Ramazan Şallah'tan Önemli Açıklamalar

Filistin İslami Cihad hareketi genel sekreteri Ramazan Abdullah Şallah'tan tarihte Filistinliler adına büyük felaket olarak adlandırılan sürgün sürecinin başladığı tarihin yıldönümünde direnişin durumu ve gelecek hakkında değerlendirmelerde bulundu. 

18 Mayıs 2017
Ramazan Şallah'tan Önemli Açıklamalar

Bismillahirrahmanirrahim

Elhamdulillah, es salatu ve’s Selamu ala rasulillah Seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve men velahu bin bad.

Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeğe gücü yeter. Onlar, haksız yere, sırf, “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah’ın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler muhakkak yerle bir edilirdi. Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.”

Ey büyük Filistin Halkı!

Ey Arap ve İslam ümmeti!

Ey dünyanın özgür insanları!

Bugün Filistin’de 1948 yılında yaşanan büyük felaket olarak adlandırdığımız Nekbe’nin yıl dönümü. İnsanlık tarihinde yaşanmış en büyük etnik temizliğin ve silahlı gaspın yıldönümü. O yıl, Filistin toprakları gasp edildi, meşru sahipleri ve asli halkı, silah gücüyle sürgün edildi, Siyonist katliamlarla yok edildi. Siyonist hareketin, İngiliz işgali altındaki Filistin’de yerleşmeleri için dünyanın dört bir tarafından getirdiği Yahudiler, bir halk olarak icad edilip bize sunuldu. O gün, yani 69 yıl önce, kendisinden başka bir yeri vatan olarak bilmediğimiz Filistin toprakları üzerinde devletlerini ilan ettiler.

Ey Filistin aşıkları: Biz Nekbe’nin yıl dönümünü, meydana gelen suç dolu olayları dile getirelim, geçmişte yaşanan acıları ve sıkıntıları yeniden hatırlayalım diye anmıyoruz. Nekbe devam ediyor, Halkımız hala her gün ve her saat, bunun sonuçlarını yaşıyor. Hem işgal edilmiş Filistin üzerinde hem de sürgündeki kardeşlerimizin dertleri aynen devam ediyor. Nekbe’nin devam etmesi, sadece buna neden olan vatan hırsızlarını, güzide vatanımızı gasp edenlerin yaptıkları terör ve irtikap ettikleri şiddetin iğrençliğini, dini efsanelere ve tarihi bir takım sözde iddialara dayalı hurafe devletlerini nasıl dayattıklarını ifşa etmekle kalmıyor, aynı zamanda yenilgilerin ve güç dengelerindeki orantısızlığın rahminden doğan barışın nasıl bir serap olduğunu, müzakerelerin ne kadar büyük bir yalan olduğunu da ortaya koyuyor. Nitekim şimdiki çabalar da halkımızın haklı davasına gölge düşürmek için ne kadar vehim, zulüm ve haksızlık varsa ona karıştırmak, büyük ölçüde bunu yeniden diriltmek, onu yeniden pazarlamak için gerçekleştiriliyor.

Ey Dünyanın her tarafındaki halkımızın ve ümmetimizin evlatları!

Nekbe’yi Filistin mücadelesinin en kötü resmî, bölgesel ve uluslararası süreçten geçtiği bir dönemde anıyoruz. Öyle bir süreç ki Arap dünyasında İsrail ile ilan edilmemiş bir barış hali hakimken Filistin diye bir vatan olduğunu hatırlatanlara da yine ilan edilmemiş bir savaş durumuyla karşı karşıyayız. Arap siyasetçilerinin lisanı hali. Vebalı bir iklim. Teslimiyet ve umutsuzluk kültürünü bize pazarlayanlar bize diyor ki: Filistin kaybedildi, yeniden elde etme imkanı yok, onu özgürleştirmekten bahsetmek, bir hayal ya da cinnet halinden başka bir şey değil.

Nekbe’nin yıldönümünde bugün dünya, yeni ABD başkanı Donald Trump’ın, vahyin indiği Haremeyn topraklarına yapacağı ziyareti bekliyor. Bölge liderleri, eşi benzeri olmayan şaşalı bir karşılama töreninde bir araya getiriliyor. Hepsi Trump’ın bu ziyaretinde Arapların iki önemli niteliğine, cömertlik ve unutkanlıklarına değineceğini umut ediyor. Belki de Trump, kendisini ağırlayanların Filistin, Kudüs ve Mescid’i Aksa’yı unuttuklarını görünce şok olacak. Halbuki Kudüs’ten taviz verenlerin Mekke’den taviz vermiş olacağını idrak edemiyorlar. Arapların cömertliği meselesine gelince, şunu söylemek isterim ki yeni Roma İmparatoru, bazı Arap ve Müslümanlardan, satmış olduğu silahların parası olan cizyeyi almak için geliyor. Bu paralardan bir kısmı, Kudüs’ü yutma ve Yahudileştirme işini finanse eden Amerikan Yahudilerinin cebine girecek. Belki de bölge, ümmetin düşmanlarının İslam coğrafyasının haritasını yeniden çizmeyi, kimliğini değiştirmeyi ve Filistin meselesini tasfiye etmeyi umut ettikleri yeni bir döneme giriyor. İsrail, egemen ve doğal bir devlet olarak bölgeye entegre edilecek, Arap ülkeleri mezhebi ve etnik temelde parçalanacak, böylece İsrail, meşru bir Yahudi devleti haline gelecek.

