Filistin Esir Araştırmaları Merkezi, çeşitli yaş gruplarından yüzlerce Filistinli öğrencinin, Batı Şeria ve Kudüs'te bir hafta önce başlayan yeni öğretim yılına, kendilerine yönelik keyfi işgal tedbirleri, tutuklama ve ev hapsi nedeniyle devam sağlayamadıklarını doğruladı.
Filistin Merkezi, işgalin, farklı düzeylerde (ilkokul-ortaokul-lise) okul öğrencisi olan, yeni eğitim-öğretim yılının başlamasıyla birlikte okul sıralarında olmaları gereken ancak işgalin onları farklı sürelerde ve kötü koşullarda alıkoyması ve bazılarının hakkında uzun süreli hapis cezasına hükmetmesi nedeniyle akranlarıyla beraber eğitim-öğretime katılamayan 170 Filistinli çocuğu cezaevlerinde alıkoyduğunu açıkladı.
Merkezin müdürü Riyad El-Eşgar, özellikle Kudüs şehrinde onlarca öğrencinin eğitim-öğretim yılına katılmasını engelleyen tek nedenin işgal hapishanelerindeki tutukluluk olmadığını söyledi. Bununla birlikte "ev hapsi" politikası olarak bilinen evde gözaltı uygulaması nedeniyle, işgalin talimatıyla evlerinde zorla alıkonuldukları için eğitim-öğretim yılına katılamayan en az 90 öğrenci olduğunu belirtti.
El-Eşgar, ev hapsinin, çocuğun serbest bırakılmasının ardından belirli bir süre boyunca evinde zorla tutulması anlamına geldiğini ve bu sürenin genellikle kısa olduğunu, ebeveynlerin oğullarını ilgili süre boyunca evden çıkarmayacaklarına dair bir taahhüt imzaladıklarını, hapis süresi boyunca okula gitmesine, akrabalarını ziyaret etmesine, evinin yakınında akranlarıyla oynamasına izin verilmediğini ve evin, gardiyanların farklılığıyla hapishaneye dönüştüğünü açıkladı.
El-Eşgar, ev hapsini çocuklara karşı, geleceklerini tehdit eden ve onları eğitimden mahrum bırakan saldırgan ve suç niteliğinde bir politika olarak değerlendirdi. Bunun yanı sıra çocuklarını işgalin tehditlerinden korumak içim ebeveynlerin, gardiyan rolü oynamasının bir sonucu olarak ortaya çıkan sosyal ve psikolojik etkilerin de olduğunu ve bu durumun çocuğun sürekli şikayetçi, gergin ve düşmanca davranmasına yol açtığını, özellikle evde kapalı kalma süresinin uzaması halinde ailenin istikrarını tehdit ettiğini belirtti.
İşgal yetkililerinin, yalnızca içinde bulunduğumuz yıl içinde, çoğu küçük yaştaki Kudüslülerle ilgili çeşitli sürelerde 255’ten fazla ev hapsi kararı verdiğine ve bunların bir kısmının tutukluluğunu tamamlandığına, onlarcasının ise hâlâ ev hapsinde olduğuna dikkat çekti.
El-Eşgar, işgal altındaki Kudüs'ün Eski Şehir'inden işgal mahkemesi kararıyla 4 aydır ev hapsinde tutulan, işgal güçlerinin neredeyse her gün gece yarısından sonra ailesinin evine baskın düzenleyerek evde olup olmadığını kontrol ettiği ve bu nedenle ortaokul birinci sınıf öğrencisiyken okula gitmesi engellenen Eyhem Fevzi El-Besti (13 yaşında) adlı çocuğun vakasına değindi.
İşkence, zorlu gözaltı koşulları ve hücre hapsi sonucu ciddi bir akıl hastalığına yakalanan Kudüslü çocuk Ahmed Munasıra'nın vakasına atıfta bulunarak El-Eşgar, işgalin, Filistinli çocukları uzun süre gözaltında tutarak, sorgu sırasında işkenceye ve eziyete maruz bırakarak, cezaevlerinde zor ve ağır şartlarda hapsederek, misilleme niteliğinde cezalar vererek veya kendileri için hapishane haline gelen evlerinde gözaltına alarak -bilinçli olarak- Filistinli çocukların geleceğini yok ettiğini söyledi.
El-Eşgar, çocuk haklarına ilişkin sözleşmeleri onaylayan uluslararası toplumu gerçek ve etkili bir şekilde müdahale ederek, işgalin Filistinli çocukları tutuklama, eziyet ve ev hapsiyle hedef almayı bırakmasını sağlamaya, onları gerektiği şekilde korumaya ve uluslararası insani anlaşmalar ve sözleşmelerde öngörüldüğü gibi eğitim ve güvenli bir yaşam için uygun bir ortam oluşturmaya davet etti.
Kudüs Haber Ajansı - KHA