Batı İslam Cumhuriyeti'ni Niye Şeytanlaştırmaya Çalışıyor?

Elijah J. Magnier’ın presstv.ir adlı İnternet sitesinde kaleme aldığı “BATI NEDEN İRAN İSLAM CUMHURİYETİ'Nİ ŞEYTANLAŞTIRMA KONUSUNDA KARARLI?” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

18 Kasım 2022
Batı İslam Cumhuriyeti'ni Niye Şeytanlaştırmaya Çalışıyor?

Bir Batı Avrupa başbakanının danışmanı özel bir görüşmede şunları söyledi: "Amerikalılar hükümet yetkililerinin belirli bir konuda kampanya yürütmesini istediklerinde, takip edilmesi gereken talimatları içeren bir kağıt parçası alıyoruz. Normal şartlarda, bir başbakan veya bir bakan ABD diktasına itiraz ederdi. Karar vericilere herhangi bir baş ağrısından kaçınmaları ve Washington'un iradesini gecikmeden yerine getirmeleri talimatı verilir. Bunu yapıyoruz ve ABD'nin önerileri çıkarlarımızla veya dış politikamızla bağdaşmasa bile herhangi bir tartışma veya sorgulamadan kaçınıyoruz."

Almanya Başbakanı Olaf Scholz geçtiğimiz günlerde İran'ı, yabancı destekli isyancılara yönelik "baskı" olarak adlandırdığı şey nedeniyle eleştirdi. Avrupa Birliği, aylarca süren ayaklanmalarla ilgili olarak bir dizi yaptırım kararı aldı. Nedir tüm bunlar? İslam Cumhuriyeti'ne karşı bu kadar tehlikeli bir tırmanış neden?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ilginç bir şekilde, Washington'un yalnızca düşmanlarına karşı ya da bazı müttefikleri kaprislerine ve fantezilerine itiraz etmeye ya da meydan okumaya karar verdiğinde kullandığı bir hikâye olan "ifade özgürlüğü" üzerine bir kampanya yürüttü.

Bu kampanya, Julian Assange, bağımsız, özgür ve korkusuz bir gazeteci olarak görevini yaptığı için Julian Assange’in 175 yıl hapis cezası "özgürlüğü" ile karşı karşıya kaldığı süreçte yürütüldü.

Ve dahî, 24 saat İngilizce yayın yapan haber ağı Press TV'nin .com alan adı ele geçirilirken ve ağı ile üst düzey yetkilileri, Batı destekli baskın anlatıya meydan okumaya ve çürütmeye cesaret ettikleri için yaptırımlarla tokatlanırken...

Buradaki temel mesele, İran'ı, "yeni nükleer anlaşmaya" masasına zayıf bir durumda getirmeyi ve ülkeyi istikrarsızlaştırmayı hedefleyen son derece uğursuz plandır. Bu kadar basit.

Diğer uzun vadeli ve iddialı hedef, İslam Cumhuriyeti'ni "devirerek yerine bir “vasal devlet” ikame etmek ve ona liderlik etmesi için bir ABD "kuklası" (Şah'ın oğlu gibi) dayatmaktır.

Batılı bir perspektiften bakıldığında İran, bölgedeki Amerikan ve İsrail hedeflerine meydan okuma ve yıkma konusundaki benzeri görülmemiş kapasitesi nedeniyle bir "sorunlu devlet" haline geliyor.

Dahası İran, üyeleri tek bir vücut olarak hareket eden, bölgeyi Batılı hegemonik güçlerin kötü, şeytani komplolarına ve planlarına karşı savunmaya hazır olan "Direniş Ekseni"ni desteklemek konusunda yeterli mali güce ve kitlesel olarak bir popüler ideolojiye sahiptir.

İran geçtiğimiz günlerde dünyadaki hiçbir füze savunma sistemi tarafından durdurulamayan hipersonik bir balistik füze ürettiğini açıkladı. İsrail rejimi ve Bahreyn'deki ABD filosu da dahil olmak üzere Ortadoğu'ya yayılmış onlarca ABD askeri üssü, İran'ın hassas füzeleri için kolay hedeflerdir. Bu konuda hataya düşmeyelim.

İran'ın ulusal güvenliği risk altındayken ABD'ye doğrudan meydan okuması alışılmadık bir şey değil. İran'ın 2020'nin başlarında Irak'taki Aynu’l-Esed üssündeki ABD Hava Kuvvetleri üssünü nasıl bombaladığını ve 16 hassas füzenin ABD binalarını ve pistini nasıl vurduğunu hepimiz biliyoruz.

İran o zaman bu füzelerin kapasitesini 450 kilodan fazla patlayıcı savaş başlığı taşıyacak şekilde kullansaydı, 20 ila 30 uçağı imha edecekti ve ABD'li General Frank McKenzie'nin daha sonra söylediği gibi, herhangi bir tahliye olasılığından önce 100 ila 150 askeri öldürecekti.

Ayrıca, İran'ın Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve BRICS ile kurduğu koalisyon, İslam Cumhuriyeti'nin kendine yeten bir devlet haline gelmesine ve acımasız ABD yaptırımlarını geçersiz ve hükümsüz kılmasına yardımcı olacaktır. Bu nedenlerden ve daha fazlasından dolayı, İran Batı'nın en gözde hedefidir.

