’ REDDİ” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

12 Aralık 2022
Dünya Kupası'nda Filistin'e Destek İsrail'e Ret

Filistin'in popüler İslami kurtuluş hareketi HAMAS'ın kuruluşunun 35. yılını kutladığı bir dönemde, Katar 2022'nin Dünya Kupası'nı Filistin ile dayanışma kutlamasına dönüştürmesi bir tesadüf mü?

Öyle olsun ya da olmasın, bu iki olayın Filistin'in dünyadaki milyonlarca insanın kalbine ve zihnine gömülü kaldığını göstermek için bir araya gelmiş bulunduğu inkâr edilemez.

HAMAS, yalnızca nükleer silahlara ve kitle imha silahlarına (KİS) sahip işgalci rejimin askeri vahşetine dayanmak için muazzam bir kapasite geliştirmekle kalmadı; ama aynı zamanda Arap mahallesinde eşi benzeri olmayan askeri durumunu da geliştiriyor.

Bu, İsrail, ABD ve genel olarak Batı tarafından "terörizm" olarak aşağılanan bir özgürlük mücadelesine önderlik etmek için gerçekten de dikkate değer bir başarı -tıpkı Güney Afrika'nın apartheid karşıtı mücadelesine iftira atılması gibi.

ABD Savunma Bakanlığı, Afrika Ulusal Kongresi’ni 1988 tarihli bir raporda "terörist gruplar” arasında listeledi.

Aslında Nelson Mandela, 2008 yılına kadar ABD'nin "terörist izleme listesinde" kaldı.

Eski İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher'ın 1987'deki şu sözünü hatırlayın: "AUK tipik bir terör örgütüdür... Bu örgütün güney Afrika'daki hükümeti yöneteceğini düşünenler hayal dünyasında yaşıyor."

Amerika'nın kurtuluş savaşlarına katılan bireyleri ve hareketleri keyfi bir şekilde "terörist" olarak sınıflandırması saçmalığı, Barbara Masekela'nın üzücü deneyiminde kendini göstermektedir.

2007 yılında, 2003-2006 yılları arasında Güney Afrika'nın eski ABD Büyükelçisi olan Masekela’nın, AUK üyesi olduğu gerekçesiyle hasta kuzenini ziyaret etmek için ABD'ye girişine izin verilmedi.

Daha sonra Amerika'da ölen akrabasını görmek için vize alamadı.

Nasıl AUK, zamanında bir kurtuluş savaşı yürütüyor idiyse, bugün de HAMAS aynısını yapıyor.

Benzerlikler çarpıcı: Her iki hareket de ırkçılığa karşı siyasi mücadele içerisinde.

Güney Afrika, 1994'te Apartheid'in sona ermesinden bu yana bir demokrasi haline gelmiş olabilir, ancak İşgal Altındaki Filistin'deki yerleşimci sömürgeci varlık bunu yapmadı.

Bu sebeple mücadele devam ediyor.

Seçilmemiş Arap oligarşileri ile İsrail arasındaki diplomatik ve ekonomik bağları da içeren "normalleştirmenin" Filistin direnişini ortadan kaldırmadığı takdirde marjinalleşeceğine inananlar ve bu planı organize edenler, Katar'da uyandırıldılar.

Mitchell Plitnick, Mondoweiss'ta bunu iyi bir şekilde ele alıyor: "Dünya Kupası, İbrahim Anlaşması'nın apartheid devleti ile acımasız diktatörlükler arasındaki anlaşmalardan başka bir şey olmadığını ifşa etti."

Mimarlarının Direniş'i kalıcı olarak ortadan kaldıracağını ve HAMAS'ı canlı hafızadan sileceğini umdukları İbrahim Anlaşmaları nedir?

Plitnick, bunu, Donald Trump'ın damadı Jared Kushner'in aracılık ettiği, "İsrail ile BAE, Bahreyn ve daha nitelikli bir şekilde Sudan arasındaki ilişkileri normalleştiren" bir anlaşma olarak tanımlıyor.

"Anlaşmalar, İsrail'in Arap dünyasıyla, özellikle de Suudi Arabistan'ın önderlik ettiği zengin Basra Körfezi otokrasileriyle, apartheid sistemlerini ortadan kaldırmadan veya Filistinlilerin insani, medeni ve ulusal haklarını tanımadan normal ilişkiler kurabileceği fikrini temsil ediyor."

Anlaşmaların ve tüm "normalleşme" kavramının ciddi aksaklıklarla karşı karşıya olduğu, hem Katar'ın futbol stadyumlarında ve çarşılarında hem de HAMAS'ın Gazze'de ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları'nın geri kalanında düzenlediği anma etkinliklerinde açıkça görülmektedir.

HAMAS, "Kükreyen bir sel olarak geliyoruz" sloganıyla başlattığı 35. Yıl dönümü kutlamaları için, bir meydan okuma olarak kurucusu Şeyh Ahmed Yasin'in ikametgahını seçti.

1987'de HAMAS'ı kuran Yasin, direnişin bel kemiği İzzeddin el-Kassam Tugayları'na dönüşen "Filistinli Mücahitler" olarak bilinen güvenlik gruplarının oluşturulmasında etkili oldu.

Şeyh Ahmed Yasin, ırkçı rejimin siyonist yöneticilerinin 22 Mart 2004'te tekerlekli sandalyesiyle Fecr namazından çıkarken düzenlediği korkakça füze saldırılarıyla şehadete kavuştu.

Filistin bayrakları, özgürlük şarkıları ve Katar'daki futbol taraftarlarının dalga dalga yayılan coşkulu tezahüratları sadece tarihî bir dönemi değil, aynı zamanda "normalleşmenin" reddini de ifade ediyor.

Tüm bunlar, -Dünya Kupası ile sınırlı gibi görünse de-, kesinlikle HAMAS, İslami Cihad, Cenin Tugayları'nın oluşumu ve Nablus'taki cesur "Aslanlar Yuvası" da dahil olmak üzere diğer tüm direniş gruplarıyla olan dayanışmayı yansıtıyor.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.