Batılı güçlerin İran'da halkın huzursuzluğunu körüklemesi faaliyetlerinin, İslam Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bile öncesine dayanan uzun bir tarihi var. Ancak Eylül ortasından bu yana devam eden protestoları benzersiz kılan şey, Washington'un aynı zamanda belirli koşullar altında Tahran'la bir uzlaşmaya varmay12a olan ilgisinin sinyalini vermesidir.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir-Abdullahiyan 5 Aralık'ta açıkça ABD ve bir dizi diğer batılı ülkenin ayaklanmaları kışkırttığını, çünkü İran nükleer anlaşması olarak da bilinen Ortak Kapsamlı Eylem Planı'nın (JCPOA) yeniden canlandırılması için "ABD'nin hedeflerinden birinin İran'ı müzakere masasında büyük tavizler vermeye zorlamak olduğunu" belirtti.
Emir-Abdullahiyan'ın açıklaması, ABD'nin İran özel temsilcisi Rob Malley'nin birkaç gün önce yaptığı megafon diplomasisinin ardından geldi. Roma'daki bir konferansta konuşan Malley, Washington'ın şu anda 2015 nükleer anlaşmasını canlandırma görüşmelerinden ziyade Tahran'ın Rusya'yı Ukrayna'da silahlandırma kararına ve iç protestolarının bastırılmasına odaklandığını sansasyonel bir şekilde açıkladı:
"İran ne kadar çok bastırırsa, o kadar çok yaptırım olacak; yaptırımlar ne kadar çok olursa, İran da kendini o kadar yalıtılmış hissediyor. Kendilerini ne kadar yalıtılmış hissederlerse, Rusya'ya o kadar çok yönelirler; Rusya'ya ne kadar çok yönelirlerse, o kadar çok yaptırım olacak; İklim ne kadar kötüleşirse, nükleer diplomasinin olması o kadar az olasıdır."
"Yani şu anda kısır döngülerin hepsinin kendi kendini güçlendirdiği doğru. Protestoların bastırılması ve İran'ın, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşına verdiği destek, odak noktamızdır; çünkü olayların gerçekleştiği ve bir fark yaratmak istediğimiz nokta burası."
ABD niçin göstericileri destekliyor
Malley, özünde, Biden Yönetimi'nin, İran'da devam eden protestoların bir paydaşı olduğunu itiraf etti.
Daha da önemlisi, Tahran'ın nükleer anlaşmanın tamamen yeniden canlanmasını ve bazı ekonomik yaptırımların kaldırılmasını şimdilik siyasi bir imkansızlık haline getiren bir dizi hayati karar almasına rağmen, İran liderliğinin Rusya ile ilişkilerde rotayı değiştirmesi durumunda diplomasiye açılan kapının kapanmayacağını ima etti.
Ertesi gün Bloomberg'e yaptığı açıklamalarda Malley, "Şu anda Rusya'ya silah tedarikini caydırmaya ve engellemeye çalışmak ve İran halkının temel özlemlerini desteklemeye çalışmak konularında bir fark yaratabiliriz" dedi.
Malley’in de belirttiği gibi, Washington şimdi, İran'ın Rusya'ya silah teslimatını "bozmayı, geciktirmeyi, caydırmayı ve yaptırım uygulamayı" hedefliyor, çünkü Rusya'daki askeri üretim tesislerinin inşasında herhangi bir füze tedariki veya yardım "yeni sınırları aşıyor" olacaktır.
Malley, ABD'nin İran'daki protestolara yönelik yaklaşımını, Tahran'ın Moskova ile olan dış ve güvenlik politikaları ve Ukrayna'daki çatışmaya dolaylı olarak dahil olmasıyla doğrudan ilişkilendirdi. İran'daki protestolar Eylül ayı ortalarında başlarken, ABD istihbaratının İran-Rusya askeri ilişkilerine odaklandığına dair ilk işaretler biraz daha erken ortaya çıktı.
Rusya'nın Ukrayna'da silahlandırılması
Temmuz ayı sonlarında, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Beyaz Saray'daki bir medya brifinginde, İran'ın Moskova'ya "birkaç yüz" silahlı insansız hava aracı satmak istediği iddiasında bulundu.
İran'ın Rus personelini insansız hava araçlarını kullanma konusunda eğittiğini iddia eden Sullivan, hafta içinde bu iddiasını pekiştirdi.
Sullivan'ın yorumlarının zamanlamasının, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 19 Temmuz'da Tahran'a yaptığı ziyaretle aynı zamana denk geldiğine dikkat edilmelidir. Putin'in İran liderliğiyle yaptığı görüşmeler, Moskova ile Tahran arasında bölgesel ve uluslararası siyaset için geniş kapsamlı sonuçları olan stratejik bir kutuplaşmanın sürdüğünü gösteriyordu.
Tahran'daki tartışmalar, Ukrayna ve Suriye'de devam eden çatışmalardan, Batı liderliğindeki yaptırım rejimlerinin yasallığına, dolarsızlaşmaya, enerji jeopolitiğine, Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru'na (INSTC) ve savunma işbirliğine kadar uzanıyordu.
Putin'in görüşmelerinin ardından, İran Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı General Muhammed Bakıri, Ekim ayı ortasında Moskova'ya gitti. Bakıri, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile bir araya geldi ve iki ülke arasındaki askeri ilişkilerin geri dönüşü olmayan bir ivme kazandığının sinyalini verdi.
