Muhammed Mehdi Akif: Bir Diriliş Muştusu

Mısır İhvanı’nın eski genel mürşidi Muhammed Mehdi Akif’i bir Cuma günü demir parmaklıklar ardında yakalayan ölüm, onu Mısır’ın otoriter rejiminin askeri prangalarından kurtarıp özgürleştirdi. 

29 Eylul 2017
Muhammed Mehdi Akif: Bir Diriliş Muştusu

Azzam Temimi - Middle East Monitor

1 Nisan 2008’de Mısır yönetiminin Nilsat üzerindeki El-Hivar TV’nin yayınını durdurduğunu öğrenmiştim. El-Hıvar TV, Arap dünyasına yayın yapan 3 Mısır kanalından biriydi. Bir gün önce ise Muhammed Mehdi Akif ile yaptığımız 6 programlık kaydı yeni bitirmiştik. Akif’in İhvan’ın genel mürşidi olarak verdiği önemli mülakatlardı bunlar. Bu kayıtları, el-Hıvar TV’deki programım olan Müracaat adlı biyografi serisi için hazırlamıştık. Akif, o 6 programlık seride, çocukluğunu, gençliğini, Mısır’ı işgal eden İngiliz askerlerine karşı direnişe ve Filistin’i işgal eden Siyonistlere karşı direnişe nasıl katıldığını anlatmıştı. Hepsinin ötesinde 1954’ten 1974’e kadar olan 20 yıllık süreçte hapishanede yaşadıklarını anlatmıştı.

Hapse düştüğü ilk günlerde, kendisiyle birlikte hapse giren hareketin büyüklerine şakayla karışık olarak şikayetlenerek hapisten çıktığında evlilik için çok geç bir vakit olacağını söylemiş. İhvan’ın 3. Mürşidi Ömer el-Tilmisani ise ona şöyle karşılık vermiş: “Üzülme, evleneceğin kız, daha anasının karnındadır”. Gerçekten de hapisten çıktıktan bir yıl sonra, 47 yaşındayken yaptığı ilk evlilikte hanımı 20 yaşındaydı. Yani Akif, 21 yıl önce Cemal Abdunnasır tarafından zindana atıldığında müstakbel eşi henüz doğmamıştı bile.

Geçtiğimiz Cuma günü, 22 Eylül’de, Muhammed Mehdi Akif, Mısır’ın hapishanelerinde 89 yaşındayken darı bekaya göçtü. İhvan’ın “eski Genel Mürşidi” olma ünvanına sahip olan ilk şahsiyet olan Akif, seleflerinin aksine 6 yılda bir yenilenen genel mürşidlik makamında yalnızca bir dönem kalacağını göreve gelmeden çok önce dillendirmeye başlamış ve 2010 yılına gelindiğinde görevi Muhammed Bedii’ye devretmişti. Muhammed Bedii, halen İhvan’ın genel mürşidlik makamında bulunan isim. Fakat darbe rejiminin zindanlarında müebbet hapse mahkum edildiği için yerine Mahmud İzzet vekalet ediyor.

İlerlemiş yaşına ve sağlık sorunlarına rağmen, Mısır’ın darbeci rejimi, 2013 Temmuz’unda Mısır tarihinde seçimle göreve gelmiş olan ilk sivil Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi’ye karşı gerçekleştirdikleri darbe sonrasında Mehdi Akif’i zindana mahkum etmişti.

Muhammed Mehdi Akif Kimdir?

89 yaşındaki Akif, hareket içerisinde “eski mürşid” sıfatını taşıyan ilk isimdi; çünkü İhvan’ın hiçbir lideri hayattayken bu seviyedeki bir görevden el etek çekme sürecine girişmemişti. İlerlemiş yaşına ve çok çeşitli hastalıklarına rağmen, 2013 Temmuz darbesi sonrasında askeri rejim onu hapse atmıştı.

Darbeciler, insan hakları örgütlerinin ve avukatların Akif’in serbest bırakılması gerektiği yönündeki tüm çağrılarını görmezden gelmiş ve askeri mahkemenin verdiği sözde ülkenin yargı sistemini hakir görme suçundan dolayı ona zindan cezasını uygun görmüşlerdi.