Ancak İran'a yönelik saldırı sadece Batı'dan gelmedi. Aynı zamanda, ayaklanmaları körüklemek için Batılı devletlerle tam işbirliği yapan ve servetlerini İran karşıtı Batı eğilimli Farsça medyayı ve sosyal medya ağlarını desteklemek için kullanan petrol zengini Arap ülkelerinden geldi.

İran'da yaşananlar, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın 3 Mayıs 2017'de söylediklerinden bağımsız değil: "Savaşın Suudi Arabistan'da olmasını beklemeyeceğiz, aksine onlar için savaşın Suudi Arabistan'da değil, İran'da olması için çalışacağız."

Riyad, Batılı casus ajansları ve Mossad ile işbirliği içinde, geçmişte IŞİD hücrelerini kullanarak yaptıklarına benzer şekilde, İran'daki güvenliği baltalamak için her türlü taktiğe başvuracaktır.

Suudilerin ve Amerikalıların, ülkeyi bölmek ve İran'ı Orta Asya'ya bağlayan stratejik Çabahar Limanı'ndaki liman faaliyetini bozmak için İran'ın Sistan-Belucistan eyaletindeki ayrılıkçı hareketi desteklemeye doğrudan ve dolaylı olarak dahil oldukları bir sır değil.

Dahası, Muhammed bin Selman'ın medyası, İran'ı şeytanlaştırmaya ve tüm İranlıların, liderlerine ve İslami yönetim sistemine karşı olduğuna dair yanlış bir izlenim vermeye paralel olarak İranlı gençleri hedef alıyor. Bu iddiaların gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok.

Suudi Arabistan'ın, geçen yılın Nisan ayından bu yana devam eden beş turun ardından Bağdat'ta İran'la gerginliği azaltan görüşmeleri durdurmasına şaşmamalı. Gerçek niyetleri gizleniyor.

İran'ı istikrarsızlaştırmak için dikkatle koordine edilen bu Suudi-Emirlik-Bahreyn-Amerikan planı, ABD Başkanı Joe Biden başkan yardımcısıyken resmen başlatıldı.

ABD'nin uyguladığı binlerce yaptırım İran'ı müzakere masasına oturtmayı başaramadığından, ABD'nin diğer ülkelerde daha önce denemiş olduğu bir "renkli devrim" ile İran toplumunu liderlerine düşman etmek gerekli hale geldi.

Uzun yıllar boyunca, bu ülkeler İran politikalarına düşman bir kamuoyu oluşturmak için birleşti ve İran’daki azınlıkları hedef aldı. Ana akım kurumsal Batı medyası düşünce kuruluşları ve İran diasporasının bazı kesimleri de bu kampanyaya katıldı.

Televizyon ve radyo programları, ayaklanmaları ülkenin her yerinde gerçekleşen bir "başkaldırı" olarak sunmak için Arapça, İngilizce ve Farsça web siteleriyle birlikte finanse edildi. Medya, liderlerini desteklemek için sokakları dolduran milyonlarca İranlıyı görmezden gelip, yabancı destekli isyancılara odaklandı.

Yanlış bilgilendirme ve propagandayı körüklemek için sosyal medya platformları kuruldu, aynı amaçla İran Meseleleri Araştırmaları Merkezi kuruldu ve İranlı gençleri hedef alan ve 24 saat haber yayınlamak üzere, Farsça bir haber kanalı açıldı.

Batılı analistler, İran'ın "Ortadoğu'daki habis faaliyetleri" hakkında, bu faaliyetlerin neler olduğunu belirtme zahmeti göstermeden konuşma fırsatını kaçırmıyorlar. Aslında bu, İran için bir savunma hattını temsil eden ve ABD hegemonyasına ve İsrail'in Filistin'i yasadışı işgaline karşı bir meydan okumayı temsil eden "Direniş Ekseni"ne bir göndermedir.

Son zamanlarda sosyal medyadaki birçok trend, kamuoyunun beynini yıkamak konusunda oldukça organize olmuş gibi görünüyor. "Imagine if this is Iran" gibi kampanyalar, düşünce kuruluşu aktivistlerini ve sanatçılarını "İran'daki gelecek" hakkında farkındalık yaratmak ve mevcut hükümetin "devrilmesi" durumunda toplumun "değişime" hazır olduğunu vurgulamak üzere fotoğraflar, videolar ve metinlerle kampanyaya katılmaya teşvik etti.

İranlılar da dahil olmak üzere dünya çapında birçok insanın, İran'da "rejim değişikliği" getirmeyi amaçlayan yıkıcı derecede güçlü propagandanın bu kısır tuzağına düştüğünü görmek şaşırtıcı değil.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau bile, sosyal medyada Batı medyasının icat ettiği "İran'ın 15.000 protestocuyu ölüme mahkûm ettiği" hakkındaki yalandan bir masala bel bağladı. Ancak utanç verici dürtüsel tweet’ini daha sonra sildi.

İran, daha da sert yaptırımlar (ABD 3600 yaptırımlarının ardından dayatacak pek yaptırım kalmamış olsa da) ve (son girişim başarısız olduğu için) İslam Cumhuriyeti'ni devirmek adına daha agresif teşebbüsler beklemelidir.

İran İslam Cumhuriyeti'ni şeytanlaştırma girişimleri devam ediyor ve ülke ayakları üzerinde sağlam durduğu sürece de devam edecek gibi görünüyor. En nihayet, doğru hayatta kalır ve kötülük yok olur.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.