İsrail’in Unutulan Müttefiki: Suriyeli Kürtler

Kaosun hüküm sürdüğü ve hiçbir ılımlı Sünni Arap grubun kalmadığı Suriye’de, artık “düşmanımın düşmanı” kuralına göre hareket edilmeli.  

25 Ekim 2017
İsrail’in Unutulan Müttefiki: Suriyeli Kürtler

Buna göre özellikle Esed’in egemenliğini arttırdığı, İsrail sınırında İran etkisinin güçlenmeye başladığı, Türkiye’nin (normalleşmeye rağmen) Hamas ile kurduğu sıkı ilişkiler (-den geri adım atmaması) ve Ankara Tahran yakınlaşması göz önünde bulundurulduğunda İsrail’in Suriye’de biran önce harekete geçip yavaş yavaş kendini gösteren Kürt siyasi hareketini güçlü bir şekilde desteklemesi gerekir.

Rauf Baker –  BESA Center (Begin-Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi)

Son 18 yıldır Suriyeli Kürtler ile İsrail arasındaki ilişki dramatik bir çöküş yaşadı. Suriye ve Türkiye’de etkin bir örgüt olan PKK, 1999 yılında örgütün kurucu lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’de yakalanması ve Ankara’ya teslim edilmesi olayında Mossad parmağı olduğunu dile getirerek suçlayıcı bir tavır takındı. O dönemde ülke bütünüyle Suriye rejiminin egemenliği altındaydı ve Suriye rejimi, Golan Tepeleri konusunda İsrail ile ABD’de hassas bir müzakere süreci yürütüyordu.

Fakat bugün tablo tamamen farklı. Suriye artık savaşzede bir ülke olarak fiilen bölünmüş durumda ve Golan maddesi gündemden çoktan düştü. Öcalan’ın yakalandığı dönemde başbakanlık koltuğunda oturan Benjamin Netanyahu, bugün, David Ben-Gurion’dan sonra en uzun süre görev yapan ikinci başbakan sıfatıyla yine o koltukta. PKK ise üzerindeki Marksist örtüyü atarak geniş bir toprak parçasını idare eden pragmatik bir partiye dönüştü.

PKK’ya doğrudan bağlı olan PYD ve PYD'nin silahlı gücü YPG, 2013’te “Rojova” federasyonunu ilan ederek kızılca kıyametin koptuğu saha ortasında yaşanabilir, korunaklı bir bölge kurdu. Rojava’daki sosyal sözleşme, yeni bir dönem vadediyor ve Suriye’nin geri kalanında toplumsal olarak yaşanan düşmanlıklara mesafe koyuyor.

Türk sınırındaki İdlib ise el-Kaide ideolojisinden beslenen grupların yönetimi altında ve giderek Kandahar’ın Suriye versiyonu olmaya doğru ilerliyor. Fırat Kalkanı Operasyonu ile Kuzey Suriye’de Ankara tarafından idare olunan alanlar, Türkiye’nin yardımı durduğu anda çökecek. Fakat Türkiye’nin desteklediği gruplar yine de birbirleriyle savaşmaya devam edecek. Baskının devam ettiği, rejim kontrolündeki alanlarda ise kaos ve çatışma var. Temel hizmet şartları bile yerine getirilemiyor. IŞİD’in hakimiyetindeki alanlarsa tam bir felaketi yaşıyor.

Eski bir atasözü olan “düşmanımın düşmanı dostumdur” önermesi, bu ümitsiz tabloda İsrail için kullanışlı olabilir.

Suriye rejimi, klasik İsrail karşıtı tutumunu sürdürüyor ve sırtını her türlü zorlu şart altında bile İsrail’i yok etmek isteyen İran ve Hizbullah’a dayamaya devam ediyor. Aleviler, Dürziler ve Hristiyanlar Hizbullah şemsiyesi altında Rusya-İran kampına doğru yaklaşırken Sünni Arap muhalefet ise fırsatını buldukları anda kökten dincilik anlayışına doğru dümen kırmayı bekliyorlar.

Suriye’de PYD’ye muhalif olan Kürt partiler ise açıkça İsrail’in bütünüyle işgalci bir devlet olduğu anlayışına sahip olan iktidar takıntılı Erdoğan’ın Ankara’sı ile iş yürütüyorlar. Üstelik üzücü bir gelişme olarak Ankara’nın son süreçte Tahranla bir yakınlaşma süreci içine girdiğini de not etmek gerek. 1979’dan beri Türkiye’yi ziyaret eden ilk İranlı Genel Kurmay Başkanı olan General Muhammed Bakıri, Türkiye ile karşılıklı güvenlik anlaşmaları imzalandığını doğruladı.

