İsrail işgal rejiminin İran’a karşı 12 gün süren ve yazılı olmayan bir ateşkesle sona eren savaşının ardından, İsrail Savaş Bakanı Yisrael Katz dün yaptığı açıklamada işgal ordusuna İran’a yönelik “uygulanabilir bir plan” hazırlamaları talimatını verdiğini duyurdu. Bu açıklama, Tel Aviv’in askeri operasyonlarının sonuçlarını göstermeye devam ettiği bir zamanda geldi. İsrail basınında yer alan analizlere göre, “İran’ın nükleer programına yönelik önemli başarılar” iddialarına rağmen çatışma henüz sona ermiş değil.
İsrail’de şu sıralar İran’a karşı “bir sonraki adım” ne olacak sorusu tartışılıyor. Özellikle İran’ın nükleer ve füze programlarını yeniden başlatma ihtimali gündemdeyken... İsrailli yetkililer sürekli olarak İsrail’in İran’a yönelik “hareket serbestliğini” kalıcı hale getirmek istediğini belirtiyor. Bu, sürekli ve önleyici saldırılar anlamına geliyor. Ancak Tahran, bunu asla kabul etmeyeceğini ve yeni saldırılara sert şekilde karşılık vereceğini vurguluyor.
Katz dün yaptığı resmi açıklamada, yeni planın “İsrail’in hava üstünlüğünü koruma, Tahran’ın nükleer ilerleme veya füze geliştirme çabalarını durdurma ve İran’ın İsrail karşıtı terör faaliyetlerini desteklemesine karşılık verme” maddelerini içerdiğini söyledi. Bir medya röportajında ise “İsrail, fırsat bulsaydı İran’ın dini lideri Ali Hamaney’i öldürmeyi planlıyordu” diyerek şok edici bir itirafta bulundu. “Eğer hedefimizde olsaydı öldürürdük” diyen Katz, Hamaney’in savaştan önce “yeraltına inerek komutanlarla bağlantıyı kesmesi” nedeniyle bu operasyonun gerçekleştirilemediğini belirtti. Katz ayrıca, şimdilik suikast planlarını durdurduklarını ve “ateşkes öncesi ile sonrası arasında fark olduğunu” söyledi. Ancak “gelecek savaşta Hamaney’in hayatta kalmasına izin verilemeyeceği” uyarısında bulundu.
Aynı zamanda İsrail işgal ordusu, İran’a karşı yürüttüğü askeri operasyonların bilançosunu açıkladı. Buna göre, İsrail Hava Kuvvetleri, İran genelinde 900’den fazla hedefe yönelik 1500’den fazla hava saldırısı düzenledi. Bunlar arasında İsrail’den 2400 km uzaklıktaki Meşhed Havalimanı da bulunuyor. Ordu, bu saldırılarda 11 nükleer bilim insanının öldürüldüğünü, üç önemli nükleer tesisin ağır hasar aldığını, binlerce santrifüjün ve araştırma-geliştirme merkezinin yok edildiğini iddia etti.
İsrailli yetkililer, savaşın henüz sona ermediğini ve İran’a karşı “hareket serbestliği” sağlama çabalarının süreceğini belirtiyor.
İsrail’in saldırının sonuçlarıyla övünmeye devam ettiği bu günlerde, Yisrael Hayom gazetesinin haberine göre, İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer, Washington’a giderek ABD Başkanı Donald Trump’ın danışmanlarıyla iki ana konuyu görüşecek: İran savaşının kazanımlarını koruma ve genişletme, ayrıca Gazze meselesine dair bir anlaşma. Bu görüşmeler, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun önümüzdeki ay Washington’da Trump’la yapacağı görüşme için de bir hazırlık niteliğinde olacak.
Bu gelişmeleri değerlendiren İsrailli analizci Avi Yissakharov, Yedioth Ahronoth gazetesinde yayımlanan yazısında Trump’ın İran’ın nükleer tesislerine saldırı emri vererek “tarihi bir adım attığını” ve bu kararın Ortadoğu’daki dengeleri değiştirdiğini savundu. Özellikle “Sünni Arap ülkelerinin, önceki Amerikan yönetimlerinin İran’a karşı yumuşak davrandığını düşündüğü” bir ortamda bu saldırının önemine dikkat çekti. Ancak yazara göre, bu savaş “bitmekten çok uzak.” İran rejimi nükleer programından vazgeçmeye niyetli değil ve “İran, Libya değil”; iç kargaşayla tehdit altında değil.
Yissakharov, İran’ın gizli tesislerde uranyum zenginleştirmeye yeniden başlayabileceğini ve Batı’nın gözü önünde nükleer bomba üretme yoluna gidebileceğini söyledi. Asıl sorunun, ABD ve İsrail’in bu saldırılardan sonra süreci devam ettirip ettirmeyeceği ya da nükleer program yavaşlatıldıktan sonra müzakerelere mi döneceği olduğunu vurguladı.
Yazının sonunda, ABD saldırısının “nükleer İran’ın olmadığı yeni bir Ortadoğu’ya giden yolu açabileceğini” öne sürdü. Bu senaryoya göre, Hizbullah etkisizleştirilecek, Suriye “normal bir devlete” dönüşecek, Sünni Arap ülkeleri ise İsrail ile ilişkilerini normalleştirecek. Ancak bu senaryonun gerçekleşmesi, Gazze savaşının sona ermesine ve Hamas yönetiminin devre dışı bırakılmasına bağlı. Böylece, bölgeye “ılımlı Arap güçlerin” ve Filistin Yönetimi’nin girişi sağlanabilecek.
Kudüs Haber Ajansı - KHA