Interfax haber ajansına göre, Bakıri'nin ziyaretinden iki hafta sonra, Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev, "güvenlik alanında Rusya-İran işbirliğinin çeşitli konularını ve bir dizi uluslararası sorunu" görüşmek üzere Tahran'a geldi.
Rus devlet medyası, Patruşev'in, İranlı güvenlik birimi mevkidaşı Ali Şemhani ile Ukrayna’daki durumu ve her iki ülkenin iç işlerine yöneltilen "Batı müdahalesi" ile mücadele önlemlerini tartıştığını belirtti. Patruşev, gezi sırasında İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile de bir araya geldi.
Batı'nın değerlendirmesine göre, İran müesses nizamı içinde protestoların nasıl ele alınacağı konusunda uyumsuzluk var ve buna karşılık, bu, ABD'nin 2018'de çekildiği nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmak için yeni bir girişimde Batı ile yeniden ilişki kurma konusunda Rusya ile büyüyen ittifakın doğruluğu hakkındaki iç tartışmaları keskinleştiriyor.
Protestolar üzerine pragmatizm
Açıkçası, Malley'nin sözleri, ABD'nin İran'daki protestolara verdiği desteğe rağmen, Moskova'yla derinleşen stratejik ortaklığını geri alması ve Ukrayna'daki çatışmaya herhangi bir şekilde dahil olmaktan kaçınması durumunda, Tahran'la iş yapmaya hala açık olduğunu ima ediyordu.
Aynı zamanda, ilginç bir şekilde, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) başkanı Rafael Grossi de, bu ayın başlarında, BM gözlemcisinin İran'ın nükleer silah programı yürüttüğüne dair hiçbir kanıta sahip olmadığını ve Viyana'daki müzakerelere devam etmek için kapının açık kaldığını ima eden bir açıklama yaptı.
Sonuç olarak, İran'da devam eden protestolar hükümet ve devlet için yakın bir tehdit oluşturmuyor. Tahran bunu biliyor. Bununla birlikte, hükümetin protestocuları pasifize etmek için başörtüsü politikasını değiştirmesi muhtemeldir.
Raporlar, protestolar devam ederken, birçok kadının İran'ın dört bir yanındaki şehirlerin, özellikle de Tahran'ın sokaklarında, başörtüsü olmadan yürüdüğünü gösteriyor. "Ahlak polisi"nin bir sonraki duyuruya kadar askıya alındığına dair işaretler de var.
Aynı şekilde, Tahran'ın dış politika ve güvenlik politikası konularında Moskova ile işbirliği, İran liderliğinin, yakın zamanda altüst olacağına dair hiçbir işaret göstermediği stratejik hesapları için kritik öneme sahip.
3 Aralık'ta, ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Avril Haines, protestoları şuan için bir tehdit olarak görmeyen İran hükümetinin yüksek enflasyon ve ekonomik belirsizlik nedeniyle daha fazla huzursuzlukla karşı karşıya kalabileceği yönünde üstü kapalı bir tehdit dile getirdi.
Haines, huzursuzluğa "Tam olarak nasıl yanıt verileceği konusunda hükümetin kendi içerisinde bile bir tür tartışma görüyoruz" dedi.
İran bağımsızlık ve güvenliği seçti
İran medyası, ülkenin nükleer müzakerecisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bakıri Keni'nin geçen hafta sonu Moskova'yı ziyaret ettiğini bildirdi.
Bakıri Keni, Rus mevkidaşı Sergey Ryabkov ile "çok taraflılık yaklaşımını güçlendirmek, tek taraflılığa karşı koymak ve Birleşmiş Milletler Şartı'nda yer alan ilkelere bağlı kalmak üzere" nükleer anlaşmanın "tam ölçekli uygulanması umutlarını tartışmak" ve iki ülkenin "Batılı güçler tarafından insan hakları sorunlarının araçsal siyasi istismarını ve seçici muamelesini önleme çabalarını" tartışmak üzere bir araya geldi.
İran resmi haber ajansı IRNA daha sonra Tahran'dan, Bakıri Keni'den alıntı yaparak, iki tarafın "son aylarda ikili ilişkileri gözden geçirdiğini ve ilişkileri geliştirmek için birbirleriyle uyumlu çerçeveler ve mekanizmalar oluşturduğunu" bildirdi. Tartışılan konular arasında Tahran ve Moskova arasındaki işbirliği alanları olarak Suriye, Güney Kafkasya ve Afganistan da vardı.
Bakıri Keni'nin Moskova'daki istişareleri, kuşkusuz, geçtiğimiz Salı günü İran'ın nükleer programına yönelik saldırıları simüle eden geniş çaplı ABD-İsrail hava tatbikatlarına ağırlık verdi. İsrail ordusu yaptığı açıklamada, dört ABD F-15 savaş uçağına İsrail semalarında eşlik eden dört İsrail F-35i Adir hayalet savaş uçağının ortak uçuşlarının "operasyonel bir senaryo ve uzun mesafeli uçuşları" simüle ettiğini söyledi.
Açıklamada, "Bu tatbikatlar, iki ordunun Ortadoğu'daki ortak endişelere, özellikle de İran tarafından ortaya atılanlara yanıt olarak artan stratejik işbirliğinin kilit bir bileşenidir" denildi.
Kudüs Haber Ajansı - KHA