Akif, Hasan el-Benna’nın Müslüman Kardeşler Hareketi’ni kurduğu tarih olan 1928 yılında dünyaya gelmiş; 1940 yılında yani 12 yaşında bu harekete katılmış ve hayata gözlerini yumduğu tarih olan 22 Eylül 2017 tarihine kadar hareketin en sadık neferlerinden biri olmuştu.

Hasan el-Benna’yı yakından tanıyordu. Hareketin kurucu lideri el-Benna, Akif ile ilk tanıştığında bu genç adamın şahsi özellikleri karşısında çok etkilenmişti. Fiziksel olarak aktif ve gelişmiş bir yapıya sahipti Akif. Hasan el-Benna, Mehdi Akif’i üniversitede spor yüksek okulunda okuması için cesaretlendirmişti. Akif, 17 yaşına geldiğinde Hasan el-Benna, Akif’i hareket içerisinde “özel teşkilat” olarak adlandırılan -gizli askeri bir yapılanmaya benzeyen- yapıya seçmişti. Bu “özel teşkilat”, haddi zatında Mısır’ı işgal eden İngiliz askerlerine ve Filistin’i işgal eden Siyonistlere karşı özel operasyonlar gerçekleştirmek için kurulmuş bir yapıydı.

Mehdi Akif, ilk olarak 1948 yılı olmak üzere Mısır’da yönetime gelen tüm hükümetler tarafından hapse atılmış ve işkence görmüştü. Akif’in tek suçu ülkesinin bağımsızlık mücadelesinde ve halkının despotizmden kurtulma sürecinde aktif bir rol oynamış olmasıydı.

1954’te, Cemal Abdunnasır binlerce İhvan mensubunu tutuklattırdığında Akif, idama mahkum edilen 12 kişiden biriydi. İdam edilecekler sırasında 7'nciydi. İlk altı kişinin idamı gerçekleştikten sonra artan yoğun tepkiler nedeniyle geride kalanların idam cezası, ağır çalışma şartlarında müebbet hapse çevrilmişti. 

Tam 20 yıl hapis yattıktan sonra 1974’te serbest kaldı. Tutukluluk süresinin fazlalığına ve gördüğü işkencenin yoğunluğuna ve şiddetine rağmen kin ve garez gütmeyen ender insanlardandı. İlerleyen yıllarda bu gerçek daha da net bir şekilde kendini göstermişti. İhvan’ın haksız yere hapse tıkılmış olan öfkeli ve sinirli genç üyelerinin bir kısmı, kendilerine yapılan ağır zulüm ve işkenceler karşısında "tekfirci" ideolojiye meylettiğinde, Muhammed Mehdi Akif, onları bu tehlikeli yoldan döndürme noktasında fikri açıdan büyük çabalar ortaya koymuş bir isimdi.

Akif, serbest kaldıktan 3 yıl sonra, Suudi Arabistan’a gitti ve 1983 yılına kadar Dünya Müslüman Gençler Birliği çatısı altında çalışmaya başladı. Birliğin dünya genelinde düzenlediği gençlik kamplarından sorumluydu.

1983’te Avrupa’ya gitti. Birkaç yıl Almanya’daki Münih İslam Merkezi’nde çalıştı. Almanya’dayken İhvan’ın tüm dünya genelindeki çeşitli unsurlarını koordine eden ve aralarında işbirliği kurmayı hedefleyen ama nisbeten daha zayıf bir yapılanmaya sahip olan Uluslararası İhvan Organizasyonu içerisinde daha çok etkin olmaya başladı.

1987 yılında Mısır’a döndüğünde harekette en üst kurul olan irşad bürosu üyeliğine seçildi. Aynı süreç içinde mecliste İhvan bloku olarak adlandırılabilecek 37 sandalyeli grubun içinde 3 yıl hizmet veriyordu. İhvan-ı Müslimin o tarihlerde parlamento seçimlerine girme ehliyetine sahip değildi fakat bazı özel düzenlemeler ile İhvan üyeleri, muhalefetteki sosyalist İşçi Partisi üzerinden seçimlere girebilmişti.

