Geçtiğimiz hafta Paris’te düzenlenen bir konferansta Afrika Sahil ülkelerinin ortak bir askeri güç oluşturması da gündeme gelmişti. Moritanya, Mali, Burkina Faso, Çad ve Nijer’in katılımıyla kurulması planlanan ortak gücün bölgede istikrar ve güvenliği sağlayacağı açıklandı. Bölge özellikle aşırılık yanlısı grupların tehdidi altında.
Konferansın diğer katılımcıları ise Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri idi. Fransa Devlet Başkanı Emanuel Macron bu iki rejimin kısaca G5 olarak adlandırılan söz konusu askeri güce maddi yardımda bulunmasını istedi. Bu talebe Suudi Arabistan 500 ve BAE de 300 milyon dolar yardım yapacakları sözüyle karşılık verdiler.
Peki Suud rejiminin bu talebe olumlu karşılık vermesinin sebebi neydi?
İlk olarak, Suud rejmini resmi ideolojisi olan Vahhabilik sebebiyle özellikle Batılıların gözünde kötü bir imaja sahip. Bu ideoloji El Kaide ve IŞİD gibi örgütleri ortaya çıkardı. Suud rejiminin ideolojisinden ilham ve maddi yardım alan örgütlerin Avrupa’da da kanlı eylemler gerçekleştirmesi bu imajı daha da kötüleştirdi. Suud’un Suriye ve Irak’ta aşırılık yanlısı böyle grupları desteklemesi tabloyu iyice kararttı. Suudi Arabistan’ın insan hakları karnesi zaten ortada. İşte şimdi genç Veliaht Prens Muhammed bin Selman bu imajı düzeltmeye çalışıyor. Ekonomik ve sosyal alanda reform planları var ve bazıları hayata geçmiş durumda. Diğer yandan da G5’e yardım ederek Batıya karşı terörle mücadele eden bir ülke imajı vermeye çalışıyor.
Öte yandan Suud rejiminin İran ile yaşadığı bir rekabet söz konusu. Özellikle 2011’de başlayan ve adına Arap Baharı denilen süreç İran’ın bölgesel ve uluslararası alanda gücünü artırması ile sonuçlandı.
Ayrıca ABD’deki resmi raporların yanı sıra Bloomberg gibi medya kuruluşlarının haberlerine göre İran’ın Batı Afrika ve Nijerya’daki nüfuzu giderek artıyor. İşte Suudi Arabistan İran’ın etkisinin Afrika’ya da ulaşmasını engellemek ya da en azından yavaşlatabilmek için yaşadığı tüm finansal sıkıntılara rağmen parasını kullanıyor. Kara kıtanın fakir ülkelerini etkilemeye çalışıyor. Diğer yandan Fransa ile Suudi Arabistan İran’ın bölgesel nüfuzu ve balistik füze programı konusunda aynı endişeyi paylaşıyor.
Öte yandan Suud rejiminin Yemen’e açtığı savaş, Katar’a uyguladığı ambargo ve Lübnan’ın iç işlerine karışması Riyad’ın uluslararası baskılarla karşılaşmasına neden oldu. Gerek Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonyo Guteres gerekse ABD Dışişleri Bakanı Rex Tilerson bu konuda Riyad’ı defalarca uyardılar. Suudi rejimini Afrika’da terörle mücadele adı altında kurulan orduya yardım etmeye sevk eden diğer bir etken de üzerindeki baskıyı azaltmak.
Gerek petrol fiyatlarındaki düşüş gerekse Yemen savaşı sebebiyle ekonomisi hiç de iyi gitmeyen Suudi Arabistan’ın bu ve benzeri hamleler ile nereye varacağı şimdilik meçhul olsa da önümüzdeki dönem daha netleşmesi bekleniyor.
KUDÜS HABER