İran artık Irak, Suriye ve Lübnan hattı ile Akdeniz’e uzanan koridoru tam manasıyla güvenceye aldı. Bu koridorun etkisi doğuda Hürmüz Boğazı’nda batıda ise Akdeniz’de hissedilecek. Sonuç olarak İsrail, karadan ve denizden kuşatma altına alınmış olacak.

Rojava’yı dikkate almak, İsrail’e yalnızca İran’ın genişleyen etkisini kırma noktasında değil; bölgedeki tüm radikal ve totaliter ideolojileri yenme noktasında da bir getiri sağlayacaktır. Çünkü Rojava, Ortadoğu’da İsrail’in dışındaki tek seküler ve liberal yönetimdir. Rojava açık toplum yapısıyla kadın haklarına, azınlık haklarına ve muhalefete tanınan haklar ile sosyal garantinin hakim olduğu bölgedir.

İsrail, Suriyeli Kürtlerle ilişkisini güçlendirirse, sonuçta siyaset, strateji ve güvenlik konularında edineceği faydaların ötesinde bir kazanım elde edecektir. Rojava’nın doğal kaynakları, özellikle de petrol sahaları, İsrail’in enerji tedariğini sağlama konusunda etkili olacaktır. Ürdün’den İsrail’e uzanan petrol boru hattı projesinde olduğu gibi eşsiz bir yatırım imkanı sunacaktır İsrail’e. Diğer taraftan Amerikan askerlerinin Rojava’da konuşlandığı çok sayıdaki askeri üs var. Bu üsler, esasında Türkiye’deki İncirlik üssüne de alternatif olabilirler. Kürt liderler düzenli olarak verdikleri beyanatlarda Amerikan ordusuna bağlı güçlerin bu üslerde uzun süre kalıcı olabileceğini ifade ediyorlar. Bu açıklamalar, bu ittifakın mevcut şartların dayattığı bir “zorunluluk” olmadığının da en büyük kanıtı aslında.

Geçen altı yıl boyunca, İsrail Suriye’de genel olarak kendi sınırlarında bir tehdit hissetmediği sürece müdahale etmeme stratejisi izledi. Zaman zaman sahadaki etkin gruplarla başlattığı ittifak girişimleri kalıcı bir sonuç doğurmadı ve başarısız oldu. Tahran ise açık bir şekilde Suriye-İsrail sınırında askeri üsler edinme ve bir nevi Hizbullah’ın Suriye versiyonunu kurma konusundaki kararlılığını gösterdi. Dolayısıyla İsrail’in Suriye’de destek verebileceği adaylar arasında en kalifiye olanın Kürtler olduğu gerçeği net bir şekilde karşımıza çıkıyor.

Netanyahu, Kürtlerin Irak’ta kendi devletlerini kurma çabalarının arkasında durmuş olsa da İsrail hükümetinin İsrail ordusunun eski genel kurmay başkan yardımcısı Yair Golan’ın PKK’nın terör örgütü olmadığı yönündeki sözlerine kulak vermek zamanı da geldi. İsrail, süratli bir biçimde Suriye’de oluşmaya başlayan Kürt bölgesine arka çıkmalı ve Ankara ile ilişkisini Kürtlerle olan ilişkilerinden ayırmalıdır. Erdoğan’ın sürekli olarak Hamas’a destek çıkması karşısında yapılması gerekli olan şey budur.

Suriye’nin geleceğini belirleyecek olan anlaşmalarda İsrail’in İranlı grupların Suriye’den çıkması yönündeki talebinin göz önünde bulundurulmama ihtimali oldukça yüksek. Bu anlaşmaların, Hizbullah’ın Suriye-İsrail sınırındaki varlığını garanti altına alma ihtimali bile var. Böylesi bir durum, İsrail’e karşı Lübnan cephesine ek olarak yeni bir cephe daha açılması anlamına gelir.

Dolayısıyla İsrail’in Rojava’da etki sahibi olması oldukça değerli. Irak, Tahran’ın müttefikleri tarafından yönetiliyor, Türkiye gittikçe İran’a yaklaşıyor. Yeni Suriye’de güvenilir ve sağlam bir dosta sahip olmak İsrail’in en önemli çıkarlarından biridir. Eğer İsrail, Amerika ile birlikte İran’ın uzun süredir arzu ettiği koridoru kurmasını engellemek istiyorsa Suriye’nin Kürt bölgesindeki etki gücünü arttırmaya çabalamalıdır. Suriye’deki Kürtler, İran’ın emellerine karşı güçlü bir duvar olma potansiyeline sahipler.

14 Ekim 2017

(Çeviri: Enes Berat GÜRLER)

KUDÜS HABER

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.