Bölgede esen bu Amerikan fırtınası ve taşıdığı tehlikeler sadedinde, elim Nekbe’nin yıldönümünde biz, Filistin’de ve Kudüs’te kanayan yaranın adına halkımıza, milletimize ve yeryüzünün vicdanlılarına şu mesajı iletmek istiyoruz:

  1. Arap rejimleri, ABD ve İsrail’e boyun eğme hastalığından kurtulmalıdır. Liderler, Arap ülkelerinin güvenliğini, düşmanlarının değil ancak kendilerinin sağlayabileceğini görmelidir. Atalarınızın, Kudüs işgal edildiğinde “İşte şimdi Haçlı seferleri sona erdi” diyen İngiliz Komutanı Allenby’nin komutası ve İngiliz bayrağı altında Türklere karşı savaştıkları gibi, siz de benzeri bir davranış içerisinde bulunarak atalarınızın yaptıkları hatayı tekrarlamayın. Atalarınız bunu, bağımsızlık beklentisiyle yapmışlardı, ama öyle olmadı, tersine bölgeyi parçalara ayıran ve kalbine İsrail’i yerleştiren sömürgeciliği beraberinde getirdi.

  2. Nekbe’nin yıldönümünde, Nekbe’nin müsebbiplerinin mücadele tarihi boyunca iradesini kırmayı başaramadığı büyük Filistin halkının karşısında saygıyla eğiliyor ve Filistin halkını yok etmeyi ve Filistin halkını vatanından etmeyi ajandasından hala çıkarmamış olan Siyonist proje karşısında devam eden Nekbe’ye verilecek en doğal karşılığın, Filistin halkının birliği olduğunu söylüyoruz.

  3. Söylediklerimizin bir vehim ve hayal olarak algılanmaması için açıkça, büyük bir sorumlulukla diyoruz ki, Filistin halkının bölünmüşlük ve parçalanmışlık halinin sona ermesi, FKÖ’nün İsrail’i tanıma beyanını geri çekmesi, işgale farklı isimler altında işlerlik kazandıran ve işgali Siyonistler açısından daha az maliyetli hale getiren Oslo sürecine bir son vermeden gerçekleşmesi mümkün değildir. İsrail şeytanı yurdumuzun içinde olduğu ve güvenlik koordinasyonu devam ettiği sürece bu yurt ayakta kalmayacaktır. Hiçbir şekilde birlikteliğimizi sağlayamayacak, kendimizi yeniden yapılandıramayacağız. Bu, İslami Cihad hareketinin ortaya koyduğu on madde bildirisinde altını çizdiğimiz husustur. Biz bu on madde bildirisinin, özellikle de FKÖ’nün 67 sınırları içerisinde bir Filistin devletine kavuşabilmek için sürdürdüğü müzakereler sürecinin başarısız olmasından sonra yeniden bir gözden geçirme ve Filistin halkına layık bir yeni bir milli strateji geliştirmek amacıyla hala ulusal diyalog açısından en uygun zemini oluşturduğuna inanıyoruz.

  4. Biz Nekbe’nin yıldönümünde bütün tarafları, FKÖ’nün Amerikan-israil dayatma ve baskılarına boyun eğerek temel maddelerinin iptal edildiği Ulusal Misak’tan vazgeçmesinin ardından herkesi kuşatan yeni bir Misak-ı Milli kaleme almaya çağırıyoruz. Bu yüzden sabitelerin ne olduğunu belirleyecek, vatanımız Filistin’de haklarımıza dair hukuki ve tarihi referansların ne olduğunu tayin edecek, yürüyüşümüzün doğru istikamete yönelmesini sağlayacak bir misaka ihtiyacımız var. Misakı, Filistin’deki mücadele tarihi ve hakikatini çarpıtan Siyonist anlatıların sahteliğini kanıtlamak, evladımıza, torunlarımıza, islam ümmetine ve tüm dünyaya Filistin topraklarının bizim mi yoksa Yahudiler ve Siyonistlerin mi olduğunu anlatmak için istiyoruz. Bu toprakların adı Filistin mi İsrail mi? İşgal ve sömürgeciliğe karşı direnen diğer dünya halkları gibi bu toprakları özgürleştirmek için, silah taşımaya hakkımız var mı yoksa bazılarımızın düşmanın güvenliğini sağlamak için kendisinde vehmettiği direnişi gemleme yetkisi var mı? Kapsamlı misakı Halkımızın ve Filistin davasının geleceğini tehdit eden fikri ve siyasi kaos durumundan kurtulmak için istiyoruz.

