Şehid Tarık İzzettin'in kardeşi Cafer İzzettin'in ifadeleri şu şekilde:
Şehadetinden sadece birkaç saat evvel kendisiyle konuştum. Veda ediyor gibiydi. Yolcuyum ve yolculuğum uzun sürebilir, dedi bana. O zaman kalbim birden farklı attı ve bunun son olabileceğini hissettim.
Onunla konuşurken gözlerim yaşardı. Tarık için sanki gökten bir işaretti bu; şehadetten ötürü müjdeliyor ve kutluyordu onu.
Onun şehadetini hep beklerdik ama bu haberi çok ağırdı; üzerime yıldırım gibi indi.
Cafer Tarık, bundan 22 yıl evvel işgal güçlerince tutuklanmadan önce Batı Şeria’daki son günlerinde Tarık İzzettin’in yanında olan ağabeyiydi.
O günleri şöyle anlattı:
En son 10 Nisan 2002 tarihinde gördüm onu. Düşmanımız İsrail, Batı Şeria’ya düzenlenen aralıksız baskınlarla kendisini kovalıyordu.
Kaçtık, beldenin bir dağında 4 gün yaşadık; akabinde Tarık tutuklandı ve müebbet kararıyla mahkûm edildi. 2011’deki “Hür İnsanlara Vefa Antlaşması”nda özgürlüğüne kavuştu ve Gazze’ye sürgün edildi. Benden yaşça küçüktü ama dava için sundukları büyüktü. Cihâdî yürüyüşü mücadelenin her alanında devam etti.
İslami Cihat’ın, Dr. Ziyad En-Nehale’de temsil bulan yönetici kadrosunun ve Kudüs Seriyyeleri’nin lider kadrosunun, Hareket’in her bir ferdinin, Batı Şeria’da ve Gazze’de bulunan kadrosunun verdiği tepkiden gerçekten gurur duyduğunu dile getiren Cafer İzzettin şöyle devam etti:
İslami Cihat Hareketi, yüce şehitlere yönelik görevini kendisinden bildiğimiz üzere yerine getirdi. Hareket, şehitlerin kanını intikam almadan bırakmaya alışkın değil. Yüce komutanların böylesi çirkin bir yol izlenerek suikastla aileleri ve çocuklarıyla beraber şehit edilmelerinin ardından tepki işgalci yapı için sarsıcıydı.
“İslami Cihat Hareketi ve Kudüs Seriyyeleri’nden beklediğimiz buydu” diyen Cafer İzzetin’ne göre aileleri için en büyük övünç kaynağı, bir milyon Siyonist yerleşkecinin bir hafta boyunca sığınaklarda feryat ederek ve Kudüs Seriyyeleri’nin vurmasından korkarak saklanmaya mecbur bırakılmasıydı.
Kudüs Haber Ajansı - KHA