2004 yılının Mart ayında Mehdi Akif liderliğindeki İhvan-ı Müslimin Hareketi, ilk defa bir siyasi reform insiyatifi başlatmış ve bu hareket,bazı noktalardaki düşüncelerini gözden geçirmeye başlamıştı.

Bu süreçte Akif’in orta koyduğu dirayet ve sahip olduğu etki, ülkenin yöneticilerini endişelendirmeye başlamıştı. Hareketin halk tabanındaki imajı değişmeye başlamış, daha anlayışlı bir bakış açısı ve geniş bir vizyon çizilmeye başlanmıştı. Bu gelişme, İhvan’ın siyaset sahnesine çıkmasını yasaklayan rejimi zor durumda bırakıyordu.

1990’lı yılların ortalarında Müslüman Kardeşler Hareketi, çok büyük darbeler yemişti. Bunlardan ilki, hareketin işçi sendikalarına kayıtlı gençleri arasında meydana gelen tartışmaydı. Mehdi Akif’in bu süreçte önemli bir misyonu vardı; çünkü zaten hareketin gençlerini siyasi bir yapılanma için organize etmekle görevliydi. Mehdi Akif, dini tebliğ ve eğitsel misyon merkezde kalmak üzere hareketin siyasi aktivitelerini de sürdürebileceği bir platform olarak hareketin resmi bir siyasi parti ayağının kurulmasını savunuyordu.

Proje konusunda çok heyecanlı olan gençler, yaptıkları saha çalışması sonrasında hareketin lider kadrosuyla istişare etmeksizin doğrudan siyasi bir parti kurmak için resmi başvuruda bulundular. Onlara böyle bir yetkileri olmadığı ve başvuruyu geri çekmeleri gerektiği; zira zaten Mısırlı yöneticilerin bu başvuruyu asla kabul etmeyecekleri söylendi.

Görünüşe göre, İhvan liderliği yeni siyasi partilerin kurulmasını yasaklayan ve bu konudaki birçok girişimi engelleyen rejimle bu yüzden bir çatışma içine girmek istemiyordu. Gençlerin resmi makamlara yaptığı başvuru reddedilmişti. Buna rağmen gençler, büyüklerinin sözünü dinlemedi ve karara itiraz edilmesi konusunda ısrarcı oldular. Bunun üzerine Mübarek rejimi, İhvan’ı çift taraflı bir oyun oynamakla suçladı. Rejim, gruptaki anlaşmazlığın gerçek olmadığını ileri sürerek, harekete yasal süreç dahilinde siyasi ehliyet verilip verilmemesini beklemeden Hareket'in faaliyetlerini kısıtlamaya odaklandı.

1996’da İhvan-ı Müslimin’e yönetim aleyhinde komplo düzenlemek suçlamasıyla zaten bir baskı ve kısıtlama süreci başlatılmıştı. Mehdi Akif ve birçok arkadaşı askeri yargıçlar önünde mahkemeye çıkarılmış ve çeşitli suçlamalar neticesinde hapis cezasına çarptırılmışlardı. Akif, bu süreçte 3 yıl ceza almış ve 1999’da tekrar serbest kalmıştı.

Akif, siyaset sahnesine girme konusunda aynı fikirde olmasına rağmen hareketten ayrılarak el-Vasat Partisi’ni kuran ve bölünmeye yol açan genç kadronun bazı tavırlarını doğru bulmuyordu. Hareketten ayrılmanın doğru olmadığı konusunda çok netti. Ona göre bazı şeylerin gerçekleşmesi için hareket içerisinde kalıp çalışmaya devam etmek en iyi seçenekti. Buna rağmen Akif, hareketten ayrılan gençlerle diyaloğunu sürdürdü ve İhvan ile Vasat Partisi arasında açık bir iletişim kanalı olmasını sağladı. Bu iletişim süreci ilerleyen zamanlarda bariz bir işbirliğine dönüşmüştü.

Mehdi Akif, 2004 yılında Mamun el-Hudaybi’nin vefatı üzerine hareketin yeni “genel mürşidi” olarak seçilmişti. Fakat kendisinden öncekilerin yaptığı gibi ölene kadar o makamda kalmak yerine 2010 yılının Ocak ayında görevden çekildi ve vazifeyi Muhammed Bedii’ye devretti.