  5. Halkımızın bugün en önemli önceliği vatan üzerinde beka ve direniş taleplerinin karşılanması ve Gazze şeridine uygulanan kuşatmanın sona erdirilmesidir. Buna karşın Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas bizi şaşırtmıştır. Halkına dayatılan bu kuşatmayı kaldırmak, Filistin halkının acı ve eylemlerini hafifletmek için çalışacağına bir de baktık ki halkına karşı ekonomik savaştan başka bir anlam taşımayan karar ve icraatlar dizisine imza attı. Bu kararlar tabii ki halkımızın acı ve sıkıntılarını artırmaktan, onuruna gölge düşürmekten başka bir işe yaramadı. Peki müzakerelere dönüşün faturası bu mu olacaktı ? Yoksa bu, asrın en büyük Anlaşması diye bize yutturulmaya çalışılan şey için ödenen bir peşinat mıydı? Elbette Filistin halkı bu toplu cezalandırmayı haketmiyor ve bugün Gazze şeridi patlamak üzere olan bir barut fıçısı gibidir. Patladığında geride hiçbir şey bırakmayacaktır.

  6. Son olarak biz, Özellikle de yıkım tehdidiyle karşı karşıya kalan Mescidi Aksa'yı ve Kudüs’ü korumak, Filistinli tutsaklara destek olmak ve onların özgürlük ve Onur Savaşı'nda haklı talepleri ile dayanışma içerisine girmek için Nekbe’nin yıldönümünde intifadan yeniden hayata geçirilmesini ve bütün halkımızın bu intifadayı yükseltmesini istiyoruz. Tutsakları savunmamız, insanlığımızı savunmamızdır. Bu, vatanımızı gasp ettikten sonra hayatlarımızı da gasp etme çabasına karşı bir direniştir, köleliğe karşı direnişin meşru ve tabii bir ifadesidir.

Biz bu münasebetle esirlerimize saygılarımızı sunuyor, onları ortaya koydukları kahramanca mücadele eden dolayı selamlıyor ve bütün Filistinli hareketlerin Tutsak liderlerine ve esirlerimize şunu söylemek istiyoruz: Allah'ın izniyle ancak sabrınız, direnişiniz, açlığınız ve susuzluğunuz sayesinde özgürlük güneşi doğacaktır, sadece sizin üzerinize değil bütün Filistin vatanının üzerine…

Siyonist düşmana ve tutsaklarımızın yaşadıklarına karşı son derece duyarsız kalan sessizlikleri ile siyonistlerle işbirliği yapanlara, aralarında devletlerin, hükümetlerin, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının, uluslararası kurum ve insan hakları kuruluşlarının da bulunduğu kesimlere gelince onlara diyoruz ki: Şayet Filistinli tutsakların haklı talepleri gerçekleşirse hamd Allah'adır ve Allah müminlere yeter. Eğer düşman Filistinli tutsakların hayatlarını tehlikeye atarak azgınlığına devam ederse, buradan ilan ediyoruz ki elleri bağlı oturmayacak, tutsaklarımızı vahşi siyonist düşmanın insafına terk etmeyeceğiz. Bizim de direniş mücadelesi içerisinde söyleyecek sözümüz ve ortaya koyacak seçeneklerimiz bulunmaktadır.

Son olarak büyük felaketin yıldönümü münasebeti ile şunu söylemek istiyorum: Bedel ve fedakarlıkların boyutu ne olursa olsun Biz Filistin İslami Cihad hareketi olarak Bütün Filistin'in kurtarılması seçeneğinde ısrar etmeye devam edeceğiz. Bazılarının bizi ifade etmek için kullandığı bu söz bizim için bir şereftir ve hiçbir zaman Filistin toprakları üzerinde siyonist varlığı kabul etmeyeceğiz, Kudüs'ün bir karış toprağı üzerinde pazarlık etmeyeceğiz, silah bırakmayacağız. Yeryüzünde tek bir Filistinli dahi kalsa hiç kimsenin Filistin'i yok sayamayacak, görmezden gelemeyecek. İsrail'e Hayır demeye devam edeceğiz Çünkü bu, Filistin'e evet demektir. Filistin bizim büyük felaketten önce de vatanımızdı, sonra da vatanımızdır. Dün de öyleydi bugün de yarın da böyle olmaya devam edecek. Allah'ın izniyle Filistin toprakları Araplar ve Müslümanlar cihada çağıranlardan ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın, geçmişte işgalcilerin istilalarından nasıl kurtulduysa yarın da aynı şekilde özgürleşecek. Bu tarihin bize bildirdiği bir şeydir, bu Allahu teâlâ'nın bir vadidir ve o hiçbir zaman vaadinden caymaz. Allah'a şu sözleri söyleyenin rahmet etsin: !Bu Yahudi çağıdır sözü vehimdir ve çökecektir.”

Tertemiz şehitlere şan olsun! Özgürlük Kahraman tutsakların, dönüş mültecilerindir!

Yaşasın denizden Nehire bütün Filistin!

Yaşasın Özgür, Müslüman ve Arap Filistin!

Allah'ın selâmı ve rahmeti üzerinize olsun

KUDÜS HABER

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.