Zvi Hauser – Haaretz
Irak'ın kuzeyindeki Kürdistan bölgesinde yapılan referandumun sonuçları, Ortadoğu’taki "Kürtlerin durumu ne olacak?" sorusunu yeniden gündeme getirdi. Dikkatler tam da Irak Kürdistan’ına yoğunlaşmışken, Suriye’nin kuzeyindeki Kürtleri de unutmamak gerekir. Suriye nüfusunun %15’ini teşkil eden Kürtler, 2 milyon civarındaki sayılarıyla Irak ve Türkiye sınır hattına yayılmış bir biçimde Suriye topraklarının %15’i üzerinde yaşıyorlar.
Batılı güçler, Suriye’nin fiili bölünmüşlüğünü pekiştirmeli ve kuzeyde güçlenmeye başlayan Kürt yapılanmanın daha da güçlenmesine yardımcı olmalılar. İran’ın, Suriye ve Irak’ta kayda değer bir bölümünde söz sahibi olmak suretiyle Ortadoğu’da gücünü arttırması, Kürtleri İran-Esad ekseninin güçlenmesini olumsuz bir gelişme olarak gören tüm taraflarla stratejik düzeyli bir çıkar ortaklığına mecbur ediyor.
ABD, IŞİD’le mücadele sürecinde Suriye’deki Kürtlerin belli bir potansiyel taşıdığını tespit edip onlara özel destek ve yardımda bulundu ve onları bir müttefik haline getirdi. Öyle ki Suriyeli Kürtlerin yaşadığı topraklarda askeri üsler kurdu. Günlük hayatın normalleşmesi ve rehabilitasyonu sürecine sponsor oldu.
Fakat gidişat gereği IŞİD’in niahi bir biçimde Suriye’den silinmesi durumunda IŞİD bahanesiyle Kürt bölgesindeki üslerde konuşlu bulunan ABD’nin buradaki varlığı tartışmalı hale gelebilir. Ama ABD bu bölgeden çekilirse, Kürtler adına Suriye’de yavaş yavaş oluşmaya başlayan özerk yapılanma, İran-Esad ittifakına dahil olan Türkiye’nin de etkisiyle ciddi bir tehdit altına girecek.
Özgür dünyanın bu zorlu görev için harekete geçmesi ve İran ve Hizbullah desteğini arkasına almış olan Esad rejiminin bu bölge üzerinde yeniden hakimiyet kurmasını engellemek için her türlü şeyi yapması gerekir.
İlk olarak Suriye’nin Kürt bölgesinde düşmanların hareket kabiliyetini kısıtlamak için mutlaka ama mutlaka bir uçuşa yasak bölge oluşturulmalıdır. Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlere kendilerini savunma imkanı sunacak olan bu adım, büyük güçler arasında yapılacak herhangi bir anlaşmanın ilk maddesi olmalıdır.
Suriyeli Kürtler, cihadçı militanlara karşı takındıkları kararlı duruşla ve kurmaya çalıştıkları demokratik yönetim sistemiyle bölgede önemli bir faktör olduklarını göstermişlerdir. Amerika’nın müttefiki olan Suriye’deki Kürtler, İsrail’e bir düşmanlık da beslemiyorlar.
Suriye’de yaşanan olaylar ve gelinen süreç, yükselen İslamcı dalganın yanı sıra İran ve Türkiye’nin bölgesel emellerine karşı Kürtlerden oluşan bir denge unsuru kurma fırsatı sunmaktadır.
Bu süreçte, çok da anlam ifade etmeyen bir nükleer anlaşma sayesinde nükleer saldırı potansiyeline sahip olan İran’ın nükleer olmayan gücünü test edebilmek için büyük bir hamle gerekiyor.
İran’ı durdurmak için Suriye’de Batı-yanlısı bir Kürt cephesi açmaktan daha etkili bir strateji olamaz. Suriye’deki Kürtleri güçlendirmek, aynı zamanda Suriye’nin İsrail karşıtı eksendeki aktifliğini ve merkezde yer alan yapısını bozup düşman saflarını zayıflatma şansımızı arttıracaktır.
Dipnot olarak şunu da eklemek gerekir: İsrail, Türkiye’nin Filistinliler üzerinde gün geçtikçe artan nüfuzunu da sağlam bir şekilde test etmelidir.
Federal Suriye içerisinde özerk ya da bağımsız bir Kürt devletinin kurulması, Türkiye’ye kendisinin de yumuşak karnı olduğunu hatırlatacak ve Ortadoğu’da İslami cihad ruhunu arttırma yoluyla Batı’ya ya da Batılı değerlere sırt dönmenin bir bedeli olacağını gösterecektir.
(Çeviri: Enes Berat GÜRLER)
KUDÜS HABER