Müslüman Kardeşler Hareketi’nin 7. Genel Mürşidi olan Mehdi Akif’in vizyonu hareket açısından devrimci bir nitelik taşıyordu. 80’li yaşlarda bir adam olmasına rağmen coşkuyla ve dipdiri bir hevesle konuşuyordu. Hareket içindeki gençler, onun bu özelliği nedeniyle ona fazlasıyla saygı duyuyorlardı. Gençler kendileriyle ilgilenildiğini hissediyor ve dillerinden anlayan bir liderleri olduğunu düşünüyorlardı. “Hareketin her daim taze kana ihtiyacı olduğu” konusunda gençlere nasihatler veren Akif, bu konuda liyakat sahibi kimselere de gerekli görevleri vermeyi iyi biliyordu.

Akif, 4 yıl önce mevcut darbeci yönetim tarafından tutukladığında 85 yaşındaydı. Sağlığı zaten iyi değildi ve gün geçtikçe bozuluyordu. Ölene kadar her gün daha da kötüleşti. Mehdi Akif’in her şeye rağmen bundan dört yıl önce darbe rejimi tarafından hapse mahkum edilmiş olması, büyük ihtimalle onun İhvan-ı Müslimin’in Arap Baharı sonrasında gelişen karşı devrim sürecinde yitik ümitler ve kaybolan umutlarla pençeleşen yetenekli gençlerini sahici hedefler doğrultusunda birleştirme potansiyeline sahip olmasından ötürüdür.

Akif gibi liderlerin bilgeliği ve vizyonu olmasaydı, Müslüman Kardeşler örgütü yetim ve öksüz kalırdı.

Mehdi Akif’in öldüğü haberini duyduktan hemen sonra, ailesi cenaze hazırlıklarına başlamıştı. Fakat darbeci yöneticiler, onun kalabalık bir törenle cenaze namazının kılınmasını yasakladılar. Öldüğü günün gecesinde saat 02.00’de yalnızca aile fertlerinin katılımıyla küçük bir cenaze töreni düzenlenmesinden başka hiçbir şeye müsaade etmediler. Cenazesi yalnızca eşi, kızı, torunu ve avukatının katılımıyla kaldırıldı.

Bu durum, İngilizlerin desteklediği monarşi rejiminin ajanları tarafından şehid edilen İhvan’ın kurucusu Hasan el-Benna’nın cenaze törenine benziyordu. İngiliz destekli monarşi rejimi de el-Benna’nın cenazesine çok sınırlı sayıda insanın katılmasına müsaade etmişti. Hasan el-Benna’nın cenazesi yalnızca babası ve birkaç kadın akrabasının katılımıyla defnedilmişti 1949’da. Hasan el-Benna’nın suikastle şehid edilmesi, hiçbir şekilde amacına ulaşmamış ve onun ölümüyle hareketin bütünüyle biteceği düşüncesi gerçekleşmemişti. Aynı şekilde Mehdi Akif’in ölümü de --ya da siz bunu tedavi görmesinin engellenmesi yoluyla bir suikast olarak da okuyabilirsiniz—büyük ihtimalle hedeflenenin ve darbecilerin beklentisinin tam aksi yönde bir etki yapacak, İhvan’ın yeniden canlanmasına vesile olacak ve tüm dünya genelinde İhvan destekçileri ve sempatizanlarına yeni bir ilham kaynağı olacak.

Akif’in ölümü ya da onu tıbbi tedaviden mahrum bırakmak suretiyle ona düzenlenen bu suikast, hareketin yeniden canlanması ve dünya genelindeki destek ve sempatizanlarının uyanış sergilemesi noktasında önemli bir rol oynayabilir.

Güney Afrika’daki Apratayd rejimine karşı verdiği mücadele ile simge haline gelen Mandela gibi, Muhammed Mehdi Akif de çağımızın en barbar rejimlerinden birine karşı sergilediği mücadele ile büyük bir simge olmuştur. 

(Çeviri: Enes Berat GÜRLER)

KUDÜS HABER

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.